KIRGIZİSTANIN BAĞIMSIZLIK GÜNÜN KUTLU OLSUN

(31 AĞUSTOS 1991)Kırgızistan Hakkında

KIRGIZİSTANIN BAĞIMSIZLIK GÜNÜN KUTLU OLSUN
31 Ağustos 2017 - 22:53

~~Resmi adı: Kırgızistan Cumhuriyeti

Başkenti: Bişkek (Frunze) (Nüfusu:660.000)

Diğer önemli şehirleri: Oş, Pryzeval, Manas, Narin.

Yüzölçümü: 198.500 km2

Nüfusu: 4.530.000 (1993 tahmini). Nüfusun % 39’u şehirlerde yaşamaktadır. Ortalama ömür 68 yıldır. Çocuk ölümlerinin oranı binde 29’dur. Nüfusun % 37’sini 14 yaşın altındakiler oluşturmaktadır.

Km2 başına düşen insan sayısı: 22.8

Nüfus artış hızı: % 1.3

Etnik yapı: Kırgızistan’ın yerli halkı olan Kırgızların ülke nüfusu içindeki oranları % 52.6’dır. İkinci sırada % 25.6 orana sahip olan Ruslar gelir. Üçüncü büyük etnik unsur ise % 13 orana sahip olan Özbeklerdir. Diğer etnik unsurların başta gelenleri ve genel nüfusa oranları ise şöyledir: Ukraynalılar (% 2.53), Almanlar (% 2.37), Tatarlar (% 1.64). Bunların dışındaki etnik unsurların genel nüfusa oranları % 1’in altındadır. Onların da başında Kazaklar, Uygurlar, Tacikler ve Meshet Türkleri gelmektedir. Bu etnik unsurların Ruslar, Almanlar ve Ukraynalılar dışında kalanları Türk kökenli ve Müslümandırlar. Kırgızlar Türk lehçelerinin kuzeybatı grubuna giren bir lehçeyi konuşmaktadırlar. Kırgızca daha çok Kazakça’ya yakındır. Kırgız gelenekleriyle Kazak gelenekleri arasında da benzerlikler vardır. Kırgız halkı genellikle sünni ve hanefidir. Ancak bazı Kırgız toplumlarında eski Türk dinine ait birtakım gelenekler sürdürülmektedir. Kırgızlar, Kırgızistan’ın yanı sıra Çin’in Doğu Türkistan bölgesine, Özbekistan’a, Tacikistan’a, Kazakistan’a Rusya’ya ve Afganistan’a da yayılmışlardır. Eski Sovyet cumhuriyetlerinde yaşayan Kırgızların % 88’i Kırgızistan’da yaşamaktadır. (Diğer Türk unsurlar hakkında diğer Türk cumhuriyetlerinin etnik yapılarına bkz.)

Dil: Resmi dil Kırgızca’dır.

Din: Nüfusun % 69’u Müslüman, % 31’i hıristiyandır. Müslümanlar genellikle sünnidir. Hıristiyanların çoğunluğu ortodoks, az bir kısmı da protestandır.

Coğrafi durumu: Orta Asya cumhuriyetlerinden olan Kırgızistan, kuzeyden Kazakistan, doğudan Çin, güneyden, Tacikistan, batıdan Özbekistan ile çevrilidir. En yüksek yeri Pik Popyedi (7439 m.)’dir. Başta gelen akarsuları Narın, Tar, Kurşab, Kızılsu, Sarıcas – Aksu, Aksay – Kokşul, Mucun, Çu ve Talas ırmaklarıdır. Bu ırmaklar genellikle kaynaklarını dağlardan almakta ve sert bir şekilde akmaktadır. Bu yüzden enerji üretimine elverişlidir. Kırgızistan toprakları içinde çok sayıda da göl mevcuttur. Bunların en büyüğü bir krater gölü olan Issuk gölüdür. Kırgızistan toprakları genellikle dağlıktır. Tanrı ve Altay sıradağlarının Kırgızistan topraklarında da uzantıları mevcuttur. Bunun dışında Kırgızistan sınırları içinde Atbaşı, Fergana, Susamırtau, Kırgız ve Kuzey Alatau sıradağları bulunmaktadır. Bunlar değişik yükseklikteki yaylalarla ve vadilerle birbirinden ayrılır. Topraklarının % 8’i tarıma elverişli, % 43’ü otlaktır. Tarıma elverişli arazisinin başında Fergana vadisi gelir. Bu vadi ülke topraklarının % 37.5’ini oluşturmaktadır ve ülke nüfusunun % 42’si bu vadide toplanmıştır. Dağlık olmasına rağmen Kırgızistan’da kurak bir iklim hâkimdir. Dağlık bölgeler yılda ortalama 600 – 900 mm., güneydeki dağ etekleri 200 – 335 mm., yüksek vadiler ise 100 – 150 mm. yağış almaktadır.

Yönetim şekli: Kırgızistan’da çok partili demokratik sisteme geçilmiştir. Ülke 5 Mayıs 1993’te yürürlüğe konan anayasayla yönetilmektedir. Devletin en üst yöneticisi cumhurbaşkanı, hükümetin başkanı ise başbakandır. Cumhurbaşkanı genel seçimlerle belirlenir. Ancak bağımsızlık sonrası ilk cumhurbaşkanlığı seçimine Asker Akayev tek aday olarak girdi. Yasama yetkisi 350 üyeli bir parlamentodadır. Parlamento üyeleri de genel seçimle belirlenir. Kırgızistan, BM, BDT (Bağımsız Devletler topluluğu) ve IMF (Uluslararası Para Fonu) gibi uluslararası örgütlere üyedir.

Siyasi partiler: Kırgızistan’daki başta gelen siyasi partiler şunlardır: Milli Birlik Partisi: Kırgız milliyetçiliğini savunan muhafazakâr ve liberal bir partidir. Kırgızistan Demokrat Hareketi: Milliyetçi ve liberal bir partidir. Sosyal Demokrat Parti: Ilımlı bir sosyalizmi savunmaktadır. Kırgızistan Komünist Partisi: Ülkede uygulamaya geçirilmeye çalışılan reformlara karşı çıkmakta ve komünist yapıya dönülmesini istemektedir.

İdari bölünüş: 7 ile, 89 ilçeye ayrılır.

Tarihi: (Kırgızistan’ı da içine alan Türkistan bölgesinin yani Orta Asya’nın Rus hâkimiyetine kadarki genel tarihi hakkında Özbekistan tarihine bkz.) İslâm Kırgızistan’da 16. yüzyılın sonlarından itibaren yayılmaya başladı. Ancak bütün Kırgızistan’ı etkisi altına alması ancak 18. yüzyılın başında olmuştur. Kırgızistan 1864’te Rus hâkimiyetine girdi. Sovyetler Birliği’nin kurulmasından sonra önce Türkistan Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlandı ve 1924’e kadar böyle kaldı. 1924’te Kara Kırgız Özerk Oblastı (Vilayeti) adını aldı. 1925’te “Kara” kelimesi çıkarılarak “Kırgız Özerk Oblastı” adı verildi. 1 Şubat 1926’da Kırgız Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti sıfatıyla Rusya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlandı. 5 Aralık 1936’da da Rusya’dan ayırdedilerek Kırgız Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti statüsü verildi. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra da 31 Ağustos 1991’de bağımsız devlet oldu. Ekim 1991’de gerçekleştirilen cumhurbaşkanlığı seçimlerini tek aday olan Asker Akayev kazandı. Akayev bu görevi hâlen sürdürmektedir.

Dış problemleri: Kırgızistan’ın en önemli dış sorunu diğer Orta Asya cumhuriyetlerinde olduğu gibi Rusya baskısı ve Rusya’nın BDT’nu bu ülke üzerindeki siyasi ve ekonomik çıkarlarını korumada bir aracı olarak kullanmaya çalışmasıdır. (Bu konuda ayrıca diğer Orta Asya cumhuriyetlerinin dış problemlerine bkz.)

İç problemleri: Etnik çeşitlilik ve özellikle Rusların önemli bir yekûn oluşturmaları diğer Türk cumhuriyetlerinde olduğu gibi Kırgızistan’da da potansiyel bir sorun oluşturmaktadır. Ancak sorun Kırgızistan’da Kazakistan’daki kadar tehdit edici bir boyutta değil. (Bu konuda ayrıca Kazakistan’ın iç sorunlarına bkz.)

İslami Hareket: Komünist baskı döneminde izlenen din aleyhtarlığı Kırgızistan’da da etkisini göstermiş. Dolayısıyla bağımsızlığına kavuştuğunda bu ülkede yaşayan Müslümanlar içinde dinlerini yeterince bilen ve yaşayanların sayısı oldukça azdı. Ancak bağımsızlık sonrası çalışmalar etkisini göstermeye başladı. Müslümanlardan dinlerini öğrenmeye ve yaşamaya çalışanların sayısı gittikçe artıyor. Türkiye’den ve diğer bazı İslâm ülkelerinden giden yardımlarla ülkede yeni camiler ve yetişen neslin İslâmi kimliğine önem veren bazı özel eğitim kurumları açıldı. Diğer Orta Asya cumhuriyetlerinde olduğu gibi Kırgızistan’da da İslâmi oluşumlar içinde birinci sırayı tasavvufi tarikatlar alıyor. Bu tarikatların başında da Nakşibendi tarikatı gelmektedir. Nakşibendilikten sonra ise Kadiriyye, Yeseviyye ve Kübreviyye tarikatları gelir. Ayrıca Kırgızistan’a özel Laçi ve Saçlı İşanlar (Çaçtu İşandar) tarikatları var. Kırgızistan’ın güneyinde yaşayan halk kuzeydekilere oranla daha çok dinlerine bağlıdır. Kuzeydeki Kırgızlar arasında bazı şamanizm (eski Türk dini) adetleri varlığını sürdürmektedir. Ülkede yaşayan Özbeklerin de Kırgızlara göre daha dindar olduğu dikkati çekiyor.

Ekonomi: Kırgızistan ekonomisi başta tarım ve hayvancılığa dayanır. Bu sektörlerden elde edilen gelirin gayri safi yurtiçi hasıladaki payı % 36’dır ve çalışan nüfusun % 33.5’i bu alanlarda iş görmektedir. Üretilen tarım ürünlerinin başında tahıl, pamuk, şeker pancarı, mısır, tütün, kenevir, yağlı tohumlar ve çeşitli meyve ve sebzeler gelir. 1992’de 1 milyon 420 bin ton tahıl, 330 bin ton yer bitkileri, 130 bin ton meyve, 400 bin ton sebze üretilmiştir. Arazisinin dağlık ve bozkır olması dolayısıyla bu ülkede hayvancılığa daha çok önem verilmektedir. 1992’de 1 milyon 200 bin baş sığır, 9 milyon 200 bin baş koyun, 300 bin baş da domuz bulunuyordu. Kırgızistan bazı yerel zenginliklere de sahiptir. Civa, antimon, kömür, petrol, doğal gaz, çinko, kükürt gibi madenler çıkarılmaktadır. Maden gelirlerinin gayri safi yurtiçi hasıladaki payı yaklaşık % 25’dir.

Para birimi: Som

Gayri safi milli hasılası: 7 milyar 22 milyon dolar. (Yıllık safi artış: % 5)

Kişi başına düşen milli gelir: 1550 dolar.

Dış ticaret: İhraç ettiği ürünlerinin başında gıda maddeleri ve tarımsal hammaddeler, canlı hayvan, deri, çeşitli maden cevherleri ve tekstil ürünleri gelir. İthal ettiği malların başında da ulaşım araçları ve yedek parçaları, makineler, kimyasal maddeler ve dayanıklı tüketim malları gelir. Dış ticareti genellikle Rusya başta olmak üzere BDT üyesi ülkelerledir. Genellikle ihracatı ithalatını karşılamaktadır.

Sanayi: Kırgızistan’da en çok gıda sanayisi gelişmiştir. Ülkede çok sayıda konserve fabrikası bulunmaktadır ve bu alanda eski Sovyet cumhuriyetleri arasında dördüncü sırayı alır. Bunun yanı sıra elektrik, elektronik, ipek dokumacılığı, halıcılık, antimuan, diot, demir dışı metal, transformatör ve elektrik motoru üretimi alanlarında sanayi kuruluşları bulunmaktadır. Sanayi gelirlerinin gayri safi yurtiçi hasıladaki payı yaklaşık % 20’dir. Çalışan nüfusun % 28’i sanayi sektöründe iş görmektedir. Buna maden tesislerinde ve kömür ocaklarında çalışanlar da dahildir.

Enerji: Kırgızistan’da 1991’de 14 milyar 903 milyon kw/saat elektrik üretilmiş ve tamamı yurtiçinde tüketilmiştir. Kişi başına yıllık elektrik tüketimi ortalama 3300 kw/saattir.

Ulaşım: Ülkenin tarifeli sefer yapılan tek havaalanı başkent Bişkek’teki uluslararası trafiğe açık havaalanıdır. 790 km.’lik demiryolu, 16.450 km’si asfaltlanmış olmak üzere 19.100 km.’lik karayolu ağına sahiptir. Arazinin dağlık olması ulaşımda çeşitli zorluklara vesile olmaktadır. Bu ülkede ortalama 26 kişiye bir motorlu ulaşım aracı düşmektedir.

Eğitim: Eğitim ücretsizdir ve ilköğretim mecburidir. İlköğretim 7 yıl sürmektedir. 1800 ilkokul, 1350 genel ortaöğretim kurumu, 50 mesleki ortaöğretim kurumu bulunmaktadır. Bağımsızlık sonrasında bazı özel okullar ve eğitim kurumları da açıldı. Kırgızistan’ın başta gelen yüksek öğretim kurumu Kırgızistan İlimler Akademisi’dir. Bu akademiye bağlı 17 araştırma enstitüsü bulunmaktadır. Ayrıca 11 yüksek okulu mevcuttur. Okuma yazma bilenlerin oranı % 50’dir.

Sağlık: Kırgızistan’da 335 kadar hastane, toplam olarak 17 bine yakın doktor ve diş doktoru, 48 bin ebe ve hemşire mevcuttur. Ortalama 267 kişiye bir doktor düşmektedir. (Buna diş doktorları da dahildir.)

 

**********************************

Kırgızistan Tarihi
 Türklerin bilinen en eski yazılı belgelerinden olan Kök Türk yazıtlarında Kırgızlar, tarihleri çok eskiye dayanan Türk kavimleri arasında zikredilmektedir. Çin tarihine ait yıllıklarda ise Kırgızlar M.Ö. 2. yüzyılda Hunlar zamanındaki olaylar anlatılırken karşımıza çıkmakta ve Kırgız Türklerinin bilinen ilk devletlerini M.Ö. 2. yüzyılda bugünkü Kırgızistan topraklarından doğuya ve kuzey doğuya uzanan bölgede, (Tanrı Dağlarının doğu ve kuzey doğusunda) kurdukları anlaşılmaktadır. Aslında bu bölgede yapılan arkeolojik ve antropolojik araştırmalar Türklerin M.Ö. 2. bin yılından da ötelere kadar uzanan tarihlerinin aynı coğrafi alanda yaşanmış olduğunu göstermektedir.

Hun İmparatorluğu Dönemi

Bir müddet sonra bu ilk Kırgız Devleti yıkılmış ve Kırgızlar, Töles boyları başta olmak üzere diğer bazı Türk boyları ile birlikte Hun İmparatorluğu’nun idaresinde yaşamaya başlamıştır. Takibeden bir kaç asırlık dönemdeki kaynakların yetersizliği nedeniyle tarihler çok net bir şekilde belli olmamakla birlikte, Hun İmparatorluğu’nun giderek gücünü kaybetmesi sonucunda M.S. 2. ve 3. yy’larda bu Türk boylarının Hun idaresinden çıkarak, bölgede dağınık bir şekilde yaşadığı anlaşılmaktadır.

 

Kök Türk İmparatorluğu Dönemi

M.S. 6. yy’dan itibaren netleşen tarihî verilere göre Kırgızlar M.S. 557 yılında Kök Türk Devletinin fetret devrine rastlayan 7. asrın ikinci yarısı boyunca müstakil bir görünüm sergileyen Kırgızların bu dönemde Çin ile doğrudan ilişkiler kurmalarına rağmen, 699 yılında yeniden Kök Türk yönetimine girdiği görülmektedir. Kök Türk kitabelerinden anlaşıldığı kadarıyla, Kök Türklerin Kırgızlar üzerinde hâkimiyet tesisi pek kolay olmamış ve her iki dönemde de ancak uzun ve çetin mücadelelerden sonra Kök Türklerin hakimiyet kurması mümkün olmuştur.

İlk Bağımsız Kırgız Devleti

Kırgızlar 743 yılında Kök Türk devletinin yıkılışından sonra yönetimi ele alan Uygur Hakanlığı’nın idâresini kabul etmeyerek, uzun yıllar boyunca Uygurlarla mücadele etmiş ve 9. asrın başlarında Uygurlarla yapılan bir savaşta büyük kayıplar vermelerine rağmen, 838 yılında Uygur Kağanını öldürerek Uygur Devletinin Kuzey kısmını işgâl etmek suretiyle asırlardan sonra ilk defa merkezi Ötüken olmak üzere bir Türk Devletinin idâresini ele almışlardır. Kırgızların yüzyıllardan (neredeyse bin yıla yakın bir aradan) sonra yeniden bağımsız bir devlete sahip olmaları, yaklaşık bir asır süren ikinci bağımsız Kırgız devleti süresince onların kültürel alanda yeniden derlenip toparlanmalarına, hatta Kök Türk ve Uygur kardeşlerinin yazı dilini kullanarak kendi kitabelerini yazdırıp diktirmelerine vesile olmuştur.

 

Fakat bu ikinci Kırgız devletinin kurulduğu bölgeler bugünkü Çin Halk Cumhuriyeti sınırları dahilinde kaldığı ve Çin yönetimince de Türk tarihine ait pek çok önemli eserin gömülü olduğu bilinen bu bölgelerde kazı yapılmasına müsaade edilmediği için, tarih ve bu arada başka bir çok ilim dalı bu bölgeden elde edilebilecek her biri bir hazine değerindeki verilere ulaşamamaktadır. Şayet birgün bu bölgedeki Kırgız kitabelerinin gün ışığına çıkartılması mümkün olursa muhakkak ki Kırgızların ve bu arada genel olarak Türklerin Orta Asya’daki tarihlerine ait bilgiler yeni ve daha geniş boyutlar kazanacak, bu arada Türkler’in M.Ö. ve Miladı takiben bir kaç yüzyıl boyuncaki hayatlarının pek çok bilinmeyen yönü açıklık kazanmış olacaktır.

Çin Tehdidi ve Batıya Göç
 920 yılından sonra, önce Kök Türk ülkesini ve sonra Moğolistan’ı işgâl eden Çin ordularının dalga dalga gelen saldırıları karşısında tutunamayan Kırgızlar 924 yılında bu yurtlarını terkederek, daha batıya (bugünkü Kırgızistan’a) doğru çekilmişlerdir. 10-12’inci yüzyıllar arasında Karahanlıların hakimiyeti altında yaşayan Kırgızlar, bu dönemde Kırgızistan toprakları üzerinde büyük şehirler meydana getirmiş ve halkın daha çok tarım ve ticarete yönelmesi sonucunda önceleri genellikle göçebe olarak hayvancılıkla uğraşan Kırgızların sosyo-ekonomik hayatında büyük değişimler meydana gelmiştir. Söz konusu sosyo-ekonomik gelişmelerle birlikte Kırgızların kültür hayatında da önemli ilerlemeler kaydedilmiş ve Türk dilinin ilk şâheseri “Kutad-gu Bilig” Balasagunlu Yusuf Has Hacib tarafından bu dönemde ortaya konulmuştur.

Moğol ve Özbek Hakimiyeti

 

12. yüzyılın başlarından itibaren Kırgızları Cengiz Han yönetimindeki Moğolların hakimiyeti altında görüyoruz. 1217 yılında Moğol yönetimine karşı başlattıkları isyânın kanlı bir şekilde bastırılmasından sonra Kırgızlar 14. asrın sonuna kadar Moğol hakimiyeti altında kaldı. Ancak 1399 yılında yanlarına Oyratları da alan Kırgızlar, Moğol yönetimine karşı başlatılan ikinci isyan ile yeniden bağımsızlığına kavuştular. Fakat, o dönemde amansız bir hâkimiyet mücadelesinin hüküm sürdüğü Orta Asya’da gerekli şartlara erişemeden bağımsız kalmak kolay değildi. Nitekim Kırgızlar kısa bir bağımsızlık döneminden sonra 1425 yılında Özbek hâkimiyeti altına girdiler ve daha sonra Özbeklerin Moğol saldırıları karşısında tutunamaması sonucunda kuzeydeki Kazakistan bozkırlarına çekilerek Kazak Yönetimi altında Kazaklarla birlikte yaşamaya başladılar.

Yeniden Bağımsız Kırgız Devleti

Asya’da Moğol hakimiyeti sona erdikten sonra Kırgızlar önce Kalmukların idâresi altına girmişler ve sonra 1703 yılında Tanrı dağlarının güney batı taraflarına göç ederek, kısa bir süre önce kurulmuş olan Hokand devletinin hakimiyetini gönüllü olarak kabul etmişlerdir. Ancak bu iltihak ile kısa sürede hem nüfusun ve hem de askeri gücün çoğunluğunu ele geçiren Kırgızlar, çok geçmeden Hokand devletinin yönetimini ele aldılar. Böylelikle Kırgız Türklerinin tarihinde yeni bir bağımsız devlet dönemi başlamış oldu. Hokand devletinin 18. yy boyunca giderek Orta Asya’da nüfuzlu bir konuma yükselmesi Buhara Emirliği’nin dikkatini çekmiş ve 19. asrın başlarında Hokand Hanı Ömer Han (1809-1822) ile Buhara Emiri Haydar Şah (1800-1826) arasında başlayan rekabet ve çekişme, Orta Asya Türklüğünün en büyük talihsizliklerinden birisi olarak tarihe geçmiştir. Öyleki bu hanlıklar, aralarındaki rekabeti, Osmanlı İmparatorluğuna biat etmek suretiyle ondan bir diğerine karşı destek sağlamak için İstanbul’a elçiler göndermek noktasına kadar tırmandırmışlar, fakat bu amansız mücadele sadece Rusların Orta Asya’daki hâkimiyet plânlarını uygulamaya koymak için müsâit bir zemin hazırlamaktan başka bir işe yaramamıştır.

Rus İşgali

Merkezi Asya’daki Türk Hanlıklarının birbirine düştüğü böyle bir dönemde önce 1846 yılında Kazalinsk Kalesini ele geçiren Rusların Türkistan illerini istilâsı bundan sonra da devam etti. Bu dönemde sadece 1864 yılında Çimkent üzerine yürüyen Rus orduları, Alim Kul kumandasındaki Hokand ordusu tarafından ağır bir yenilgiye uğratılmış, fakat bu arada Buhara Emirinin Hokand üzerine yüdüğü haberini alan Alim Kul başkenti savunmak için dönünce, bu fırsatı değerlendiren mağlup Rus ordusu 22 Eylül 1864’de Çimkent’i işgâl etmiştir. Böylece iki Türk Hakanı arasındaki anlaşmazlık, Rus ordusuna Türkler tarafından yaşatılan bir hezimetin, büyük bir Rus zaferi olarak tarihe geçmesine vesile olmuştur. Çimkent’in işgâlinden sonra Alim Kul yönetimindeki Hokand orduları Rus işgaline karşı amansız bir direniş göstermeye devam ettiler. Bu mücadele döneminde Alim Kul ve ordusu, Buhara Ordularının işgal ettiği topraklar ile Rus ordularının işgâl ettiği topraklar arasında adeta mekik dokuyor ve sürekli olarak bir cepheden diğerine koşuyordu. Nihayet 23 Mayıs 1865’de Alim Kul, Rus ordularına karşı Niyaz Bey Kalesini savunurken şehit düştü. Alim Kul’un ölümünü mütekakip Rus ordularının Taşkent’i kuşattığı ve Taşkentlilerin tam otuz iki gün şehirlerini Ruslara karşı kahramanca müdafaa ettiği bir dönemde bile, Buhara Emiri Muzaffereddin, Hokand devletinin başkentini işgal etmekten geri durmadı. Fakat Orta Asya’nın işgâlinde Hokand veya Buhara ayırımı gözetmeden Rus orduları Hokand ülkesinin işgalinden hemen sonra 1867-1868’de Buhara Emirliğinin hâkimiyet sahalarını da işgal etti. Bunu müteakip 1873’de Hive emirliği ve 1874-1875’de Türkmenistan’ın işgali ile Orta Asya’daki Türk yurtlarının tamamı Rusların kontrolüne girmiş oldu.

Bağımsızlık Direnişleri

Yurtlarının Ruslar tarafından işgâl edilmesine tahammül edemeyen Kırgızlar 1876’da Abdurrahman Abtabacı önderliğinde ve 1885’de ise Oş şehrinde Derviş Han Tora önderliğinden isyan başlatmalarına rağmen her iki isyan da kanlı bir şekilde bastırıldı ve isyancılar katledildi. Buna rağmen Çarlık Rusyası’nın son dönemleri boyunca Kırgız isyanlarının ardı arkası kesilmedi. 17-18 Mayıs 1898 gecesi Andican’ın Mintepe Camii imamı İşan Muhammed Sabıroğlu yönetimindeki ayaklanarak Rus garnizonunu basan Kırgız Türkleri, modern silahlara sahip Rus ordusu karşısında ağır kayıplar verdikten başka, sağ ele geçen 380 kişi de idam edildi. Bu olaydan sonra bölgeyi ziyaret eden Rus Genel Valisini diz çökerek selamlamamakta direnen 208 kişilik bir halk grubu Sibirya’ya sürüldü. Nihayet 6 Ağustos 1916’da büyük ve toplu bir isyan başlatan Kırgızlar, bütün Türkistan’da yayılmakta olan bağımsızlık savaşına iştirak ettiler. Fakat Ruslar tarafından kanlı bir şekilde bastırılan bu isyânda da Kırgızlar binlerce kayıp verdi ve isyânın bastırılması sonucunda üçyüz bin civarında Kırgız Türkü Çin’e kaçmak zorunda kaldı. Bunca can kaybı ve göçe rağmen Kırgızistan’da milliyetçi Kırgız komiteleri hemen ertesi yıl 1917 Bolşevik ihtilâli sırasında yeniden bağımsızlık mücadelesini başlatmışlar ve bu mücadele 1929 yılına kadar sürmüştür. Kırgızistan’da yarım asrı aşkin bir süre aralıksız süren bu direnişler ancak Stalin’in despot yönetimi devrinde tamamen sindirilmiş ve bu arada Rusya tarafından 1924’de Muhtar Bölge Statüsü verilen Kırgızistan 1926 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyet Birliği’ne Kırgızistan adı ile dâhil edilmiştir.

Bugünkü Kırgızistan

1980’li yılların ortalarından itibaren Gorbaçov’un yönetim dönemi ile başlayan açıklık ve yeniden yapılanma sürecinin getirdiği tarihi gelişmeler sonucunda adım adım yeniden bağımsızlığa doğru ilerleyen Kırgızistan, 20-21 Ağustos 1991’de Moskova’da yaşanan darbe girişimi ve ardından merkezi hükümetin istifası ortamında 31 Ağustos 1991 günü bağımsızlığını ilan etti.


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum