Millî Ordu"nun tasfiyesi istendi

E. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Ümraniye Davası’nın Yargıtay’daki temyiz duruşmasında tarihe notlar düştü

Millî Ordu"nun tasfiyesi istendi
08 Ekim 2015 - 22:16

Ilımlı İslam projesini hayata geçirmek isteyenler; 2003’deki 1 Mart Tezkeresi’nin bedelini TSK’ya ödetmek isteyenler, TSK’nın “Milli Ordu” oluşundan rahatsız olanlar ve PKK terör sorununa “siyasi çözüm” arayanlar için engel TSK idi. O halde, TSK halkının gözünde itibarsızlaştırılmalı ve sesi kesilmeliydi, karşıt kadrolar tasfiye edilmeliydi.

Kumpas ABD’de tezgahlandı
2001’de ABD’de iktidara gelen yeni muhafazakarlar, Orta Doğu’nun şekillendirilmesi için “Ilımlı İslam” düşüncesini ortaya koydu. Karşı çıkacak ana güç elbette TSK olacaktı. George W. Bush yönetimi, TSK’ya karşı oynanan oyunu desteklemiştir.

TSK’nın tasfiyesi istendi
15 Kasım 2002’de Ankara’daki ABD Büyükelçisi Washington’a şöyle bir telgraf göndermişti: Türkiye’de ordu, bürokrasi ve yargıdan oluşan derin devlet vardır. Derin devletin merkezinde de ordu bulunmaktadır. Derin devlet, ABD’nin de desteklediği reformların önündeki en büyük engeldir.

Şemayı eğitimli polis hazırladı
Ergenekon şemasını hazırlayan ve arz eden kişi daha önceki yıllarda ABD’de eğitim almıştı. Yapılanların arkasında cemaate bağlı polislerin olduğunu söyledik. MİT Müsteşarlığı’ndan, istihbarat talebinde bulunduk, ama maalesef ilerleme sağlayamadık.

MİT’i hangi güçler yönlendirdi
MİT Müsteşarı 2003’te “Ergenekon Örgütü”ne ilişkin bilgileri Genelkurmay’a arz etmişti. Genelkurmay ciddiye almadı. Emniyetin ve askerin ciddiye almadığı konu neden Başbakan’a arz edildi? Bunda dış istihbarat güçlerinin bazı yönlendirmeleri oldu mu? 

İşgalciler bile böyle yapmadı!
Ergenekon iddianameleri kimi görevden uzaklaştırılan, kimi şu an tutuklu, kimi kaçak savcılarca hazırlandı. Bunlar, Malta’da Osmanlıyöneticilerinin eldeki kanıtlarla yargılanamayacağına karar veren İngiliz mahkemesi savcıları kadar bile adil olamadı. Bu mahkemelerin hakimlerinden bazıları görevlerinden uzaklaştırıldı, bazıları suç örgütü içine sokuldu, bazıları da tutuklandı.

 

“Türk ordusunu yenemem”

Dağlıca saldırısının amacı, “siyasi çözüm”ü kamuoyuna benimsetmekti.

Dağlıca’nın PKK terör örgütünün tek başına planladığı ve icra ettiği bir saldırı olmadığına dikkat çeken Başbuğ: “Zaten bu önemli noktayı; örgütün lideri şu sözleri ile ortaya koymuş idi: “Ben Türk ordusunu yenemem, Türk ordusu çok güçlü. Türk ordusunu yenemesem de öyle bir yüksek fatura çıkartırım ki, belirli bir konjonktür gelir, masaya oturmaya mecbur bırakırım. Hiçbir demokratik yoldan işbaşına gelmiş iktidar benimle masaya oturamaz. Bunu başta asker engeller.”

 

“Millî Ordu”nun tasfiyesi istendi

Başbuğ, “Ulus Devlet, üniter devlet ve laik devlet yapısından rahatsızlık duyanlar; Ilımlı İslam projesini hayata geçirmek isteyenler; TSK’nın ‘Millî Ordu’ oluşundan rahatsız olanlar ve PKK terör sorununa ‘siyasi çözüm’ arayanlar için engel TSK idi. İşte yaşananlar budur” dedi.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nde yapılan Ümraniye Davası’nı temyiz incelemesinin ikinci duruşmasında eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ savunma yaptı. Başbuğ, “Görevlerinden uzaklaştırılan, suç örgütleri ile ilişkili oldukları ileri sürülen, kimi şu anda tutuklu olan, kimi de yurt dışına kaçan savcılar bu iddianameleri hazırladılar” dedi. İlker Başbuğ şu ifadeleri kullandı: “İddianameleri hazırlayan bu savcılar kimdir? 145 Osmanlı yöneticisi yargılanmak üzere Malta’ya gönderildi. Soruşturmayı yürüten İngiltere Kraliyet Başsavcılığı; 29 Temmuz 1921 tarihinde, Malta’ya gönderilen Türklerin eldeki kanıtlarla  yargılanıp cezalandırılamayacağına karar verdi. Üzülerek söylüyorum; bu iddianameleri hazırlayan kendi ülkemizdeki bu savcılar, bir düşman ülkenin savcısı kadar bile adil olamadılar. Özel Yetkili Mahkemeler ise bu kararlara imza atan mahkemelerdir. Bu mahkemeler AYM’nin ihlal kararlarının üzerine alelacele kapatılan mahkemelerdir. Bu mahkemelerin hakimlerine ne oldu? Bazıları görevlerinden uzaklaştırıldı, bazıları suç örgütü içine sokuldu, bazıları da tutuklandı.” 

Ilımlı İslam projesi
Başbuğ şunları söyledi: “2002 yılında ABD’de iktidara gelen yeni muhafazakar (neo-con’lar) Orta Doğu’nun şekillendirilmesi için ’Ilımlı İslam’ düşüncesini ortaya koydular. Onlara göre; Ilımlı İslam altında, bir İslam ülkesinde, yasaların tümü dini kurallara dayandırılmayacak, ancak toplumun talebi doğrultusunda bazı yasaların dini esaslara dayandırılması mümkün olabilecektir. Türkiye’de, Ilımlı İslam için bir model ülke olabilirdi. Mart 2004’de Genelkurmay 2. Başkanı olarak resmi bir gezi nedeniyle bulunduğum ABD’de bana ‘Ilımlı İslam’ hakkında ne düşündüğüm soruldu. Verdiğim cevap şöyle idi: Türkiye’nin model olma gibi bir iddiası yoktur. Ilımlı İslam devleti modeli gibi kavramlar ortaya atılıyor. Hem laik hem Ilımlı İslam devleti bir arada olmaz. Ya biri, ya diğeri olur. Türkiye, laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devletidir. Bu özellikleri benimsemek isteyen varsa, sorun yok.” Başbuğ, “Böylece, belki de bu konuya açık şekilde cevap veren, ilk Türk yetkilisi olmuştum. Neo-con’ların düşüncesine Türkiye’de karşı çıkacak ana güç elbette TSK olacaktı. TSK’nın etkisizleştirilmesi elbette bu açıdan da yararlı sonuçlar doğuracaktı. Fethullah Gülen’e gelince, özellikle ABD’nde kalmasına yardımcı olan isimlere bakılırsa, O; neo-conlar tarafından Ilımlı İslam konseptinin uygulanmasında kullanılabilecek bir kişi olarak değerlendirilmiş olabilir.  Ancak, Gülen Cemaatinin bu beklentilerin üstünde hedefleri olduğu çeşitli istihbarat raporlarında yer almaktaydı” ifadelerini kullandı. 


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum