ESKİ İPARATORLUKLARIN YENİDEN YÜKSELİŞİ

Eski imparatorluklar yeniden yükseliyor/ Dov S. Zakheim Vestfalya Antlaşması'nın 1648'de ilk kez yürürlüğe girdiği zamanı hatırlatan ve çok daha az dikkat çeken bir gelişme, birkaç imparatorluk heveslisinin artan zafer gösterisi oldu. DÜNYABÜLTENİ

ESKİ İPARATORLUKLARIN YENİDEN YÜKSELİŞİ
25 Haziran 2012 - 11:00

 

Bugünlerde Vestfalya egemen ulus-devletler sisteminin çöküşünden çok bahsediliyor. Bu sistem, sınırların kutsiyetini kabul etti ve devletlerin kendi sınırları içinde yaptığı şeylerin o ülkenin kendi işi olduğunu var saydı. Saddam Hüseyin'in ve bundan bir 10 sene geçmeden Muammer Kaddafi'nin tahttan indirilmesinin yanı sıra Slobodan Miloseviç'i alaşağı eden ve Bosna'nın akabinde Kosova'nın oluşumunu sağlayan Batı müdahalelerinden dolayı bu tarihi sistemin yıkıldığı tartışılıyor. Bazılarının görüşüne göre bu istikrarsızlaştırmaya katkı yapan da, ister Kafkasya'da ister Güney Sudan'da olsun, yeni devlet ya da devletçikler meydana getirilmesi oldu. Hem yeni-muhafazakar hem de liberal türdeki müdahaleciler için bu gelişmeler hiç de kötü şeyler değil.

Bununla birlikte, diğer çoğu durumda realite bu kadar basit olmaktan çok uzaktır. Birincisi, rejim değişikliği pek de Miloseviç ya da Saddam'la başlamadı. Napolyon'un sırasıyla 1815 ve 1870'te devrilmesi rejim değişikliği değilse neydi? Her iki dünya savaşı da yeni devletler meydana getirmesinin yanı sıra rejim değişikliği de getirdi.

Diğer taraftan, Vestfalya Antlaşması'nın 1648'de ilk kez yürürlüğe girdiği zamanı hatırlatan ve çok daha az dikkat çeken bir gelişme, birkaç imparatorluk heveslisinin artan zafer gösterisi oldu. Doğu Asya'da Çin, komuta eden bir güç olarak diğerlerini itaat ve secde etmek zorunda bırakmak üzere giderek siyasi, iktisadi ve askeri açıdan güç gösteriyor. Orta Doğu ve Orta Asya'da Türkiye, nüfuzunu bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğu'nu meydana getiren ülkeler üzerine yaymak için yeni iktisadi ve siyasi gücünü kullanıyor. Ve Rusya, enerji kaynaklarından aldığı güç ve nüfuzu Avrupa'da ve eski Rus İmparatorluğu'nun ücra bölgelerinde yeni çarlık politikaları takip etmek için kullanıyor. Ekonomisi komşularını gölgede bırakan Hindistan'ın bir zamanlar Moğolların hakim güç oldukları Güney Asya'daki nüfuzu ve Brezilya'nın, kendi artan iktisadi gücünün kolaylaştırmasıyla, Portekiz İmparatorluğu'nun Afrika'daki kisvesini tevarüs etmesi de gözardı edilmemelidir.

Bu ülkelerin emperyal mirasları, millete sadece bölgelerinde değil dünya sahnesinde de daha büyük pay alma güdüsü veriyor. Bu ülkeler ziyaret edildiği ya da seçkinleriyle görüşme yapıldığı zaman büyük güçler olarak tarihteki rollerine dönmek için bunlarda giderek artan bir duygu hissedilir. Mevcut iktisadi gerilemenin bile bastıramadığı bu dinamizm, bu ülkelerin G-20, Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kurumlarda daha fazla söz hakkı elde etmeye çalışmak üzere bir araya gelmelerine yol açtı. Bu durum ayrıca bunlar arasında önemli derecede iş birliğine sebep oldu.

Bu beş ülke arasında doğal olarak rekabet ve sürtüşmeler var. Türkiye ve Rusya, Orta Asya ve Kafkasya'da nüfuz için rekabet ediyor. Rusya, Çin'in Sibirya'ya el uzatmasından korkuyor. Hindistan ve Çin, ortak sınırları boyunca birbirlerini dikkatli bir şekilde takip ediyor, Myanmar'da nüfuz için rekabet ediyor, Pakistan'la da birbirleriyle çelişen ilişkilere sahip. Brezilya ve Çin de Afrika'da nüfuz için yarışıyor.

Yine de bunların hepsi, Amerika Birleşik Devletleri hatta Avrupa'nın da uluslararası toplum için karar vermeyi artık tekellerinde bulunduramayacaklarına inanıyor. Bunlar 2. Dünya Savaşı sonrasında oluşan düzeni kadük olarak addederek reddediyorlar ve bunlar her konuda Amerika'nın liderliğini otomatik olarak kabul etmeyecekler. Türkiye'nin bu beş ülke arasında Afganistan'daki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü'ne katkı yapan tek ülke olduğu, bu beş ülkeden hiçbirinin Irak'taki koalisyona kuvvet katkısı yapmadığı da kayda değer. Yine, Türkiye bu beş ülkeden Libya'daki operasyona bir şekilde katılan tek ülkeydi. Onun, hiç istemeden yaptığı ilk katkısı, NATO'nun diğer ülkelerinin Kaddafi'ye karşı saldırı başlatmasına engel olmaktan vazgeçmesiydi.

Bu beş ülkeden hiçbirinde imparatorluk duygusu ve bunun gereklerinin solmakta olduğuna dair bir belirti yoktur. Bilakis, her geçen sene bu duygunun daha da kuvvetlendiği görülüyor. Washington'da şimdi bir diğer imparatorluk mirasçısı İran konusunda takıntılı olan siyaset belirleyiciler, bu ülkeler için etkileyici iktisadi büyüme, askeri olarak yayılma ve siyasi nüfuzdan çok daha fazlasının olduğunu anlarlarsa iyi yaparlar. Amerikalılar tarihi duyarlılık hususundaki eksiklikleriyle bilinirler. Bunların, mevcut başarıları kadar geçmiş ihtişamlarının da saikiyle dünya sahnesinde daha fazla rol alma talebindeki bu ülkelerle başarılı bir şekilde başa çıkabilmeleri için olabildiğince duyarlılığa ihtiyaçları olacak.

Yazar hakkında: ABD Savunma Bakanlığı'nda çalışmıştır.

Kaynak: The National Interest

Dünya Bülteni için çeviren: Emin ArvasESKİ İMPARATORLUKLARIN YENİDEN YÜKSELİŞİ

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Günün Başlıkları