KARA ŞÖVALYE:M FURAN KOCAASLAN

Bu yazı bir film incelemesinden çok tüm seriyi anacağım duygusal bir yazı olacak sanırım.

KARA ŞÖVALYE:M FURAN KOCAASLAN
10 Ağustos 2012 - 09:30

 

                                          KARA ŞÖVALYE’NİN SON GÖSTERİSİ

Bu yazı bir film incelemesinden çok tüm seriyi anacağım duygusal bir yazı olacak sanırım.

Kara Şövalye’ye veda ettik. Şu an yaşayan nesil için önemli bir yere sahip oldu Christopher Nolan’ın Batman serisi. Çünkü canlı canlı Christopher Nolan yönetmenliğinde bir süper kahramanın doğuşuna ve yükselişine tanıklık ettik. Çoğumuzun yıllarca unutamayacağı, tanıklık ettiği için gururlanacağı bir seri oldu Nolan’ın Batman’i.

2005 yılında başladı 7 yıllık yolculuğumuz. 1997 yılındaki bir facia sayılabilecek ‘’Batman ve Robin’’ filminin ardından Kara Şövalye, uzun bir inzivaya çekildi, ta ki Christopher Nolan, yeniden tozlu raflardan çıkarana kadar.

Ve 8 yıllık aranın ardından 2005 yazında ‘’Batman Begins’’ serinin hayranlarıyla buluştu. Batman, sinemaya parlak bir başlangıç yaptı. Harika bir açılış filmi oldu. Christopher Nolan, bu filmle bize harika bir seri izleteceğinin sinyallerini vermişti.

Aradan 3 yıl geçti…

Serinin en çok yankı uyandıran, her açıdan sinema tarihine adını yazdıran ‘’The Dark Knight’’ vizyona girdi. Christopher Nolan’ın bu serinin altından başarıyla kalktığını tescilleyen bir film oldu. Bu sefer Batman’in düşmanı olarak Joker yer aldı.

Tabii ki herkesin aklına ‘’The Dark Knight’’ deyince önce Heath Ledger gelecekti. Unutulmaz joker performansıyla bu filmi, bir Batman filminden çok Joker filmi haline getirdi Heath Ledger. Öyle ki, Batman’in gölgede kaldığı tek filmdir diyebilirim ‘’The Dark Knight’’ için.

Talihsiz oyuncu, muhteşem performansını göremeden 23 Ocak 2008 tarihinde hayata gözlerini yumdu. The Dark Knight, Heath Ledger’a adanmış bir film oldu.

Ve Christopher Nolan, final filmi için kolları sıvadı. Son film: The Dark Knight Rises.

Öncelikle belirteyim bu film serinin en uzun filmi. Süre 165 dakika.

Bu sefer Batman, çizgi romanlardaki zorlu rakibi Bane ile mücadele ediyor. Bane karakterini diğer düşmanlardan ayıran özellik, gücünü fiziksel gücünden alması. Bu yüzden Batman’a en çok zorluk çıkaran, hikayedeki kilit bir isim.

Bence son film için Bane iyi bir seçim olmuş. Bane rolünde daha önce Inception ve Warrior’dan  da  tanıdığımız Tom Hardy bulunuyor.  Yüzünde maske olmasına rağmen Tom Hardy, Bane rolünde elinden gelenin en iyisini yapıyor.  Christian Bale, Michael Caine, Morgan Freeman, Gary Oldman’dan oluşan kemik kadronun yanında filmdeki kilit karakterlerden biri olarak Selina Kyle/Cat Woman rolünde Anne Hathaway filme dahil oldu. Miranda rolünde ise Oscar ödüllü Fransız oyuncu Marion Cotillard bulunuyor. Inception, 500 Days of Summer filmlerinden aşina olduğumuz Joseph Gordon Levitt ise tüm sempatikliğiyle John Blake rolünde boy gösteriyor.

Filmde oyunculuk olarak özellikle Michael Caine’in oyunculuğundan çok etkilendiğimi söylemeliyim. Usta oyuncuyu daha önceki filmlerde fazla etkin görmemiştik. Ancak bu filmde, oyunculuğunu konuşturduğu fazlasıyla sahnesi var Alfred rolünde. Christian Bale, her zaman bildiğimiz gibi ne eksik ne de fazla. Yine tam yerinde bir oyunculuk.

Anne Hathaway için, film öncesi fazlasıyla eleştiri vardı. Ancak bence rolüne cuk diye oturmuş. Filmdeki parlayan isimlerdendi bana göre.

Joseph Gordon Levitt, sanki olmasa da olurmuş gibiydi. Ancak Nolan’ın, kendisi için filmin sonunda bir sürprizi var. İzleyenler bilecektir.

Lafı uzatmadan oyunculukları geçip film hakkındaki genel yorumlarıma gelmek istiyorum.

Film hakkında görüşler ikiye bölünmüş durumda. Önceki filme göre beğenenler var ve de beğenmeyenler var. Ben beğenenlerdenim.

Hatta biraz da bu filme duygusal yaklaştığımdan, son film olduğundan izlerken filmin sonlarına doğru gözlerim bile doldu. Utanmasam ağlardım.

Bu filmin en büyük dezavantajı: Christopher Nolan, Batman Begins ve özellikle The Dark Knight’da çıtayı o kadar yükseltmişti ki ‘’The Dark Knight Rises’’ için beklentiler çok yüksekti ve haliyle beklentiler yüksek olunca kolay kolay beğendiremeyeceği kesindi.

İkinci faktör de Joker gibi etkin bir düşmanın bu filmde olmayışıydı. Evet, Bane Batman için çok zorlayıcı bir düşman. Ancak bu filmde görüyoruz ki Bane, Joker kadar etkin, seyircide hayranlık uyandırıcı bir karakter değil. Şahsen filmden çıktıktan sonra Bane’in bulunduğu sahnelere dair aklıma kazınan bir sahne yoktu.

Nolan kardeşlerin Heath Ledger’a da olan saygısından olsa gerek, bu filmde Joker’in adı geçmiyor. Nolan, her şeyi unutun, Joker iyiydi ama bu filmi başka türlü bağlayacağız demiş gibi.

Ben, Christopher Nolan’ın filmi iyi kotardığını düşünüyorum. Her ne kadar yer yer klişelere bulanmış olsa da. Keşke o fazlasıyla rastladığımız Hollywood klişeleri olmasaymış. Filme dair en büyük eleştirim bu yönde.

Aksiyon dozu çok yüksek bir film The Dark Knight Rises. Serinin önceki filmlerine göre hareketlilik çok fazla.

Filme dair en önemli detaylardan biri ise aslında bir Batman değil Bruce Wayne filmi olması. Nolan bu filmde Bruce Wayne’in yaşadığı içsel çatışmaya büyük yer vermiş. Böylesi gayet iyi olmuş diyebilirim.

Ayrıca filmde izleyenleri ters köşeye yatıracak sürprizlere de yer vermiş Nolan.

Müzikler ise yine Hans Zimmer kalitesiyle yine olması gerektiği gibi. Sahnelerle müzik uyumu harika.

Ve filmin sonunda seriye veda ederken, içim buruk, Nolan’a teşekkür ederek salondan memnun bir şekilde ayrıldım.

The Dark Knight Rises, 165 dakikalık bir finalle sizleri sinema salonlarında bekliyor.

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum