Fişi Çekme Cinuçen

Bazı kitapların insan kaderiyle yakın bir irtibatı/ünsiyeti vardır. Benim de en sıkıldığım anlarda ferah kapısı saydığım kitaplardan biri Cinuçen Tanrıkorur’un “Saz u Söz Arasında” nam hatıratı. Ne zaman keyfimin tellerinde bir kırılganlık hissetsem bazen baştan bazen tefeülle Cinuçen Beyle sohbet ederim. Hem de ne sohbet. Demini ancak sohbet müptelası erenler bilir. Cinuçen bey vasıtasıyla mülaki olduğum insanlardan biri de Udi Hoca nam Cahit Gözkan’dır.

Fişi Çekme Cinuçen
02 Mart 2022 - 20:33

Fişi Çekme Cinuçen
Hoca olan bir udiyi tanımak gerekir
     Bazı kitapların insan kaderiyle yakın bir irtibatı/ünsiyeti vardır. Benim de en sıkıldığım anlarda ferah kapısı saydığım kitaplardan biri Cinuçen Tanrıkorur’un “Saz u Söz Arasında” nam hatıratı. Ne zaman keyfimin tellerinde bir kırılganlık hissetsem bazen baştan bazen tefeülle Cinuçen Beyle sohbet ederim. Hem de ne sohbet. Demini ancak sohbet müptelası erenler bilir. Cinuçen bey vasıtasıyla mülaki olduğum insanlardan biri de Udi Hoca nam Cahit Gözkan’dır.
Fişi çekmeyelim
     Cinuçen Bey hatıratının Hoca Cahit Gözkan’la ilgili bölümünde hocayla irtibatından bahseder. Hatta irtibatın kavileşmesi için epey bekleyen Cinuçen Bey, tam “efendim size..” diyecek olur ki müdahale gelir ve “fişi çekmeyelim” ihtarını alır. Söz kesilir, sukût altın olur. Zor bir ameliyat sonrasında Amerika’dan telefonlaşırlar. Hadi Cinuçen evladım bekletme der, Cahit Gözkan ama kendisi bekleyemez yola revan olur. Sözlerimiz rahmet ola.
Kapılar açılır
     Ben rahmet temennasıyla Cahit Özkan’la fişi çekmiş zannederken kendimi, meğer fişi çekmek kaderin elindeymiş. Öyle değil midir zaten, alan da o veren de o. Biz ise göremeyince yaygarayı basan oluyoruz ancak. Gören göze ne mutlu.
     Askerlik için Elazığ’da günlerin geçmediği dar vakitler. Haydi bir ferah ya Hak, nidalarıyla mor dağlara seslendiğim demler. Ses yok, seda yok, yalnızlık kavi.
    Bir gün Bursa’dan gelen kitaplar bir ferah kapısı açtı. İşin garip tarafı şu ki ferah kapısına imkan aralayan test kitaplarıydı. Kışla nizamiyesinde kitapları gören muvazzaf subay, beni yanına çağırtmış uzun bir sorguya çekmişti. Ben de diyorum bu adamın benle ne derdi var. Sonradan mesele ortaya çıktı. Meğer mezkur subay, Konservatuar’da öğrenci. Derdi de başı sıkıntıda olan Osmanlıca dersinden geçmek. Bana kendisine yardımcı olup olamayacağımı sordu. Koz elime geçti. Dedim ki emir mi ediyorsunuz yoksa rica mı ediyorsunuz? Emir değil rica deyince her akşam şu saatler arasında şurada ders yaparız, dedim. Kabul etti, derslere başlayınca subayın sert mizacının altında sanatçı ruh hemen belirdi. Daha önce tanışmak isteyip de tanışma imkânına sahip olmayan bir sürü ses ve saz sanatçısıyla mülaki oldu.
Hatta hukukumuz o kadar ilerledi ki Elazığ’ın yetiştirdiği ses sanatçılarından Naci Sönmez’in hatıratını yayımlamaya bile talip olduk. Ama araya üniversite hocası damat girdiği için hatırat çalışması başlamadan bitti. Eğer hatırat çıkmazsa üniversite hocası damadın vebali çok ağır olacak.
Gün biterken…
     Sayılı gün tez geçermiş, bizimde askerlik sayılı ya tez sona erdi. Askerlik rah-ı hitam buldu ama bizim subayla bağımız kopmadı. Zaten Konservatuar’ın dördüncü sınıfındaydı. Bitirme tezi için bir konu arıyordu kendine. Hemen aklıma Cahit Gözkan Hoca geldi aklıma. Bizim subaya ilettim, kabul etti. Yola revan oldu, İstanbul’a ulaştı. Cahit Gözkan’ın yaşayan talebelerinden Avukat Cemil Altınbilek’ ulaştı. Gerekli malzeme görselleriyle beraber toplandı, son okumaları yapmak da bana düştü. Bizim Subay Eyüp metinleri bana gönderdiğinde tarih Haziran sonuydu.
     Kadere bakın ki Cinuçen Bey’in hatıratında sevdiğim şahsiyetlerden biri olan Cahit Gözkan’a bizi vesile kılarak kendinden Elazığ semalarında söz ettirecekti. Bizim Eyüp sağ olsun epey gayret etti, hatta benim gibi zor biriyle de ara ara cedelleşti; ama bereketli bir çalışmayı imzaladı. Nazımı çeken nadir insanlardan biridir Eyüp. Nicesi nazlı halimizden usanarak(!) bizden terk-i diyar eyledi.
Kim imiş Cahit’te zuhur eden?
     Fatih doğumlu. Babası eski ifadeyle tabiyeci modern söylemle biyolog Mehmet Halil Bey. Ud çalmaya meyyal bir baba. 12 yaşında iken ud çalmaya başlayış. Bir yıl sonra da Ahmet Mükerrem Bey’in ud derslerine devama başlar. Tam 10 yıl gece gündüz demeden, adeta evin bir çocuğu gibi Hoca’nın evine taşınıp durur. Sene 1948 dediğinde evlerindeki musiki toplantıları başlar. O yıllarda Kemani Necmettin Hakkı İzmirli, Dr. Ahmet Akkoyunlu, Dr. Alaaddin Yavaşça bu toplantıların başlıca müdavimleri olur. Toplantılara Kemani-Bestekar Ünal Ensari, Udi-Gazelhan Hafız Kemal Tezergül ile öğrencilerinden Dr.Dilek Hanım (Kubbealtı Vakfı Eski Hocalarından Yusuf Ömürlü’nün kızı), Mühendis Ahmet Kırım, Avukat Cemil Altınbilek, Avukat Güner Aygün ayrıca Kemani Muammer Gerekli, Kanuni Turgut İçten, Tanburi Mustafa Aydın Öksüz, Neyzen Cemal Kağıtçı, Udi Avukat Müslim Topçu, Dr. Müslim Kızılkan başlıca katılanlar… Bazı akşamlar yaylı tanbur ile Fahrettin Çimenli, Udi Cinuçen Tanrıkorur ileSafiye Ayla’yı Semahat Özdenses’i musikimize gönül vermiş nicelerini toplantılarda yer alır.
     Dini musiki çalışmaları, “Sema Grubu”nun mutrib heyetinde kudümzen olarak, kudüm çalıp Mevlevi ayinlerini okumasıyla başlar. Hattat Halim’den tam 15 yıl hat meşk eder. Dünya meşgalesi ticaret olan Cahit Gözkan hocanın görünür en büyük eseri, Avukat Cemil Altınbilek’tir.
Zeki Dursun,
Dünyabizim.com. Yayın Tarihi: 01 Haziran 2011

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum