CAN YÜCEL SÖZLERİNE ELEŞTİRİ: YÜKSEL YILMAZ

“Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık; çalınan birinin kalbiyse eğer.” Hoş bir ifade şekli.

CAN YÜCEL SÖZLERİNE ELEŞTİRİ: YÜKSEL YILMAZ
23 Temmuz 2014 - 11:18

CAN YÜCEL SÖZLERİNE ELEŞTİRİ

 

“Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık; çalınan birinin kalbiyse eğer.” Hoş bir ifade şekli.

 

“İnsanların da yan etkileri olabiliyor. Kimileri başını döndürürken. Kimileri mideni bulandırıyor…” Çok genç olanlar için ilginç gelebilir.

 

“Gitmek istiyorsa, bırakacaksın.. Gitsin! Aklı seninle olmayanın bedeni yanında olsun ister misin?” Yücel ağabey haklı. Ama ısrar ya iyi sonuç verirse…

 

“Benim halim memleketin hali.” Ya tek başına mutlu olamayacak kadar vicdanlı ya da halini beğenmeyip memleketi hatırlamış olmalı.

 

“Birine verilecek sevgin yoksa ona ümit dolu gözlerle bakma!” Yoksa çapkın ve aşağılık olursun.

 

“Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış. Kendi yolumu çizdiğimde anladım.” Böyle umut verici ifadeler kullanılması çok hoş.

 

“Seni seviyorum demek değil ki marifet, önemli olan o kelimenin tüm sorumluluklarını alabilmek.” Doğru.

 

“Sevdiğin kadar sevilirsin.” Yok be mesela karşılıksız sevgiler tarih kadar eski.

 

“Eğer çok konuşmak faydalı olsaydı, Allah iki ağız, bir kulak verirdi. Onun için, çok dinleyip az konuşmak gerek.” Bunu herkesten duyuyoruz.

 

“Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne. ‘O olmazsa yaşayamam’ demeyeceksin, demeyeceksin işte. Yaşarsın çünkü.” Aynen öyle.

 

“Bir insana zorla sevdiremezsin kendini, ‘bana güven’ diyemezsin. O bunu hissetmiyorsa, tek bir söz söyleyebilirsin: Sen bilirsin.” Hani sevdiğin kadar sevilirdin? Neyse karşılıksız sevenlerin kulağına küpe olacak bir söz.

 

“Acılara bakıp da küsme sevdalara, gâvura kızıp da oruç bozulmaz. Sök at kafandan acabaları, kemik aynı yerden iki defa kırılmaz.” Bedbaht âşıkların dikkatine.

 

“Aşkta önemli olan aynı elleri tutmak değil, bi ömür hiç bırakmamaktır.” Evet, aldatmamak yetmez; yanında olmak da lazım.

 

“Bir hayli kırgınım. Beni anlamadığın kelimelerin, aslında her şeyi anlatıyor oluşlarına kırgınım.” Yaşayarak ifade edilmiş bir söz.

 

“Ülkenin, farklı şehirleriydik. Ben sürgün yeri, sen başkent. İlk isyan hep sende başlardı. Cezasını çekmek hep bana kalırdı.” Bu ilham bana gelseydi bunu yazmazdım.

 

“Ağlayanı güldürebilmek; ağlayanla, ağlamaktan daha değerliymiş.” Herhalde yani.

 

“Can Yücel e sorarlar; ‘Neden hep babanıza olan sevginizi anlatan şiirler yazıyorsunuz da, annenize olan sevginizi anlatan şiirler yazmıyorsunuz?’ Can Yücel cevap verir; ‘Anneme olan sevgimi anlatacak kadar şair değilim’.” Şu ana-baba ayrımı küçük çocuklarda geçici olarak görülebilir. Ana-baba eşit görülmüyorsa ya ebeveynde yahut evlatta psikolojik bir problem vardır.

 

“Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun? ‘Seni seviyorum’ sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek.” Mmm, duygusal.

 

“Bu tarafta çok kişiyle yatarsan diğer tarafta yatıcak yer bulamazsın.” Var var Yücel ağabey, yer problemi yok.

 

“En uzak mesafe ne Afrika’dır, ne Çin, ne Hindistan, ne seyyareler ne de geceleri… ışıldayan yıldızlar.. En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir birbirini anlamayan.” Aynen öyledir.

 

“Gidene söylenecek söz yok, sevse zaten gitmezdi; ama gelene de pek sevinmemek gerek, çünkü o da başkasından geldi.” Nasıl başkasından geldi? Her kız için söylenir mi bu?

 

“Yalnızım.. Çünkü herhangi biriyle değil, Beklediğime değecek kişiyle devam etmeliyim bu yola.” Bu düşünceye ‘daha çok beklersin’ diyen bir fısıltı geliyor kulağıma.

 

“Birini seveceksen, onu her şeyinle sevme. Çünkü bittiğinde; onu unutamamana değil, unutamayacak kadar çok sevdiğine yanarsın.” ‘Unutamamaya yanmak’ ile ‘unutamayacak kadar çok sevdiğine yanmak’ arasında fark yok ki, çelişki bu.

 

“Körfezdeki dalgın suya bir bak; göreceksin Nato’nun kablosu durmakta derinde.” Çok realist.

 

“Üzülme değmez sözünü duymaktan sıkıldım. Değmeyenlere zaten üzülmem. Üzüldüğüm şey, değmeyenlere yüreğimin değmiş olmasıdır.” Edebiyat için matematik de gerekiyor anlaşılan. Yücel ağabey, ‘değmeyenlere yüreğinin değmiş olmasına üzülmen’ yine ‘değmeyenlere üzülmen’ oluyor zaten; bu da çelişki.

 

“Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet.” Eh, eğer ille de baktığın açıdan bakmak zorundaysak haklısın.

 

“Unutma; Onu artık unuttum demek, bir kez daha hatırlamaktır aslında.” Aynen öyle; basit ama hoşuma gitti nedense.

 

“Gerçekten seviyorsan hiçbişeyi mazeret etmeyeceksin. Gerçekten seviyorsan eğer sonuna’ kadar değil, ‘sonsuza’ kadar seveceksin.” Burada da bir çelişki var: ‘Kadar’ sözcüğü miktar ve son belirtir, ‘sonsuza kadar’ denemez çünkü sonsuzda son bulunmaz. Ancak sonu olan için ‘şu kadar’ denebilir ve hatta ‘sonuna kadar’ denebilir; ‘kadar’ sözcüğü geçebilir. Eğer ille sonsuz geçecekse ‘sonsuz seveceksin’ de. ‘Kadar’ sözcüğü ‘sonsuz’ sözcüğü yanında fazla.

 

“Bir insanı herhangi biri kırabilir; ama bir tek en çok sevdiği acıtabilirmiş. Çok acıttığında anladım.” Aynen de öyledir.

 

“Bilmelisin ki, yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın dünya sizin için dönmesini durdurmuyor.” Güzeeeel. Böyle umutlandırıcı cümleler kullanmalıyız.

 

“Ağzıyla kuş tutsa da sevemediğim insanlar var benim! Bir de canıma okusa bile sevmekten vazgeçemediğim..” Çok sıradan olan bu gibi cümleleri sildim ama hadi bunu numune olarak bırakıyorum.

 

“Karakaşlı bir bulut geldi… Gürledi ama yağmadı değil yağmadı ama gürledi gitti.” ‘Gürledi ama yağmadı’ demek ile ‘yağmadı ama gürledi’ aynı şey değil mi? Çelişki bu.

 

“Geldiğin kadar değil, göründüğün kadar mutlusun. Ve sakın unutma; Gittiğin kadar değil, Hak ettiğin kadar unutulursun.” Yok be böyle bir kural yok. Mutluluk göründüğünden az da çok da olabilir ve insan unutulmayı hak etmediği halde unutulabilir hatta hak ettiği halde unutulmayabilir.

 

“Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi.” Ama yetmez tabi ki.

 

“Memnun olan yok hayatından! Kiminle konuşsam aynı şey.. Her şeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.” Böyle karamsar ifadeler erdemli adamlara yakışmaz.

 

“Kimileri ‘Seviyorum’ der, çünkü ezberlemiştir. Kimileri diyemez, çünkü gerçekten sevmiştir.” Çok güzel.

 

“Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.” ‘Göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi’ kısmı harikaydı.

 

“Aşk; kelime değil bir cümledir. Kurmak içinse, özneyle yüklem değil, iki yürek gerekir.” Gayet edebi bir ifade olmuş; bu cümlede zekâ var.

 

“İçin yanarken üşümek, Yüreğin kan ağlarken gülmek, Özleyip de sevdiğini görememek.. İşte aşk bu olsa gerek!” Bu da Can Yücel’in aşk tanımı.

 

“Öyle bir seveceksin ki, yüreğinden kimse ayıramayacak. Ve öyle birini seveceksin ki, seni gözleriyle bile aldatmayacak.” Harika bir sevgi ve sevgili ölçüsü.

 

“Bilinmedik bir hüzün var içimde, bir gariplik. Anladım ki, ya ben fazlayım bu şehirde ya da biri eksik.” Güzel olmuş.

 

“Her şeyin kadar değil, değeri kadar seveceksin. Çünkü beklentin ne kadar çok olursa, o kadar kırılırsın.” Ne kadar seveceğini ve değerinin miktarını önceden nasıl bileceksin?

 

“Kural bu: En çok seven, hep en önce terk edilir. Unutma; Vedalar acıtsa da, bazen gitmek gerekir.” Bu kuraldaki ‘hep’ sözcüğü fazla.

 

“Hayattan aldığım en büyük ders: Sevgisiyle karşında sapasağlam duramayan birine, asla yaslanmayacaksın.” Ders ama benim için en büyük ders bu olamaz.

 

“Çok sahiplenmeden seveceksin mesela. Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem de hep senin kalacakmış gibi.” Burada da şöyle bir çelişki gözden kaçmış: ‘Her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi’ sahiplenmeden sevebilirsin ama ‘hep senin kalacakmış gibi’ sahiplenmeden sevemezsin.

 

“Küçükken annem, yerde ekmek görünce: yükseğe koy kuşlar yer derdi. Sevdiklerimizi hep yüksekte tuttuk, acaba kuşlar mı yedi ?” Çok hoş.

 

(NOT: Bu sözleri kaynaklarından değil paket halinde hazır olarak bularak değerlendirdiğimi itiraf etmeliyim. Bu yüzden değerlendirme yazarın orijinal yazılarından ziyade servis edilene olduğunu nazar-ı dikkate alınız. Yazı içinde adaba aykırı olanları sansürlediğimi de belirtmeliyim.)

 

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum