Hacer Görhan: SOKAK CİNAYETLERİ–5

O artık yalnızdı. Etrafındaki herkes gizemli bir şekilde ölerek onu yalnızlığa sürüklemişti. Artık onun için konuşmanın, yürümen

Hacer Görhan: SOKAK CİNAYETLERİ–5
12 Nisan 2013 - 10:34

Hacer Görhan 

  O artık yalnızdı. Etrafındaki herkes gizemli bir şekilde ölerek onu yalnızlığa sürüklemişti. Artık onun için konuşmanın, yürümenin, gülmenin, nefes bile almanın bir anlamı yoktu. Aslında bunları daha önceden zorlu bir şekilde atlatmaya çalışmıştı. Babası ve kız kardeşinin ölümü onu derinden sarsmıştı. Ancak sırf annesi için bir şekilde hayatta kalmayı başarabilmişti. Şimdi o da yoktu. Gözlerini her kapattığında annesinin salonun ortasında yatan cesedini görüyor ve bu da her seferinde canının yanmasına sebep oluyordu. Sanki birisi cımbızla kalbinden bir parça koparıyordu. Bu acıya bir son vermeliydi. Fakat öncelikle annesine ve Gözde’ye bunları yapanı bulmalı ve onu öldürmeliydi. Ancak bu şekilde rahatça bu dünyadan çekip gidebilirdi.

 

     Neredeyse iki saattir yürüyordu. Zaten hava da kararmıştı. Tek başına karanlık ve ıssız sokaklarda yavaş adımlarla ilerliyordu. Artık dayanacak gücü kalmadığından biraz soluklanmak ve bundan sonra neler yapacağını sağlıklı düşünebilmek için kaldırıma oturdu. Betonun serinliği içini ürpertti. Kafasını kaldırıp gökyüzüne baktığında yıldızların o muhteşem parıltısı Gözde’nin etkileyici gülüşünü aklına getirdi. O da annesiyle aynı şekilde öldürülmüştü. Bunu kesin aynı kişi yapmıştı. İyi bir plana ve güzel bir duşa ihtiyacı vardı. Birazda kahve hiç fena olmazdı. Eve gitmenin en iyisi olacağına karar verdikten sonra ağır hareketlerle oturduğu yerden kalktı ve yavaş adımlarla evlerinin bulunduğu sokağa doğru yürümeye başladı. Sokağa girdiğinde evlerinin önünde hiç kimse yoktu. Evin ışıklarını açık bırakmışlardı. Biran tüm bu yaşananların bir rüya olduğunu düşündü. Şimdi eve girecekti. Annesi mükemmel bir sofra hazırlamış, televizyon izleyerek onu bekliyor olacaktı. Eve girdiğinde tüm odayı saran o mükemmel yemek kokuları bile ona yetecekti. Sonra güler yüzlü annesiyle güzelce karınlarını doyuracaklar, televizyon izleyeceklerdi. Belki birazda sohbet edeceklerdi. Vakit geç olunca da odalarına çekilip güzel bir uyku çekecekler ve sabah o sürekli gülümseyen yüz Mete’yi uyandıracak ve birlikte kahvaltı edeceklerdi. Düşünceleri bile Mete’ye tebessüm ettirmişti. Annesinin o güzel, gülümseyen yüzünü asla unutamazdı. Çünkü kötü günlerinde bile annesi daima ayakta kalıp gülümsemeyi başarmıştı. Fakat Mete onun kadar güçlü değildi. Ona tam da ihtiyacı olduğu zamanda annesi çok uzaklara gitmişti. Babasının olmadığı zamanlar annesi hem annelik hem de babalık yapabilmişti. Annesi bir anda onun her şeyi olmuştu. Fakat şimdi ona çok ihtiyacı vardı. Ona sımsıkı sarılıp uyumak istiyordu. Bütün bu yük ona ağır geliyordu. Omuzlarını düşürüp yavaş adımlarla yoluna devam edip eve girdi. İçeri girdiğinde bir umut tüm odalara bakıp heyecanlı gözlerle annesini aradı. Fakat beklediği sonucu alamadı. Yorgun ve bitkin bir halde salona geldi ve koltuğa kendini bıraktı. Etrafa bir göz gezdirirken sehpanın üzerindeki kâğıt dikkatini çekti. Kâğıtta bir not yazılıydı. Notu okuduktan sonra dehşete düştü. Çünkü notta “Sonunda ne kadar ciddi olduğumu anlamışsındır umarım. Annene ve Gözde’ye olanlar için üzgünüm…”

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum