BABALARIN ÇOCUKLARINA VERECEĞİ ÖRNEK BİR BABA VASİYETİ

Kadir Keskin Yazdı: BABALARIN ÇOCUKLARINA VERECEĞİ ÖRNEK BİR BABA VASİYETİ (Bergamalı Yusuf Ürper amcamızın Örnek Bir Baba vasiyeti)

BABALARIN ÇOCUKLARINA VERECEĞİ ÖRNEK BİR BABA VASİYETİ
06 Kasım 2017 - 19:24 - Güncelleme: 06 Kasım 2017 - 19:29

BABALARIN ÇOCUKLARINA VERECEĞİ ÖRNEK BİR BABA VASİYETİ

            ( Bergamalı Yusuf Ürper amcamızın Örnek Bir Baba vasiyeti)

Şair “ Beraber çıktığımız yolda, günden güne yalnızlaşıyor” diyor.  Kırk yıldan beri ikamet ettiğim Manisa’da çok değerli dostlarım vardı.   Bilge insan Merhum İsmet Sönmez, Müdürüm A. Celil Kızılgök, Şeker Adnan Ağabeymiz, Eczacı Hamit. Hepsi de bir değerdi. Sözleriyle, sohbetleriyle insanın gönlünü ferahlatan değerlerdi. Hepsini de yalancılar kahvesine ( Kabristana) uğurladık. Yokluklarını daim hissediyorum. Allah hepsine rahmet eylesin,  mekânlarını cennet eylesin

  Dünyada en korkunç şey yalnız ( Dostsuz ) kalmaktır. Malum seminer ve konferans faaliyetlerim dolayısıyla yurt içinden ve yurt dışından çok dostlar edimdim. Manisa’da ise gönlüm daraldığında hemen kapısını çalacağım çok değer verdiğim dostlarım vardır. Bunlardan bazıları Mustafa Pala, Mehmet Demir, Veli Aslanbaba, Gürbüz Battal, Naci Yengin ve eski öğrencimiz yazar Osman Özbaş. iş adamlarından da Burhan Kurdoğlu ve Mehmet Reşit Ürper. Ve ismini zikredemediğim diğer dostlarım. Her birisi de benim yanımda bir değerdir. Hepsi de gönülden sevgi ve saygı duyduğum insanlar. Neden mi?  Anlatayım.

Mustafa pala kardeşim bir derya.    Yazısı okunan, dili dinlenen bir insan. Boşa konuşmaz, boşa mürekkep tüketmez.   Eğitim dertlisi, Manisa ile yatıp, Manisa ile kalkan ve Manisa için projeler üreten velüt bir insan. Nitekim şu anda Manisa ve Manisa’nın tüm ilçelerinde bulunan MABEM dershanesini de Sayın  Bülent KAR döneminde  beraber düşünmüş, beraber kurmuştuk.

Seminerlerim vasıtasıyla Türkiye’yi geziyorum. Okullarda delikli kot, kolsuz ve yakasız elbiseler giyen bayan meslektaşlarımızla,  saçı sakalı birbirine karışmış tıraşsız pejmürde kıyafetli erkek öğretmen meslektaşlarımıza rastlıyorum. Öğretmenlik mesleğiyle örtüşmeyen kıyafette arkadaşları okullarda görmek, doğrusu mesleğim adına tuhafıma gidiyor.  Sadece benim değil sanırım sizin de tuhafınıza gidiyordur. Geçenlerde bütün TV. Kanallarında gösterilen, Adana ‘da sınıfta öğrencisini döven öğretmenin sınıftaki kıyafetini göz önüne getiriniz. Öğretmenin üzerinde gerçekten mesleği ile uyuşmayan bir kıyafet vardı.   Olay,  bir TV. nin magazin programında eleştirilirken, eleştirenlerden biri dedi ki: “  Bu adam kıyafetiyle çapulcunun tekine benziyor. Bu öğretmeni bu kıyafetle sınıfa sokan müdüre yazıklar olsun…” diye başladı.  Mesleğim adına incimdim. Bu arada hala öğretmenlik mesleğinin onur ve şerefini koruyan büyük bir öğretmen kesimini bunların dışında tutarak, neden bunlardan söz ediyorum.

  Manisa’da bizim kuşağın duaynı Mehmet Demir, Veli Aslanbaba  kılık kıyafetiyle, toplumda oturuş ve kalkışlarıyla bütün meslektaşlarımızın saygı duyduğu meslektaşlarımızdır.  Hala tertemiz, uyumlu, takım elbiseleriyle, boyunlarından çıkarmadıkları kravatları ve kıyafetleriyle kendilerini gördüğümde saygı duyar “ Ağabey nasıl bu kadar şık ve  temiz giyinebiliyorsunuz?” dediğimde, her ikisinin de cevabı: “Biz öğretmen okuluna   girdiğimizde  bize söylenen ilk söz: ‘ Siz öğretmen olacaksınız. Toplumun içine girdiğinizde vatandaş sizi ilk önce kıyafetinizle tanıyacak, sonra da ağzınızdan çıkana itibar edecektir. ‘  dediler.” Genç meslektaşlarımın kulaklarına küpe olsun.  

 Yazılarını beğeni ile okuduğum Gürbüz Battal ve eski öğrencimiz Osman Özbaş ile yeni kuşağın temsilcisi okuyan, yazan meslektaşım Mustafa Pala gibi Manisa’nın kıymeti bilinmeyen değerlerinden biri de  birbirinden değerli  on tane eserin yazarı,

özellikle “ŞEHZADE ŞEHİR MANİSA” adlı   kitabıyla Manisa’nın  tarihi ve kültürel mirasını,  doğma büyüme Manisalıdan daha iyi tanıtan  Naci Yengin meslektaşlarımın da gönlümde ayrı bir yeri vardır.  

Yine yukarıda da arzettiğim gibi gönlüm daraldığında gönlümü serinleten İbrahim Dinçer, Hakkı Hoşaf, Kani İyitürk, Hikmet Öymener, Terzi Adnan kardeşlerim de özel dostlarımdır. Onlarla beraber olmak da bana gönül serinliği verir. Bütün mesaisini hayır hasenat işlerinde koşuşturan Burhan Kurdoğlu ağabeymiz  ve diğer isimler hepsi de ayrı bir yazı konusu. Lafı fazla uzatmadan MÜSİAD Başkanı Reşit ÜRPER kardeşime getirmek istiyorum.

 Sayın Manisa MÜSİAD Başkanı Reşit Ürper kardeşimle fazla oturup kalkmışlığımız yok. Ama bir davranışından dolayı ( ki kendilerine izah ettim) uzaktan saygı duyduğum bir insandı.  Hastanede yattı, ziyaret edemedim. Hasbel kader hizmet kapım Türkiye genelinde ( cezaevleri, liseler, üniversiteler) ardına kadar açık iken,  faaliyetlerim dolayısıyla Manisa Milli eğitiminde ( Yunus Emre’de  önüme engeller çıkarılması gücüme gitti.  Reşit Bey kardeşimin de  yaptığım işin kaygusunu yüreğinde taşıyan biri olduğu içini can sıkıntımı hem kendileriyle paylaşmak, hem de geç kalmış ziyaretimi gerçekleştirmek üzere randevu alarak kendileriyle MÜSİAD da buluştuk. Ticari hayatında lekesiz bir insan olduğunu biliyordum da, fikri bakımdan bu kadar derinliği olduğunu, doğrusu bilmiyordum.  Reşit bey kardeşimle aynı pınarlardan su içmişiz. Benim çok sevdiğim ve değer verdiğim Rahmetli Ayhan Songar hocamız, kendilerinin de hocası olmuş. İismini anarak hocamızı yad ettik.  Mekânı cennet olsun.

Mehmet Yılmaz beyle geçtiğimiz yıl vefat eden rahmetli meslektaşımız Bergamalı merhum İsmail Soykök’den edindiğim bilgiye göre, ÜRPER ailesinin Bergama’da  da gerek ticarette, gerekse siyasette pürüzsüz lekesiz saygın bir yeri  olduğunu,  duyuyordum. Ve ÜRPER ailesinin ticari birikimlerinin de atalarından kaynaklandığını sanıyordum. Meğerse hiç de tahmin ettiğim gibi değilmiş. Protez tek bacaklı babaları çalışarak, didinerek bütün çocuklarını okutmuş, benim çektiğim mahrumiyetin aynısını, hatta fazlasıyla Reşit bey kardeşim ve kardeşleri de çekmiş. Hayret ederek kendilerine sordum: “ Siz ve kardeşleriniz olarak siyasetteki ve ticaretteki bu başarınızı nasıl yakaladınız?” dediğimde; aldığım cevap kısa ve netti:

“Hocam!  Hala sağ olan babam ( Allah uzun ömürler versin) bize çok nasihat etmedi.  Yalnız hayatıyla bize örnek oldu.  Protez tek bacakla çok çalışarak bizi okuttu.  Ve bizim kulağımıza küpe olacak üç cümle söyledi:

  1. Çok çalışacaksınız, 2- Dürüst olacaksınız,( Yalan Söylemeyeceksiniz) 3- Tutumlu olacaksınız.

Hocam! Baba nasihati bizi buralara kadar getirdi. Ayrıca babamın ve ailecik saygı duyduğumuz bir manevi dinamiğimiz vardı. O rahmetli de bize derdi ki:

  1. Ye aşı, kıl beşi (  Önce sağlığını koru ve yaratanını unutma kıl namazı,  çünkü sağlık olmadan ne iş, ne aş, ne ibadet olur.)
  2. Elalemin  üçü beşi. ( Başkalarının dedi-kodusunu, , gıybetini yapma. Gıybet hem günah, hem de zaman kaybıdır.)
  3. Hükümetin gidişi   ( Hükümetin işine karışma, yani dışarıdan gazel okuma)
  4. Fakirin İşine ( Fakirin  işine,çok çoluk çocuğu var diye ayıplama, çünkü rızkını sen vermiyorsun)
  5.  Dervişin Zikri     ( Hangi kepenek altında kimin yattığı bilinmez)
  6. Karışma seyret.

Sayın Hocam! Bu beş şey, ÜRPER ailesinin  “ AİLE YASASIDIR.”  ÜRPER ailesi olarak çoluk- çocuk hepimiz bu prensiplere riayet ederiz.  En büyük arzumuz da bu    “ Aile yasamızın” torunlarımız vasıtasıyle de devam ettirilmesidir.”

 Keyifli bir sohbetle yanından ayrıldığım, her aileye örnek olacak ÜRPER ailesinin baba nasihatleri ve  “ AİLE YASALARI” sadece bende kalmasın istedim ve siz okuyucularımla da paylaşmak istedim.

  Selam ve dualarımla başta ÜRPER ailesinin büyüğü muhterem pederlerine uzun ömür, evlatlarına da bereketli  işler temennisiyle

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum