MANİSALI BİR ŞAİR: YETİK OZAN (TURGUT GÜNAY) / Yazan: ÖĞR. GÖR. DAVUT ŞAHİN

MANİSALI BİR ŞAİR: YETİK OZAN (TURGUT GÜNAY) / Yazan: ÖĞR. GÖR. DAVUT ŞAHİN
14 Aralık 2019 - 18:10 - Güncelleme: 14 Aralık 2020 - 12:50

MANİSALI BİR ŞAİR: YETİK OZAN (TURGUT GÜNAY)*
Davut ŞAHİN**

 
Gerçi, gönlüm yedi kuşak Egeli”

Turgut Günay’ın Hayatı (1942-1978)

Turgut Günay, Manisa’nın Soma ilçesinde doğmasına rağmen, yazılı kaynaklarda ne ailesinin ne de kendisinin Soma’yla bağlantısına dair ayrıntılı bilgi bulunmaktadır. Bir cümleyi geçmeyen Soma’da doğduğu bilgisi ya Gökçen Günay’ın şairle yaptığı ‘Yetik Ozan’la Bir Konuşma’[1]  adlı röportajının başındaki şairin hayatının kısaca anlatımına; ya da en önemlisi, Prof. Dr. Saim Sakaoğlu hocanın Dergâh Yayınlarının Türk Dili ve Edebiyatı 3. cildi ‘Günay, Turgut’ maddesi için şairin bizzat kendisinden istediği hayatı ve eserleriyle ilgili bilgilerin başında yer alan “1942 yılında Manisa’nın Soma ilçesinde doğdu.” cümlesine dayanmaktadır.[2] Aynı bilgiyi, merhumun şiirlerinin toplandığı kitabın ‘Sunuş’ bölümünde sayın Prof. Dr. Metin Özarslan[3] ve şairin şiirleri üzerine yüksek lisans tezi[4]  hazırlayan Ahmet Savaş Çolak’ın da verdiği görülmektedir. Çalışmamızın sonundaki Kaynakça[5] bölümünde de yer alan şairle ilgili yazıların hemen hiçbirinde, şairin Soma ile ilgili bağlantısının açıklaması bulunmamaktadır. Prof. Dr. Özkul Çobanoğlu ise şairle ilgili yazısında, “Dr. Turgut Günay 1942 yılında, babasının memuriyeti gereği bulundukları Manisa’nın Soma ilçesinde doğmuştur.[6] ifadesine yer verir. Burada da şairin Soma’yla olan ilintisine dair, sadece babasının memuriyeti dolayısıyla bulunduğu sırada dünyaya gelmiş olduğu bilgisinin ötesine geçilmemektedir. Prof. Dr. Abdurrahman Güzel hoca tarafından şairin doğum yeri, babasının memleketi Samsun’un Havza ilçesinin Çelikalan köyü olarak zikredilmiştir.[7] Hatta şairin Rize’de doğduğunu belirten kaynaklar da vardır.[8]
Sonuç olarak Turgut Günay, Soma’da dünyaya gelmiş bir yazar ve bilim adamıdır. Pekiyi yazarın hayatında Soma, sadece bir cümleden mi ibarettir? Eğer burada doğduysa doğduğu ev ayakta mıdır? İlk adımlarını attığı sokak, mahalle neresidir, oraların adları nelerdir? Mahallesinde çeşme, cami, bakkal var mıydı, acaba o mekânlar, şairin orada yaşadığına şahitlik edercesine, hâlâ ayakta mıdır? İlkokul dönemini Aydın ve ilçelerinde geçirdiğine göre, Soma’da kaç yıl kalmış, Aydın’dan önce başka bir şehirde yaşamış mıdır? Soma’dan ayrıldıktan sonra doğduğu ilçeye bir daha gelmiş, doğduğu evi, sokağı, mahalleyi ve diğer mekânları gezmiş midir? Geride bıraktıkları var mıdır, varsa kimdir onlar? Onlarla haberleşmiş midir?
Bunca sorunun cevabı Günay’la ilgili yapılmış çalışmalarda bulunmadığından tarafımızca aile bireyleri üzerinden araştırma yapılmasına karar verildi. İlerleyen süreçte önce merhum Turgut Günay’ın yeğeni cerrah sayın Doç. Dr. Kemal Hüseyinoğlu’na; kısa zaman sonra da kardeşleri Muazzez hanımefendi ve İsmail Hakkı Günay beyefendilere ulaşıldı. Böylelikle ilk kez şairin hayatına dair mufassal bilgiye ulaşılabilecek kardeşleriyle temasa geçilmiş oldu.

     
       Fotoğraf 1. 2. Muazzez Hüseyinoğlu, İsmail Hakkı Günay, Davut Şahin ve Asuman Gürman Şahin

30 Eylül 2017 tarihinde Ayvalık’ta İsmail Hakkı – Leyla Günay çiftinin yazlığında misafir edildik. Anne tarafıyla ilgili ayrıntılı bilgiye sahip olmadıklarını belirtip baba tarafıyla ilgili sahip oldukları bilgileri bizimle paylaştılar.
  
    
                                                   
Fotoğraf 3. 4. Mehmet ve Mukaddes Günay

Merhum Turgut Günay’ın babası Mehmet Günay, 1911 yılında doğmuştur ve Samsun/Havza Bafra nüfusuna kayıtlıdır. Annesi Bulgaristan göçmeni Şehri Hanım, babası ise Kırım göçmeni Şaban[9] Bey’dir. Mehmet Günay, subaylık görevi dolayısıyla Soma’da bulunduğu dönemde Mukaddes Gürkök Hanımefendiyle 1939 yılında evlenmiştir.
Ayvalık’taki ziyaretimiz sırasında araştırmamızın asıl konusu olan Turgut Günay’ın Soma ile ilgili bağlantısı hususunda İsmail Hakkı Beyler bizlere Soma’da ikamet eden dayılarının oğlu Erol Gürkök Bey’in telefon numaralarını vermiştir.
15 Ekim 2017 tarihine Soma’da emekli elektrik yüksek mühendisi A. Erol Gürkök Bey ile görüşme yapılmıştır. Şu anda Turgut Günay’ın Soma’da anne tarafından yaşayan tek yakın akrabası Dürrî Gürkök’ün kıymetli oğulları A. Erol Gürkök ikamet etmektedir. Şairimiz Turgut Günay’ın doğduğu mahalleyi, sokağı, evi, sokak çeşmesini bizlere Erol Beyler gezdirmişlerdir.  
A. Erol Gürkök Bey’in kendi imkânlarıyla elde ettiği aile şeceresi bulunmaktadır. Bu bilgilere göre, Somalı Mukaddes Gürkök (1923-1992), Pembe (1897-1977) ve Abdülhakim Gürkök (1892-1952) çiftinin Dürrî (1917-1982), Yusuf(1922-1981)’tan sonra dünyaya gelen üçüncü çocuklarıdır.
Şairin dedesi Abdulhakim Bey’in ailesi de Kırım’dan Balkanlar üzerinden gelerek Balıkesir Gönen’e yerleşmiştir. Sonuç itibariyle Turgut Günay, hem anne hem de baba tarafından dedeleri Kırım’dan Anadolu’ya yerleşmiş ailelerin mensubudur.
 Abdulhakim Bey, Soma’ya maden işletmesinde çalışmak için Gönen’den göçmüştür. Abdulhakim Bey, Dürrî Bey ve oğlu elektrik yüksek mühendisi Erol Bey de maden işletmelerinde üç kuşak görev yapmış Gürkök ailesinin fertleridirler.
Edirne ve Balya görevlerinden sonra Soma’ya tayini çıkan Mehmet Günay, Mukaddes Hanım’la tanışmıştır.  Mehmet Bey ve Mukaddes Hanım 21.06.1939 tarihinde evlenmişlerdir. Evliliklerinin ardından -resmi kayıtlara göre- 17.07.1942 tarihinde ilk çocukları Turgut Günay dünyaya gelmiştir. Şairin dünyaya geldiği ev, şu anda Kazım Karabekir Caddesi, Yassıtepe sokağında bulunmaktadır.[10]
     
Fotoğraf 5. 6. Turgut Günay’ın Doğduğu Yeşil Boyalı Ev ve Mahalle  
    
                          Fotoğraf 7. Turgut Günay’ın Doğduğu Evin Sokağı


   
         Fotoğraf 8. 9. Turgut Günay’ın mahallesindeki tarihî Dokuz Oluk Çeşmesi
Günay ailesi ya şairin doğduğu yıl ya da ertesi yıl Soma’dan ayrılmış olmalıdır. Çünkü Turgut Bey’in kız kardeşi Muazzez Hanım 1943 yılında Ardahan’da doğmuştur. Yaptığımız söyleşide birkaç yıl burada babasının görevi icabı bulunduklarını aktarmışlardır. Resmi kayıtlara göre Günay ailesinin Ardahan’da Aykut (1945) ve Mualla (1947) isimli çocukları da dünyaya gelmiş, Aykut dokuz ay, Mualla ise 11 ay kadar yaşamıştır. Bu resmi kayıtlardan anlaşıldığına göre Günay ailesi Ardahan’da dört yıl kadar bir süre bulunmuştur. Erol Bey’in arşivinde bu yıllara ait Mukaddes Hanım ve çocukları Turgut ve Muazzez’in Dürrî Bey’le haberleştiklerini gösteren, biri bayram kutlamasını içeren, iki arkası yazılı fotoğraf bulunmaktadır.


Fotoğraf 10. Turgut Günay’ın dayısına gönderdiği arkası yazılı kutlama fotoğrafı
(Sevgili Dayıcığım. Bayramını kutlar ellerinden öperim. 2.11.946 yeğenin Durğut Günay)


Fotoğraf 11. Mukaddes-Mehmet-Muazzez-Turgut Günay
(…içerisinde kalıbı iyi olmadı. Kusura bakma. 3.II.947 M. Günay)
Yukarıda yer alan bayram kutlamasında Turgut Günay’ın ismi, bir yıl sonra gönderilen fotoğrafın arkasında ise Mukaddes Hanım’ın imzası bulunmaktadır.
Mehmet Bey’in tayini ya 1947’nin başlarında, ya 1948 yılı içinde, ya da 1949 yılı başlarında Aydın’a çıkmış olmalıdır. 1947 yılında merhume Mualla Ardahan’da, 1949’da İsmail Hakkı Bey Aydın-Koçarlı’da doğduğuna göre bu yıllar arasında ailenin yer değiştirdiğini söyleyebiliriz.
    
                Fotoğraf 12. Muazzez Hüseyinoğlu                               Fotoğraf 13. İsmail Hakkı Günay 
Turgut Günay’ın hayatında da Aydın’ın ayrı bir yeri vardır. Yeğeni Mustafa Kemal Bey’le[11] yaptığımız görüşmede, şair halk müziğine bu yıllarda ilgi duymaya başlamış ve ilk ‘saz’ını Aydınlı bir ustaya yaptırmıştır. Bu saz, dayısının emaneti olarak M. Kemal Bey’in himayelerindedir. Bilinmez ama şair, şiirlerinde geçen “bengi-su”yu bu dönemde içmiş, “âşık”lığa ermiş olabilir.

Fotoğraf 14. 15. Doç. Dr. Mustafa Kemal Hüseyinoğlu ve emanetindeki saz.

Mehmet Günay, Koçarlı’dan sonra Aydın’ın diğer ilçeleri İncirliova ve Çine’de de görev yapmıştır. Yine resmi kayıtlara göre 1953 yılında Çine’de Mesut ismini verdikleri bir erkek evlatları dünyaya gelmiş, bir iki günlük iken vefat etmiştir. Mehmet-Mukaddes çiftinin altı çocukları dünyaya gelmiş, üçü yaşamıştır.
Turgut Günay, çeşitli sebepler dolayısıyla uzun zaman Soma’ya gelememiştir. Erol Bey’le yaptığımız söyleşide, tarihini hatırlayamadığı dönemde Turgut Bey kardeşleriyle birlikte bir defa Soma’ya anneannelerini ziyarete gelmiştir. Doğduğu evin etrafındaki sokakları, mahalleyi, çeşmeleri, mahallesindeki camiyi, civar tepeleri gezmiştir. Bu bilgiyi Muazzez Hanım ve İsmail Hakkı Bey de teyit etmişler, bu ziyaret sırasında İsmail Hakkı Bey 4-5 yaşlarında, Muazzez Hanım da 11-12 yaşları civarında olabileceklerini aktarmışlardır. Turgut Bey de bu ziyareti 12-13 yaşlarında gerçekleştirmiş olmalıdır. Bu ziyaretin gerçekleştiği yıllarda Günay ailesinin ya Aydın’da son zamanları ya da Rize’ye gittikleri ilk yıl olabilir.
Turgut Günay, ilkokulu Aydın’ın yukarıda bahsedilen ilçelerinde tamamlamıştır. İleriki yıllarda ise Mehmet Beyin tayini Rize’nin İkizdere ilçesine çıkmıştır. İsmail Hakkı Bey, ilkokula burada başlamıştır. Muazzez Hanım’ın dediğine göre burada iki yıl kalıp Rize merkezine taşınmışlardır. Şair ve kardeşinin İkizdere’deki okudukları ortaokul, bir hapishanenin üst katıdır ve bir dereden geçilerek çamurlu yoldan gidilen uzak mesafededir.
Turgut Bey, ortaokul ve lise yıllarını Rize ve çevresinde geçirmiştir. Turgut Günay, kardeşlerinin aktardığına göre şiir yazmaya lise döneminde başlamıştır. Âşık olduğu kıza, bazıları akrostişli olmak üzere, birçok şiir yazmıştır. Belki de şairden bugüne kalmış, şimdiye kadar kayda geçmemiş ama kardeşlerinin hafızasında hâlâ yaşayan ilk mısraları şunlardır:
“Gözlerine yeşil dedim,
Bir sebebi var:
Çünkü onlar sarıya bakar,
Maviyi arar.”
 Günay ailesinde Rize’nin ayrı bir yeri vardır. Muazzez Hanım, 1958 yılında on beş yaşındayken Rize’de Sedat Hüseyinoğlu Bey’le evlenmiştir. Şairin şiirlerinin Ötüken Neşriyat’tan çıkan baskısına eklenen “Sohbet” şiiri, eniştesi “Sedat Hüseyinoğlu’na...” ithaf edilmiştir.[12]
Turgut Günay, lise döneminden sonra Rize’den Ankara’ya Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü okumaya gelir. Babası da bu dönemde Ankara’ya tayin ister. İsmail Hakkı Bey de 11-12 yaşlarındadır ve ortaokula burada başlar.
Üniversite öğrenimini 1965-66 eğitim-öğretim döneminde[13] tamamlayan şair, “Yürüyorum son Başbuğ’un ardında” (Ülkü Bağı, 61) dediği Alparslan Türkeş’in kızı, sınıf arkadaşı Umay Türkeş Hanım’la[14] 27.08.1966 tarihinde evlenir.


Fotoğraf 16. Sedat-Muazzez Hüseyinoğlu, Turgut-Umay Günay, Muzaffer-Alparslan Türkeş
Turgut Bey evliliğinin hemen ardından ilk görev yeri olan Kütahya’ya gider ve bir buçuk yıl kadar orada öğretmenlik yapar. 1967 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesi’ndeki asistanlık sınavını kazanır.[15] Bu yılın ortalarında Turgut ile Umay çiftinin ilk çocukları İlteriş dünyaya gelir. Günay, 1972 yılına kadar burada kalır ve doktora tezini tamamlar. Bu yılın son aylarına doğru ise Günay çiftinin ikinci çocukları Aybala hayatlarına girer.

 
Fotoğraf 17. Mukaddes-Aybala-Mehmet-İlteriş Günay

Doktora tezinin konusu, o zamana kadar en uzun süre yaşadığı şehir üzerinedir: Rize İli Ağızları. Bu çalışma için merhum bilim adamı, Rize’nin sarp yerleşim birimlerini günlerce, haftalarca imkânsızlıklar içinde gezmiş, birçok kişiden metinler derlemiştir. İsmail Hakkı Beyin anlattığına göre, Tirebolu hidroelektrik santralinde staj yaptığı yıllarda (1970 ve 1971) ağabeyiyle Trabzon’da buluşurlar. Ağabeyi tanınamayacak kadar zayıflamış, perişan halde görünmektedir.
Günay 1972’de bitirdiği doktora öğreniminden sonra, 1973 yılı Kasım ayında gidip bir buçuk yıl süren vatani görevini yerine getirmiştir.[16] Ardından da Hacettepe Üniversitesi, Sosyal ve İdari Bilimler Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde ‘Öğretim Görevlisi’ olarak yerini alır.[17] Buradaki çalışma süresince “Türkiye Türkçesi Grameri”, “Türk Dili Tarihi”, “Türkçenin Yapısı”, “Eski Türkçe”, “Anadolu ve Rumeli Ağızları”, “İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı”, “Bugünkü Türk Lehçeleri”, “Türk Halk Şiirinde Türkler ve Biçimler”, “Türk Kültürü” gibi dersler vermiştir. Akademik görevinin yanında Türkiye Radyo Televizyon Kurumu, Halk Müziği ve Halk Oyunları Dairesinde de çalışmıştır.[18] 1975’ten itibaren Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü muhabir üyesiydi.[19]
1978 yılının Kasım ayı sonları ya da Aralık ayı başlarında Macaristan’a gidebilmek için bir asistanlık sınavına girer, kazanmasına rağmen çeşitli engeller dolayısıyla gönderilmez. Bunalımdan kurtulmak için bir fırsat olarak gördüğü Macaristan görevlendirmesi de olmayınca 13 Aralık 1978 tarihinde son zamanlarını geçirdiği Sema Otelinde bir Çarşamba akşamı[20]Sonunda yarını düne ekledim” deyip şiirimizin “Otuz Yedinci Damla”sı olarak aramızdan ayrılır. Kendisinin ölüm şekli, bazı şiir antolojilerinde de yer alması sonucunu ortaya çıkarmıştır.[21]


Fotoğraf 18. Turgut Günay ve Mehmet Günay’ın kabirleri.

                   Fotoğraf 19. İlteriş Günay                                Fotoğraf 20. Aybala Günay Eren ve Arslan Alp Eren
Merhum Turgut Günay’ın kıymetli eşleri Prof. Dr. Umay Günay Kıbrıs’ta görevine devam etmekte, oğlu İlteriş Günay ve kızı Aybala Günay Eren de İstanbul’da yaşamaktadırlar. Ayrıca şairin kızından Arslan Alp isimli bir de torunu bulunmaktadır.
 
  

Fotoğraf 21. 22. 23. Turgut Günay’ın eski yıllara ait fotoğrafları.

Eserleri:
1. Bütün Şiirleri: Eserde Yetik Ozan’ın halk şiiri geleneği ile modern şiir anlayışını birleştirdiği manzumeleri yer alır. Eserin Nisan 2002’de Alternatif Yayınları tarafından, 2010 ve 2018’de ise Ötüken Neşriyat tarafından baskıları yapılmıştır. Bu baskılar Prof. Dr. Metin Özarslan tarafından yayına hazırlanmıştır.
2. Halk Şiirinde Atatürk: Saim Sakaoğlu ile beraber 1974 yılında yayına hazırlanmıştır. İkisi anonim olmak üzere, 56 halk ozanına ait 81 deyişin yer aldığı antolojik bir eserdir.
3. Balıkçıl ile YengeçKelile ve Dimne'den Seçilmiş Hikâyeler, Ankara, 1977. Kültür Bakanlığı tarafından derlenmek üzere Turgut Günay görevlendirilmiş, bunların yirmi sekiz adedi seçilerek bu eserde değerlendirilmiştir. Günay, eserini yeğeni Mustafa Kemal Hüseyinoğlu’na armağan etmiştir.
4. Rize İli Ağızları: İnceleme-Metinler-Sözlük (Ankara, 1978). Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümüne bağlı bir doktora tezi olarak hazırlanan çalışmadır. Rize ili sınırları içerisinde kalan bölgede, muhtevasında 1969-1971 yılları arasında yapılmış olan derleme ve araştırmaları barındırmaktadır
Kardeşi İsmail Hakkı Günay ile yapılan söyleşide ağabeyinin düzenlenen bir yarışma için Amerika’da zencilerin uğradığı zulmü anlatan tiyatro eseri kaleme aldığını; fakat daha sonra yarışmaya katılmadığını söylemiştir.
                                                                                                      



Sonuç
Bu bildiride Yetik Ozan(Turgut Günay)’ın hayatı, “1942 yılında Manisa-Soma’da doğmuştur” cümlesinden hareketle kronolojik olarak ele alınmıştır. Bu bağlamda da çalışmanın başında ortaya atılan soruların cevapları bulunmuştur. Buna göre:
1. Merhum Yetik Ozan, Soma’nın Kazım Karabekir Caddesi, Yassıtepe sokağında, hâlihazırda mesken olarak kullanılmaya devam eden, bir evde dünyaya gelmiştir.
2. Onun doğduğu günden bu zamana kadar mahalle camisi ve Tarihi Dokuz Oluk Çeşmesi varlığını sürdürmekte, şairin orada doğduğuna adeta şahitlik etmektedir.
3. Şairin Soma’da 1942 yılında doğması sadece babasının görevi icabı gelişen bir durumdan ibaret değildir. Annesi Soma’da yaşayan Gürkök ailesinin bir kızıdır ve Mehmet Günay ile Mukaddes Gürkök burada tanışıp evlenmişlerdir. Yani Turgut Günay annesiyle babasının tanışıp evlendiği annesinin memleketi olan Soma’da doğmuştur.
4. Turgut, baba tarafı Kafkaslar üzerinden Samsun’a; anne tarafı ise Balkanlar üzerinden önce Gönen’e ve sonra da Soma’ya yerleşen Kırım kökenli ailelerin çocuklarıdır.
5. Doğduğu yıl ya da ertesi yıl Soma’dan babasının tayini sebebiyle ayrılan Turgut Günay, (1946) ardında bayram kutlaması yazılmış 4 yaşındaki fotoğrafını Ardahan’dan Soma’daki Dürrî dayısına göndermiştir. Bir yıl sonra da şairin annesi arkası yazılı dört kişilik aile fotoğrafını Soma’da yaşayan Dürrî dayısına göndermiştir. Yani Turgut Günay ve ailesinin Soma’yla irtibatı devam etmiştir.
6. Turgut Günay, 12-13 yaşlarındayken iki kardeşiyle birlikte kendi doğduğu evde yaşayan Soma’daki anneannesine gelmiş; doğduğu evde oturmuş, yatıp uyumuş, oynamış; şehrin sokaklarını, tepelerini gezmiş; Tarihi Dokuz Oluk Çeşmesinden su içmiş, birkaç gününü Soma’da geçirmiştir.
7. Bugün Yetik Ozan’ın Soma’da yaşayan bir akraba ailesi kalmıştır. Onlar da büyük dayısı merhum Dürrî Gürkök’ün oğlu Ahmet Erol Gürkök ve ailesidir. A. Erol Bey, eşi Filiz Hanım ve evlatları Kutlu ile Gizem, bilge şair Turgut Günay’ın Somalı olduğunu ispat eden doğduğu evi, sokağı, su içtiği çeşmesiyle birlikte yaşamakta; şiirlerini büyük bir gururla okumaktadırlar. 
Şiirimizin Otuz Yedinci Damlanın vefatının 40. yılında son halini alan bu çalışmanın daha nice araştırmalara ışık tutması temennisiyle!

KAYNAKÇA
Açıkgöz, Namık, “Yetik Ozan Yitti Gitti”, Türk Yurdu, S. 147, Kasım 1999.
Çobanoğlu, Özkul, “Doktriner Türk Milliyetçiliğinin Güçlü Sesi-Yetik Ozan ve Şiiri Üstüne”, Çözüm Sen’de Sence, S. 12, Ekim 2016, Ankara, s. 32-35.
Çolak, Ahmet Savaş, Yetik Ozan’ın Hayatı ve Şiirlerinin Tematik İncelemesi, İstanbul Kültür Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2014.
Demirtepe, Murat, “Yetik Ozan İçin”, Türk Edebiyatı Dergisi, S. 98, Aralık 1981, s. 17.
Ercan, Enver, İntihar Şairleri, Yetik Ozan, Varlık Yayınları, İstanbul 2016.
Ercilasun, Ahmet Bican, “Yetik Ozan”, Töre Dergisi, Yıl 8, Sayı: 93, Şubat 1979, s.6-7.
Ercilasun, Ahmet Bican,”Sana Gelirim”,Töre Dergisi, Yıl 6, Sayı: 78, Anka-ra1977, s.35-40.
Günay, Gökçen, “Dokuz Işık’da Sanat: Yetik Ozan’la Şiir Üzerine Bir Konuşma”, Töre Dergisi, S. 25, Haziran 1973, s. 48-53.
Günay, Turgut, Balıkçıl ile Yengeç, Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı Yayınları, Ankara 1991.
Günay, Turgut, Rize İli Ağızları, Kültür Bakanlığı Yayınları, 2. Baskı, TDK Yayınları, Ankara 2003.
  Günbaş, Ahmet, “Yetik Ozan”, Erken Ölümlü Şairler Antolojisi, 2. Baskı, Hayal Yayınları, İstanbul 2015, s. 78-80.
Güzel, Abdurrahman, “Kayıplar, Dr. Turgut Günay”, Türk Kültürü, S. 196, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Şubat 1979, Ankara, s. 56-57.
Sakaoğlu, Saim, “Turgutcuğum’un Ardından”, Töre Dergisi, Yıl:8, S. 94, Mart 1979, s. 40-43.
Sakaoğlu, Saim, “Günay, Turgut”, TDE Ansiklopedisi, C. 3, Dergâh Yayınları, İstanbul 1979, s. 405.
Sevgili Muhan, Muhan Bali’ye Mektuplar (Haz. Bahtiyar Arslan), Kesit Yayınları, İstanbul 2015, s. 69-106.
Sümeyra, Cemile, Kendi Kalemini Kıranlar, Şule Yayınları, İstanbul 2007.
Tatçı, Mustafa, “Ölümünün 8. Senesinde “Yetik Ozan’sız Seneler”, Dolunay, Sayı: 12, Kahramanmaraş, Aralık l986, s.31-32.
Tekin, Aslan,“Törelen de Gel” http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster. php?haber=22356.
Tural, Sadık Kemal, “Yetik Ozan’ın Şiiri Etrafında”, Töre Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 93, Şubat 1979, s.9-12.
Tural, Sadık Kemal, Zamanın Elinden Tutmak, Ötüken Yayınları, İstanbul 1982.
Yetik Ozan, Atmaca Uçurumu, Şiirler, Töre - Devlet Yayınları, Ankara 1973.
Yetik Ozan, Bütün Şiirleri -Atmaca Uçurumu Ülkü Bağı- (Haz. Dr. Metin Özarslan), Alternatif Yayınları, Ankara 2002.
Yetik Ozan, Bütün Şiirleri -Atmaca Uçurumu Ülkü Bağı Yücelmek- (Haz. Doç. Dr. Metin Özarslan), Ötüken Neşriyat, İstanbul 2009.
Yetik Ozan, Bütün Şiirleri, -Atmaca Uçurumu-Ülkü Bağı-Yücelmek-  (Haz. Doç. Dr. Metin Özarslan,), 2. Baskı, Ötüken Neşriyat, İstanbul 2009.
Yetik Ozan, Bütün Şiirleri, -Atmaca Uçurumu-Ülkü Bağı-Yücelmek-  (Haz. Doç. Dr. Metin Özarslan,), 3. Baskı, Ötüken Neşriyat, İstanbul 2018.


* Bu yazı, Uluslararası Manisa Sempozyumu(26-28 Ekim 2017)’nda sunulan bildiriden alınmıştır. 
**
[1] Gökçen Günay, “Dokuz Işık’da Sanat: Yetik Ozan’la Bir Konuşma”, Töre Dergisi, S. 25, Haziran 1973, s. 48.
[2] Saim Sakaoğlu, “Turgutcuğum”un Ardından”, Töre Dergisi, S. 94, Mart 1979, s. 40; Saim Sakaoğlu, “Günay Turgut”, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, C. 3, Dergâh Yayınları, İstanbul 1979, s. 405. (Saim Sakaoğlu hocanın ilgili yazısında Günay’ın sağlığında neşrettiği tüm yazı ve kitapları bulunduğundan bu konuda tekrar bilgi verilme gereği duyulmamıştır).
[3] Yetik Ozan, Bütün Şiirleri, s. III.
[4] Ahmet Savaş Çolak, Yetik Ozan’ın Hayatı ve Şiirlerinin Tematik İncelemesi, İstanbul Kültür Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2014, s. 3-5. (Çolak’ın ilgili çalışmasında Günay’ın eserleriyle ilgili ayrıntılı bilgi bulunduğundan bu konunun tekrarına gidilmemiştir).
[5] Kaynakça bölümüne yararlanılan kaynakların yanında, şairin ismi üzerinden elektronik ortam üzerinden ulaşılan tüm adresler de konulmuştur.
[6] Özkul Çobanoğlu, “Doktriner Türk Milliyetçiliğinin Güçlü Sesi-Yetik Ozan ve Şiiri Üstüne”, Çözüm Sen’de Sence, S. 12, Ekim 2016, Ankara, s. 32.
[7] Abdurrahman Güzel, “Kayıplar, Dr. Turgut Günay”, Türk Kültürü, S. 196, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Şubat 1979, Ankara, s. 56.
[8] Ahmet Günbaş, “Yetik Ozan”, Erken Ölümlü Şairler Antolojisi, , 2. Baskı, hayal Yayınları, İstanbul 2015, s. 78.
[9] Şiirlerini düzenlediği, fakat basımını Sadık Kemal Tural’a emanet ettiği Ülkü Bağı adlı şiir kitabının başındaki “Elini öpemediğim, toprağına yüz süremediğim şehit dedem Çelikhanlı Mehmet oğlu Şaban’ın kutlu ruhuna armağan olsun.” ithafın adı geçen şehit dedesidir. ( Yetik Ozan, Bütün Şiirleri, s. 69).
[10] Bu evde şairin anneannesi Pembe Hanım kızı Mukaddes’in yanına gidinceye kadar uzun yıllar ikamet etmiştir. A. Erol Gürkök Bey babaannesinin bu evde uzun zaman yaşadığını ve kendisine yemek taşıdığını aktarmıştır.  Evin GPS koordinatları: https://www.google.com.tr/maps/@39.1781284,27.6049184,3a,75y,99.3h,112.15t/data= !3m6!1e1!3m4!1s2OOuMCLkglCqw_tOvpSUxg!2e0!7i13312!8i6656?hl=tr
[11] Günay, “Bana da bir kitap yazar mısın?” ricasında bulunan yeğenine “Sevgili yeğenim M. Kemal Hüseyinoğlu’na armağan olsun.” bir kitap ithaf etmiştir (Turgut Günay, Balıkçıl ile Leylek -Kelile ve Dimne’den Seçilmiş Hikâyeler, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1977).  
[12] Yetik Ozan, Bütün Şiirleri -Atmaca Uçurumu Ülkü Bağı Yücelmek- (Haz. Doç. Dr. Metin Özarslan), Ötüken Neşriyat, İstanbul 2009, s. 157-158.
[13] Sakaoğlu, a.g.m., s. 40.
[14] İsmail Hakkı Beyin verdiği bilgiye göre Türkeş ailesiyle Günay ailesi Ankara’da aynı apartmanda oturmuşlardır. Asker bir ailenin çocukları olan Turgut ve İsmail Hakkı Beyler Cumhuriyet Halk Partisi fikrî çizgisindeyken merhum Alparslan Türkeş’in etkisiyle milliyetçi muhafazakâr bir çizgiye geçmişlerdir. Kendisi de ODTÜ’yü kazandığında, merhum Türkeş tarafından üst sınıflardaki İlhan Kesici’nin yanına gönderilmiş ve birlikte ülkücü öğrenci yapılanmasıyla görevlendirilmiştir.
[15] Sakaoğlu, a.g.m., s. 41.
[16] Kaynaklarda şairin askerliğiyle ilgili herhangi bir bilgiye rastlanmamaktadır. Sadece Atatürk Üniversitesindeki “Muhterem Ağabeyim” hitabında bulunduğu Muhan Bali’ye Ankara’dan gönderdiği 18 Ocak 1975 tarihli mektubundaki “Martta geldiğinizi duyunca çok sevinmiştim. Ben asker olduğum için uğramam mümkün değildi…” ve “… “gizli” ve “ivedi” damgası taşıyan bir yığın evrakla uğraşmak…” ifadelerden kendisinin Ankara’da evrak işleriyle meşgul olduğu askerlik görevini yerine getirdiği anlaşılmaktadır (Sevgili Muhan, Muhan Bali’ye Mektuplar (Haz. Bahtiyar Arslan), Kesit Yayınları, İstanbul 2015, s. 103-104).
[17] Bu kurumdaki görev tarihiyle ilgili sadece Sayın Prof. Dr. Abdurrahman Güzel’in yazısında “1976 yılından 13.12.1978 tarihine, yani vefatına kadar …” şeklinde bir bilgi bulunmaktadır ( Güzel, a.g.m., s. 56).
[18] Yetik Ozan, Bütün Şiirleri -Atmaca Uçurumu Ülkü Bağı Yücelmek- (Haz. Doç. Dr. Metin Özarslan), Ötüken Neşriyat, İstanbul 2009, s. 13-14.
[19] Güzel, a.g.m., s. 56.
[20] Sakaoğlu, a.g.m., s. 42.
[21] Ahmet Günbaş, a.g.e., s. 78-80.; Enver Ercan, İntihar Şairleri, Yetik Ozan, Varlık Yayınları, İstanbul 2016; Cemile Sümeyra, a.g.e.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum