Fethi Okyar: Sürgünde bir devlet adamı

CEM MERT 7 Ocak 2015, Çarşamba Türkiye İş Bankası Yayınları’nca yayımlanan İki Gözüm Galibem: Malta Sürgününden Mektuplar isimli kitap, Fethi Okyar’ın 10 Mart 1919’da tutuklanarak önce Bekirağa Bölüğü’ne ardından Malta adasına gönderildiği günden itibaren eşi Galibe Hanım’a yazdığı mektuplardan oluşuyor. zaman kitap

Fethi Okyar: Sürgünde bir devlet adamı
09 Ocak 2015 - 21:42 - Güncelleme: 09 Ocak 2015 - 21:52

Ali Fethi Okyar, Osmanlı Devleti’nin son devrinin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş döneminin en önemli devlet adamlarından biridir. Cumhuriyeti kuran öncü kadro içinde yer almış, Başbakanlık ve TBMM başkanlığı yapmış, Mustafa Kemal’in en yakın arkadaşlarından biri olmuştu. Ali Fethi Bey fırtınalı ve hareketli bir hayat yaşadı. 1880’de Makedonya’da doğdu. 1903 yılında Harp okulundan mezun olup 1908’e kadar Manastır, Edirne ve Selanik’te görev yaptı. Bu sırada İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne girdi. II. Meşrutiyet’in ilanından sonra Paris askeri ataşeliğinde bulundu. 1911’de Mustafa Kemal ve Enver Bey’le birlikte Trablusgarp ve Balkan savaşlarına katıldı. Aralık 1911’de yapılan Meclis-i Mebusan seçimlerinde Manastır milletvekili oldu. 1913 yılında askerlikten istifa edip İttihat ve Terakki Partisi’nin genel sekreterliğini yapmaya başladı. Fakat cemiyetle fikir ayrılığına düştü ve Sofya büyükelçiliğine atanarak İstanbul’dan uzaklaştırıldı. 1917’de İstanbul’a döndü, İstanbul milletvekili olarak yeniden meclise girdi, Ahmet İzzet Paşa hükümetinde dâhiliye nazırı olarak görev yaptı. Mondros Ateşkes Antlaşması sonrası öteki İttihat ve Terakki yöneticileriyle birlikte İngilizler tarafından tutuklanıp Malta adasına sürüldü. Burada yaşadığı 2,5 yıllık sürgün hayatı sonrası Ankara’ya dönüp Milli Mücadele’ye katıldı. İstanbul milletvekili olarak TBMM’de yer aldı, bir yıl da içişleri bakanlığı yaptı. Cumhuriyetin ilanından sonra seçilen ilk meclis başkanıydı. 1924’te başbakan oldu, Şeyh Sait isyanıyla istifa etti ve Paris’e büyükelçi olarak atandı. 1930’da çok partili sisteme geçmek isteyen Mustafa Kemal’in isteğiyle Serbest Fırka’yı kurdu. Parti kısa zamanda kapandı. Fethi Okyar, Atatürk’ün vefatından sonra kurulan Refik Saydam hükümetinde de adalet bakanlığı yaptı.

    Ali Fethi Bey üç ayrı dönemin üçünde de ılımlı kişiliği ile siyasette var olabilmiş ilginç bir figür. Hakkında yapılmış birçok çalışma içinden Cemal Kutay’ın ve İhsan Sabri Balkaya’nın araştırmaları dikkat çekiyor. Oğlu Osman Okyar’ın derlediği Atatürk, Okyar ve Çok Partili Türkiye, Fethi Okyar’ın Anıları isimli kitap ise özellikle cumhuriyetin kuruluş dönemini inceleyenler için başvuru kaynağı niteliğinde. Bu eserlere Türkiye İş Bankası Yayınları’nca yeni yayımlanan İki Gözüm Galibem: Malta Sürgününden Mektuplar isimli anı kitabı da eklendi. Kitap, Fethi Okyar’ın 10 Mart 1919’da tutuklanarak önce Bekirağa Bölüğü’ne ardından 28 Mayıs’ta Malta adasına gönderildiği günden itibaren eşi Galibe Hanım’a yazdığı mektuplardan oluşuyor. Giriş bölümünde Ali Fethi Bey’in torunu Ali Fethi Okyar, “Bugüne kadar elimizde bulunan arşivin daha çok soğuk yönü ile tarihçileri ve konuya ilgi duyanları ilgilendiren tarafları incelemeye açılmıştı. Şimdi ise ilk defa bu arşivin daha kişisel ve özel yanını oluşturan bu mektupları okuyucuya sunarak, Fethi ve Galibe Okyar’ın özel yaşamları, günlük düşünce, kaygı ve birbirlerine duydukları sevgi ve muhabbeti paylaşıyoruz.” diyor. Kitap gerçekten de soğuk bir tarih anlatısı olmanın ötesinde, bir devlet adamı ve bir entelektüelin düşünce ve iç dünyasına ışık tutarak sürgünlük üzerine fikir sahibi olmamızı sağlıyor.

UMUDU DİRİ TUTAN MEKTUPLAR

Mondros Ateşkes Antlaşması sonrası İngilizler İstanbul’u işgal ettiler ve Osmanlı hükümeti üzerinde baskı kurup özellikle bir direnişi örgütleme potansiyeline sahip devlet adamı ve aydınların tutuklanmasını sağladılar. Bu insanların çoğu İttihatçı olmakla beraber tutuklanma sebepleri farklıydı. Ali Fethi Okyar, Kasım 1918’de ülkeyi terk eden ve İngilizler tarafından Ermeni tehcirinden sorumlu tutulan Talât, Enver ve Cemal paşaların ülke dışına çıkışlarını kolaylaştırmak iddiasıyla tutuklanmıştı.

    Ali Fethi Bey mektuplarında bu iddiayı hep reddetmiş, tutuklu oluşunu hep haksız görmüş ve sürgünlüğü boyunca birçok makama başvurup durumu düzeltmeye çalışmıştır. Sürgünlüğü kabul edememe, kurtuluş için çareler arama ile eşine ve çocuklarına duyduğu özlem ve onlar için kaygılanması mektupların ana temasını oluşturuyor. Bunların yanında sürgün hayatının nasıl geçtiğini, sürgünlerin gündelik yaşamını, memleketin içinde bulunduğu durumun sürgünler tarafından nasıl görüldüğünü de bulabiliyoruz mektuplarda. Fethi Bey’in Malta’da geçirdiği günlerin çok sıkıntılı olmasının en büyük sebebi belirsizliktir. Neden tutuklu olduğunu tam olarak bilememek, İstanbul hükümetinin mi yoksa İngilizlerin mi asıl sorumlu olduğunu anlayamamak ve bu sürgünlük halinin ne kadar süreceğini kestirememek gibi meselelerin sıkıntısını şiddetlendirdiğini anlatıyor döne döne. Tüm bu sıkıntılara katlanmanın en iyi yolu ise eşiyle mektuplaşmalarıdır. Galibe Hanım’a yazdıkları ve ondan gelen mektuplar sayesinde umudunu hep diri tutuyor. Kitabı bir çırpıda okuduktan sonra keşke Galibe Hanım’ın ona yazdığı cevabi mektupları da okuyabilseydik diye düşündüm. Ama bu metinlerin ne yazık ki arşivde bulunmadığını söylüyor Fethi Bey’in torunu.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum