Fatih Sultan Mehmed'in müthiş sırrı

Fatih Sultan Mehmed’in farklı yönlerini ön plana çıkaran Büyük Kartal raflardaki yerini aldı

Fatih Sultan Mehmed'in müthiş sırrı
08 Nisan 2014 - 15:18

Dost düş­man, se­ven sev­me­yen he­men her­ke­sin ye­te­nek ve de­ha­sı­nı tes­li­me mec­bur kal­dı­ğı bir ta­ri­hi ki­şi­lik olan Fa­tih Sul­tan Meh­medOs­man­lı Dev­le­ti­’ni ger­çek an­lam­da im­pa­ra­tor­lu­ğa dö­nüş­tür­müş bir pa­di­şa­h… Ve­ne­dik el­çi­si onun ve­fa­tı­nı İtal­ya­’ya yaz­dı­ğı mek­tup­ta şöy­le di­le ge­ti­rir: ‘Bü­yük Kar­tal öl­dü!’

Ay­taç Öz­kanVe­ne­dik el­çi­si­nin bu sö­zün­den ha­re­ket­le ha­zır­la­dı­ğı Fa­tih bi­yog­ra­fi­si­ne Bü­yük Kar­tal adı­nı ver­di.

Yi­tik Ha­zi­ne Ya­yın­la­rı ta­ra­fın­dan ya­yım­la­nan ki­tap, Fa­tih Sul­tan Meh­me­d’­in ta­ri­hi ki­şi­li­ği­ni bi­lin­me­yen yön­le­riy­le an­la­tan ve özel­lik­le Fa­ti­h’­in in­san ola­rak ta­ri­hi şah­si­ye­ti üze­rin­de du­ran bir ça­lış­ma. İs­tan­bu­l’­un Fa­ti­h’­ini sa­de­ce as­ke­rî yön­le­riy­le, sa­vaş­çı ki­şi­li­ği ile de­ğil dev­let adam­lı­ğı, teş­ki­lat­çı­lı­ğı, yö­ne­tim ka­bi­li­yet­le­ri ve uf­kuy­la da ta­nı­mak is­te­yen­ler için sı­ra dı­şı bir Fa­tih bi­yog­ra­fi­si olan ki­tap, pa­di­şa­hın ha­ya­tın­dan ba­zı ke­sit­ler­le gü­nü­mü­ze önem­li me­saj­lar da ve­ri­yor. O me­saj­lar­dan ba­zı­la­rı­nı siz­ler için der­le­dik.

Yazarı: Aytaç Özkan

Türü: Tarih Sayfa: 216

Basım: 2014 Yayınevi: Yitik Hazine

SE­ÇİL­MİŞ BÖ­LÜM­LER...

Elimizde tuttuğumuz İslam kılıcı

Padişahın kan ter içinde kaldığını gören Sara Hatun; “Hey Oğul! Senin gibi nice beyleri kapısında ırgat diye kullanan bir padişahın, kuş tüyü yataklarda yatması münasipken, bir Trabzon Kalesi için bunca sıkıntı ve meşakkat çekmesine değer mi?” diye seslenince padişah da; “Hey Ana! Sen bu eziyet ve meşakkati Trabzon Kalesi için mi çekeriz zannedersin? Bizim tuttuğumuz kılıç İslam kılıcıdır. Bu gayret ve çalışmalar da din yolunadır. Bu yolda eza ve cefaya katlanmaz isek bize “Gazi” demek yalan olmaz mı? Allah’ın rızasını ve cihat sevabını kazanmak için daha çoğuna katlansak dahi yine de azdır” cevabını verdi. (sf.101)

Övülecek ahlakının sonu yoktu

Hoca Sadeddin Efendi ise Fatih’in kişiliğindeki asalete ve yüceliğe vurgu yapar: “Övülecek ahlakının sonu ve alkışlanacak tutumunun arkası yoktu. Güzel davranışları kucak dolusu keremi gibi çok idi. Adalet anlayışı öyle idi ki karıncayı incitmeye Süleyman’ın ülkesini değişmezdi. Mazlumların ahiyle bahtı aynasının kararmasını istemezdi. Cömertliği öyle idi ki lütuflarını saymada hesabını yapan kalem hayrette kalırdı. O padişahın yiğitliği öyle idi ki Behram kendi adından sıkılır, İsfendiyar da öyküsünden utanırdı. Hangi ile bayrakları yönelse, ol uç zafer ve muştularıyla zafer ve sevinçlere, şenliklere uğrardı.” (sf.207)

Fatih’in savaş daveti

Karaman-Akkoyunlu ittifakı sırasında Akkoyunlu lideri Uzun Hasan, aynı zamanda Batı’yla da işbirliği içine girer. Fatih, Uzun Hasan’ı yazdığı bir mektupla savaşa davet eder. İşte o mektuptan bir bölüm: “Kuvvet ve kudret ancak Cenabı Hakk’a mahsustur. Bundan önce annenin ricası ile pençe-i gazabımdan kurtulmuştun. Biz de seni ıslah olmuş ve semt-i salaha yönelmiş kabul ederek affetmiştik. Hâlbuki senin gibi bir zalimin benim zamanımda saltanat davasında bulunması haramdır. Senin kendin gibi birkaç beye şiddet yoluyla galip gelmene, kendi topraklarında gösterdiğin gurur ve azametine, hatta bütün kudret ve şevketine bizim müsaade ve müsamahamız sebep oldu. Buna rağmen gururlanarak ve kendinden geçerek padişahlık hukukunu unutup adaletli idarem altında yaşayan Tokat’a ve sonra da Karaman ülkelerine askerlerini göndererek ahaliye zulmettiğin, birtakım şiddetlere başvurduğun ve rezaletlere sebep olduğun malumumuzdur. Cezanı vermek üzere bu yılın baharında harekete karar verdik. Seni affetmek katiyen düşünülmemektedir.” (sf.122)

Bosnalılar’ın gönlü nasıl fethedildi?

Osmanlılar’ın Bosna ülkesinde tanıdığı inanç hürriyeti de Bosna ahalisini derinden etkilemişti. Macarlar’ın Katolikleştirme çabalarından zaten bunalmış olan Bosnalılar, Türkler’in sahip olduğu güzel davranışların kaynağının İslam dini olduğunu fark ederek Arnavutlar gibi, hiçbir baskıya maruz kalmadan, hür iradeleriyle İslamiyet’i benimsemişlerdi. Bu toplu ihtida olayından oldukça hoşnut olan Fatih, herhangi bir taleplerinin olup olmadığını sorduğunda Bosnalılar, devlet hizmetlerinde görev almak istediklerini belirttiler. (sf.110)

Sefer planlarını kimseyle paylaşmazdı

Tam bir aksiyon ve mücadele adamı olan Fatih, hayatı süresince bizzat 25 sefere katılmıştı. Seferlerini nereye düzenleyeceğini son ana kadar kimseyle paylaşmaz, böylece düşmanı aniden, hazırlıksız ve kıskıvrak yakalamayı hedeflerdi. Fethetmeyi tasarladığı memleketlere savaşmadan hâkim olmak ister, o ülkelerin iktisadi yapılarına zarar vermekten kaçınırdı. Öncelikle bir kale veya kenti aman vererek zapt etme yoluna giderdi. (SF.210)

Macaristan ve Venedik’e diz çöktüren akınlar

Uzun Ha­sa­n’­ın öl­me­si ile Ve­ne­di­k’­in tüm ümit­le­ri tü­ken­miş­ti. Ma­li kriz ve aç­lık son ker­te­dey­di. 1478 akı­nın­da, tam mah­sul top­lan­mak üze­rey­ken ge­len Os­man­lı akın­cı­la­rı, Ve­ne­dik hal­kı­nı o kış aç bı­rak­mış­lar­dı. Mü­ref­feh şe­kil­de ve em­ni­yet­te ya­şa­ma­ya alış­kın Ve­ne­dik hal­kı, yaz kış ayırt et­mek­si­zin­ se­ne­nin her­han­gi bir vak­tin­de kar­şı­la­rın­da yıl­dı­rım gi­bi ha­re­ket eden Türk at­lı­la­rı­nı gör­mek­ten bık­mış­tı. Halk ar­tık mes­ken­le­ri­ni terk ede­rek, top­ra­ğa kaz­dık­la­rı bü­yük si­per ve sı­ğı­nak­lar­da ya­şa­ma­ya baş­la­mış­tı. On al­tı yıl­dan be­ri sü­re­ge­len sa­vaş­lar­dan bı­kan ka­mu­oyu, her ne pa­ha­sı­na olur­sa ol­sun ba­rış ya­pıl­ma­sı için hü­kü­me­ti sı­kış­tı­rı­yor­du. Bu akın­lar düş­man ül­ke­nin tüm ik­ti­sa­di kay­nak­la­rı­nı ke­mir­mek­tey­di. Ma­ca­ris­tan ve Ve­ne­di­k’­e diz çök­tü­ren, son dar­be­yi vu­ran bu akın­lar ol­muş­tu. (sf.139)

Cesur diplomat

Cesur bir karakter olan Fatih, aynı zamanda usta bir diplomattır da. Yaşamını mercek altına aldığımızda bunun birçok örneğine rastlayabiliriz: İstanbul kuşatması esnasında Galatalılar’ın Bizanslılar’a yardım ettiğinin farkında olmasına rağmen buna göz yumarak cepheyi genişletmemiş ama fetihten sonraki günlerde Galata’yı derhal ve doğrudan Türk toprağı haline getirmişti. (sf.211)

Hoşlukla aldıkları her yeri mamur ettiler

Kırım’daki iç karışıklıkların iyice artması ve hanlık kuvvetlerinin İstanbul’la yakınlaşması üzerine derhal donanma ile sefere gönderilen Gedik Ahmed Paşa, 1475 Haziran’ında Kefe’yi teslim alındı. Kefeliler Cenevizli kale komutanına şunları yazar: “Bizim bu hisarı Türkler’den koruma ve kurtarma ihtimalimiz yoktur. Eğer elimizden zorla alırlar ise hepimizi kırarlar. Çoluk çocuğumuzu esir, malımızı yağma ederler. Böyle olmaktan ise hoşlukla teslim edelim. Zira bu Türkler hoşlukla aldıkları her yeri mamur ettiler. Yıkıp harap etmediler. Osmanlı töresi boyun eğeni bağışlayıp çoluk çocuklarına dokunmayarak baş eğene güler yüz göstermektir.” (sf.145)

Haçlılar’ın önündeki tek engel

Osmanlılar bir kale gibi, Haçlı ordularının önünde durmasaydı, kuvvetle muhtemel İslam dünyası yirminci asırda uğradığı istilalara o zamanlarda uğrayacaktı. On üçüncü yüzyıldan yirminci yüzyıla değin, İslam coğrafyasını tahrip eden büyük Haçlı istilaları olmamışsa bunun temel sebebi, Avrupa ordularının henüz daha Rumeli coğrafyasında, Osmanlılar tarafından durdurulmuş olmasıdır. (sf.212)

“Azim ve irade sahibi, temkinli, verdiği kararı mutlak surette tatbik eden, devlet idaresinde tavizsiz, soğukkanlılığını ve itidalini muhafaza etmeyi beceren, bilgili, birkaç dile vakıf ve aynı zamanda şair olan bu sıra dışı adam, tarihçiler tarafından birçok imparator ile mukayese edilmiştir.” (sf.209)

ERDAL DOĞAN - BUGÜN GAZETESİ

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum