DERT - Prof. Dr. Öcal Oğuz

DERT - Prof. Dr. Öcal Oğuz
23 Ağustos 2020 - 19:50
DERT

Sözlükler, Farsçadan Türkçeye geçen bu kelimenin üzüntü, hastalık, ağrı, sorun, kaygı, tasa, sıkıntı, bunaltı, gam, keder, illet, baba ve ur anlamına geldiğini veya onların yerine kullanıldığını söylüyor.

Dert, kültürümüzün türküden şarkıya, halıdan kilime, çömlekten çiniye sanatın her türüne aktarmayı çok sevdiği ve “bir acayip derde düştüm” diye ifade ettiği aşkın, hüznün, melalin, efkârın veya sitemin diğer adıdır.

Dert, Eyyüb Peygamberin bütün acılara ve hastalıklara “dert değil” deyip tahammül gösterdiği, Mevlana’nın “derdimi dinledim derdimden iğrendim/onun derdini gördüm derdime imrendim” diye şükrettiği, ataların “Allah sevdiğine dert verir” diyerek tevekkül ettiği “dert, çekene göredir” denilen bir sabır sınavıdır.

Dert, Yunus Emre’nin “benim adım dertli dolap/suyum akar yalap yalap/böyle emreylemiş Çalap/derdim vardır inilerim”, Fuzuli’nin “aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib/kılma derman kim helâkım zehri dermanındadır” veya Niyazi-i Mısri’nin “derman arardım derdime derdim bana derman imiş” dediği ilahi aşkın ifadesidir.

Dert, bazen de Fuzuli’nin “dost bî-perva felek bî-rahm devran bî-sükûn/derd çok hem-derd yok düşman kavî tâli' zebun”, Pir Sultan’ın “derdim çoktur hangisine yanayım” veya Athena’nın “bir iki dert dert üstünde dert/bir iki dert dert üstüme dert” dediği gibi biriktirilmiş acıların toplamıdır.

Dert, türkülerin “Mevlam birçok dert vermiş/beraber derman vermiş/bu tükenmez derdime/neden ilaç vermemiş” veya “derdim var seller gibi/diyemem eller gibi/kurudum kadid oldum/meyvesiz dallar gibi” dediği gizlenen ilk aşkın ve mahcubiyetin adıdır.

Dert, Recaizade’nin “göz göz oldu yüreğim, gözlerinin derdinden” veya Orhan Veli’nin “bilmezdim şarkıların bu kadar güzel/kelimelerinse kifayetsiz olduğunu/bu derde düşmeden önce” mısralarına yansıyan karşılık görmeyen sevginin veya ifade edilemeyen aşkın üstündeki örtüdür.

Dert, “âşık-sevgili-rakip” üçgeninde sabır sınavı verirken “dert bir değil elvan elvan/takatsiz kalmışım yayan/bir derdime bin dert koyan/o yar beni pareleyen” mısralarına yansıyan tehdit ve şiddeti akıldan geçirmeyen ürkek bir isyan veya sitemdir.

Dert, Faruk Nafiz’in dilinden Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış’ın, "hastayım, derdime verem diyorlar" mısralarına yansıyan kâh karşılıksız aşkın, kâh ataların “olan dört bağlar, olmayan dert bağlar” dediği yoksulluğun sebep olduğu “ince hastalık”tır.

Dert, 1970’lerin çağdaş kentinde Mine Koşan’ın “dert bende derman sende/aşk bende ferman sende” diyen güçlü ses ve yorumuna kapılıp “dersiz başını derde sokarak” bu toprakların sesini arayanların keyfini sürdüğü hüzündür.

Dert, Anadolu delikanlısının “seni yeneceğim İstanbul” repliğiyle Haydarpaşa’da başlayan ve Orhan Gencebay’ın sözcülüğünde “dertler benim çile benim hayat senin olsun” türküsüyle devam eden adı konmamış açmazlarının, çıkmazlarının hikâyesidir.

Zifiri karanlık şafağın, Mart yazın habercisidir. Atalar belki kış bir türlü gitmediği belki de hesaplar görülen, defterler dürülen mali yılbaşı geldiği için “Mart ayı dert ayı” veya “Mart çıkmadan dert çıkmaz” demiş olmalı.
Bizim kültürümüzde utanması olanın en büyük derdi borcudur. “Borç uzayınca kalır, dert uzayınca alır” atasözünde ikisinin bir arada kullanılmasının nedeni bu olmalı. Muhtemeldir ki “ellerin dert görmesin” duası da çoğu zaman borçluyu borcundan kurtaran Dedem Korkut beyleri gibi cömertlere edilmiştir.

Halk “dert babası” deyimini başkasının derdini “kendine dert edinen” için kullanır ve söze “ben dert babası mıyım” diye başlayıp “derdini Marko Paşa’ya anlat” diye devam edene “dert yanmak” istemez. “Aşk ağlatır, dert söyletir” kavlince derdi olan “derdini dökmek” için Âşık Veysel’in “anlatmam derdimi dertsiz insana/dert çekmeyen dert kıymetin bilemez” dediği gibi “hâl ehli” olanı arar.

Dert, kâh ataların “ağacı kurt, insanı dert yer” dediği türden bir hastalıktır; kâh “dert gider amma yeri boş kalmaz” denilen ima ve sembol yüklü bir serzeniştir. Salgın, kırgın gibi herkese musallat olan dertlerin tek tesellisi ise “elle gelen düğün bayram” misali “dertsiz baş olmaz” atasözüdür. Yeter ki içinde “ağrısız baş mezarda gerek” veya “dertsiz baş terkide gerek” sözü bulunan bir kara haber olmasın.

“Dert küpüne” dönen dünyanın “dert eğirdiği” şu salgın günlerinde eşe dosta “dert olmamak” için “sağlık olsun” deyip her şeyi “dert etmemek” veya “maskelemek” lazım vesselam.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum