Gül'ün kara kutusu AKP krizlerini yazdı

Abdullah Gül’ün sırdaşı Ahmet Sever, bu dönemi “Abdullah Gül ile 12 Yıl” adlı kitapta yazdı

Gül'ün kara kutusu AKP krizlerini yazdı
15 Haziran 2015 - 09:40

Sever, 12 yıl başdanışmanlığını yaptığı 11. Cumhurbaşkanı Gül’ün kitabı okuyup onayladığını söyledi. Kitabında Tayyip Erdoğan ve AKP dönemine ait birçok tarihi olayı ilk kez gündeme getiren Sever, “Gül, Hakan Fidan’ın Oslo görüşmelerine katılmasını istemedi” dedi.

Abdullah Gül’ün 12 yıl boyunca sırdaşlığını yapan Ahmet Sever bu dönemdeki sancılı yılları “Abdullah Gül ile 12 Yıl” adlı kitabında yazdı.

Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün okuyup onayladığı kitap, Tayyip Erdoğan ve AKP dönemine ait birçok tarihi olayı dile getiriyor. Siyasete dönmesine kesin gözüyle bakılmayan, bunun için “kendisine ihtiyaç olunması” gerektiğini belirten Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan’ı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu arayarak içinde AKP’nin olacağı hükümet modelini önermiş. Başbakanlık önerilmesi halinde şartlarını ise, “Çift başlılık olmaz. Ben gelir başbakanlığı yaparım. Karıştırmam. Ben nasıl cumhurbaşkanlığı yaptıysam, sen de öyle cumhurbaşkanlığı yaparsın. Yetkilerinin içinde kalarak... Sen nasıl bir başbakanlık yaptıysan ben de öyle yaparım” diye açıklayan Gül, seçim sonuçlarını tahmin edip yakın çevresiyle de paylaşmış. Gül, böyle tekliflerin hep geldiğini ancak bir koalisyonun denenmesi gerektiğini vurguladı.

Gezi’de kaygılandı

Ahmet Sever, Tayyip Erdoğan’la Abdullah Gül arasındaki başlardaki anlayış birliğinin 2009’dan itibaren reformlarda geriye dönüş olmaya başlayınca ayrıştığını söyledi. Abdullah Gül’ün Gezi olayları sırasında ilk çadırlar yakıldığında çok kaygılandığını ve, “Yangını küçükken söndürmek gerekir” dediğini kaydeden Sever, “Gül, Gezi olaylarını çevre duyarlılığı, Erdoğan’ın ise kendisini devirmeye yönelik eylem olarak gördü” dedi. Sever, “Gül’ün Erdoğan üzerinde ikna gücü vardı. Hükümetteyken çok vardı. Arada bir, Erdoğan’ı uyarmak için masa altından tekme attığı bile olurmuş” dedi. Gezi olayları sırasında Abdullah Gül’ün Harvard’da okuyan oğlu Mehmet Gül’ün de arkadaşlarını toplayıp Çankaya’ya çıktığını ifade eden Ahmet Sever, “Hepsi, muhafazakâr ailelerin, AK Partililer’in çocukları. 20-21 yaşlarında 10 genç geldi. ’Gezi’de arkadaşlarımız var. Bu bir çevre duyarlılığı hareketi, neden bu kadar sert davranıldı’diye yakındılar. Gül da aynı görüşte olduğunu söyledi” dedi.

1-25 Aralık davası

Sever, Gül’ün 17-25 Aralık’ta dünyasının karardığını, “Sabaha kadar uyuyamadım, aklım almıyor, olanlara inanamıyorum” dediğini, üstüne gidilmesi, bakanların Yüce Divan’da aklanması gerektiğini düşündüğünü yazdı. Sever, “Tapeleri dinlemeye gönlü elvermedi. Yasadışı dinlendiyse buna ortak olmak istemedi. Deşifresini okudu, doğrudan dinlemedi” diye yazdı. Sever, o zamanı şöyle yazdı: “Köşk’te durum değerlendirmesi yaparken ’Ben aşağıya insem’diye söze girdi ve hepimizi umutlandıran şu cümleleri kurdu: ’Türkiye’yi kısa sürede yıldızının parladığı döneme tekrar götürürüm. AB sürecini yeniden canlandırırım. Dış politikadaki yanlışları düzeltirim. Ülke çok kutuplaştı, bunu giderecek adımları peş peşe atarım. Demokratikleşmeye ağırlık veririm. Haklarında yolsuzluk iddiası bulunan dört bakanı derhal Yüce Divan’a gönderirim.” Eski Başdanışman, Gazeteci Ahmet Sever, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün sosyal medya yasaklarına kızdığını, aklının almadığını, “Yasağı ilk ben deleceğim” diyerek tweet attığını da kaydetti.

Köşk’e çıkmayı “Hata mı ettim acaba” diye sorgulayan Gül’ün siyasi hırsı olmadığını ifade eden Sever, şöyle dedi: “Anketlerde hep öndeydi. Tayyip Erdoğan karşısına çıksa aday olmazdı. Ama biraz hırsı olsaydı ’ayyip Bey’in hakkıdır cumhurbaşkanlığına çıkmak. Ben de partinin başına geçiyorum’diyebilirdi.”

Tutuklamayı önledi

Ruşen Çakır’ın kendisini içeriye alacaklarını söylediğinde Gül’ün buna engel olduğunu da belirtti. Sever, “Ahmet Şık ve Nedim Şener içeri alındığını biz sonradan öğrendik. Cumhurbaşkanı tepkisini koydu. Hakim ve savcıları uyardı. Zekeriya Öz’den açıklama geldi: ’Hiçbir makam ve mevki bize talimat veremez’diye... Buna çok sinirlendiğini hatırlıyorum. Adalet Bakanı Sadullah Ergin’i çağırdı. Görüşmeden kısa süre sonra Öz başka göreve kaydırıldı” dedi. Ahmet Sever, kitabında Gül’ün Ahmet Davutoğlu’nun vefasızlığına üzüldüğünü de yazdı: “27 Ağustos’ta Davutoğlu oybirliğiyle genel başkan seçildi. ” Bu bir veda değil, vefa kongresi “ dedi.

Vefasızlığa üzüldü

 Ancak Erdoğan’a övgüler düzerken kendisini başbakan olduğu dönemde başdanışmanı yapan, büyükelçi unvanı verdiren, siyasete sokan, dışişleri bakanı olmasında etkin rol oynayan Gül’ün adını bir kez bile anmadı. AK Parti’nin belde ve köy temsilcilerine kadar selamlamadık kimseyi bırakmadı. Cumhurbaşkanı bu konuyla ilgili tek kelime etmedi. Ancak Davutoğlu’nun konuşmasını okuduğunda yüzünde acı bir tebessüm belirdi. Yüz ifadesi her şeyi anlatıyordu.”

 

Hakan Fidan’a: Oslo’ya gitme

Ahmet Sever, “Oslo süreci sonrası MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifade vermesine Abdullah Gül mü engel oldu?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Başbakan da istemedi. Ama bazı çevreler Abdullah Gül, ’Git, bir şey olmaz’demiş gibi bilinçli dezenformasyon yaptı. Hakan Fidan’ı keşfeden Abdullah Gül’dür.’Sakıngitme’dedikten sonra ’HSYK bir karar alsın, dosyayı başka bir savcıya versin, bu konu duyulmadan kapansın’dedi. Girişimler yapıldı ama HSYK’da bu karar çıkmadı. Cemaat ilk kez kendini HSYK içinde belli etti. Abdullah Gül Cemaat’e yakın diye söylenir. 12 yıl yanı başında çalıştım. Yakınlığa tanık olmadım. Aksine Fethullah Gülen’in vaazlarını okuyup, ’Hocaefendi bir din adamı gibi değil siyasetçi gibi konuşuyor, bu kadar meraklıysan gel bir parti kur, siyasete gir!’dediğini birkaç kez duydum. Gül, Necip Fazıl’cı, onun ekolü... Cemaat’le hiç alakası yok.”

 

Erdoğan, Mısır’da ileri gitti

Gül, hükümetin genelde dış politikasını, özellikle de Suriye ve Mısır dış politikalarını doğru bulmuyordu. Başbakan Erdoğan’ın ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun sanki Türkiye’den çok Mısır ve Suriye’nin başbakanı ve dışişleri bakanı gibi davranarak çok ileri gittiğini, bunun Türkiye’nin menfaatlerine de aykırı olduğunu, kantarın topuzunun kaçtığını düşünüyordu. Bunu Davutoğlu’nun yüzüne de söyledi. Gül’ü ikna etmek için AKP’den ziyarete gelen bakan ve milletvekilleri çok fazlaydı. Ama ortada bir sorun vardı. Yanına gelip “Ne olur partinin başına geçin” diyenler, birkaç istisna dışında partinin içinde, TBMM’de Abdullah Gül’ün adını dahi telaffuz etmekten çekiniyorlardı. Ayrıca ikili oynayanlar, yani Köşk’te başka, aşağıda başka konuşanlar da vardı. Ve bunlar Gül’ün kulağına da geliyordu.

yeniçağ gaz.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum