AHMET VEFİK PAŞA (3 Temmuz 1823-2 Nisan 1891)

AHMET VEFİK PAŞA (3 Temmuz 1823-2 Nisan 1891)
02 Nisan 2020 - 19:16

Ahmet Vefik Paşa, 3 Temmuz 1823’te İstanbul’da doğdu. Molyer’in  komedilerinin önemli bir bölümünü dilimize aktaran bu büyük çevirmenin dedesi Yahya Naci Efendi, Divan-ı Hümayun’un  (1827) ilk Müslüman çevirmenidir. Fransızca bilen babası Mehmet Ruhittin Efendi de Tersane ve Serasker kapısı çevirmenliğinde ve Tercüme Odası’nda çalışmıştır. Dedesinin (ölümü 1824), Ahmet Vefik Efendi üzerinde doğrudan doğruya etkisi yoksa da uyanık, yabancı dil bilen bir aile çevresinde yetişmesi onu, dede-baba işini sürdürme yoluna yöneltmiştir.

İlk bilgilerini ailesinden edinen Ahmet Vefik Efendi 1831 – 32 yılında Mühendishane-i Berri’nin (Teknik Üniversite)  ilk bölümünde öğrenimine başladı. Kısa bir süre sonra (1834) Paris Elçi­liğine atanan Mustafa Reşit Efendi (Mustafa Reşit Paşa) Ruhittin Efendi’yi de çevirmen olarak beraberinde götür­dü. Böylece küçük yaşta babasıyla Paris’e giden Ahmet Vefik Efendi öğrenimini Saint-Louis lisesinde tamamladı. Bu okulda bir Fransız’dan ayırt edilemeyecek kadar Fran­sızca öğrendi. Fransızcadan başka İtalyan, Latin, Grek dillerine de ilgi duymuş bazı yazarlara göre bu dilleri de “kolayca okuyup anlayacak kadar” öğrenmiştir.

1837’de İstanbul’a dönünce çalışma hayatına, Tercüme Odası’nda hâcegânlıkla başladı.

Şubat 1840’ta Londra elçiliğine atanan Mehmet Şekip Efendi (Paşa) ile Ahmet Vefik Efendi de elçilik kâtibi olarak gönderildi. Böylece İngilizceyi, dilin kendi yurdunda öğ­renmek olanaklarından yararlanmış, kültürünü artırmıştır.

iki yıl sonra (1842) Sırbistan’da, İzmir’de, Memleketeyn’de (Eflak-Boğdan) geçici ve özel görevler aldı. Bu arada İstanbul’a döndükçe aşaması (derecesi) yükseltilerek Tercüme Odası’na atanırdı.

Kısa bir süre pasaport dairesinde müdürlük yaptı. Sonra uyrukluk (tâbiiyet) işlerini çözmek ve sonuçlandırmak için İzmir’e gönderildi.

1845 yılında İzmir’den dönünce görevi yükseltilerek Tercüme Odası mümeyyizi (ayırtmanı) oldu (1848). 1847’de yayınlanması devletçe kararlaştırılan, Salname düzenleme işi Ahmet Vefik Efendi’ye verildi.

1849 yılında Macaristan mültecileri olayını çözmek için görevlendirildi. Aynı yıl içinde mütercim-i evvel (baştercüman)oldu.

1849 yılı başlarında Fransız şairi Lamartine  sadrazam Mustafa Reşit Paşa’ya başvurarak Türkiye’ye göç etme dileğini bildirir ve kendisine toprak verilmesini ister. Sanat ve politikada önemli bir yeri olan Lamartin’e Aydın dolay­larında bir çiftlik verilmesi kararlaştırılır. Lamartin adına bu işi çözmek ve sonuçlandırmak için Türkiye’ye gelen Charles Roland’a 1849 yılı Eylül’ünde hükumet temsilcisi olarak Ahmet Vefik katıldı.

Aydın’dan dönünce kendisine, Memleketeyn “fevkalâde komiserliği” görevi verildi.

1851’de önce Encümen-i Dânişe (Bilimler Akademisi) üye oldu, sonra da Tahran büyükelçiliğine atandı. Tahran’da geçirdiği yılları, İran dili ve kültürünü daha köklü bir şekilde öğrenerek değerlendirdi. Aralarında karşılıklı sevgi ve anlaşma kurulamayan Âli Paşa’nın sadrazamlığında bu görevden alındı.

1855’te kendisini her zaman koruyan ve savunan Reşit Paşa sadrazam olunca onu, Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye  üyeliğine getirdi. Tanzimat yıllarının önemli meclislerinden olan, yüksek memurluk ve bakanlıklardan alınanlara özgü bir yer durumunda bulunan bu göreve Ahmet Vefik Efendi daha sonraları da çeşitli işlerden uzaklaştırıldıkça atana­caktır.

1856’da Reşit Paşa, tekrar sadrazam olunca Ahmet Vefik 1857’de Deavî nazırlığına (Adalet Bakanlığı)  getirildi. Yine bu yıl içinde Reşit Paşa sadrazamlıktan ayrılınca Ahmet Vefik Efendi de görevinden uzaklaştırılarak tekrar Meclis-i Vâlâ üyeliğine atandı.

1860 yılında elçi olarak Paris’e gönderildi. Garip yaratılışlı, korkusuz, ulusal onuru yüksek bir kişi olan Ahmet Vefik Efendi’nin Paris elçiliği ilginç olaylar ve davranışlarla doludur.

1861’de Evkaf nazırı oldu. 1862 yılında yeni kurulan Divan-ı Muhasebata başkan seçildi. Bu yıl içinde bir yandan da Darülfünun’da  Hikmct-i Tarih okutmaya başladı. Bu ara özel bir görevle Belgrad’a gönderildi. Dönüşte (1863) yine Meclis-i Vâlâ üyesi oldu. Aynı yılda, yurt, içinde başlayan teftişlerde, Anadolu sağ kol müfettişi oldu. Bu “sağ kol” o dönemdeki örgüte göre Kocaeli, Bursa, Biga, Balıkesir, Manisa, Muğla, Aydın, Antalya, İçel il ve ilçelerini kapsayan geniş bir alandı.

1864’te Bursa halkının şikâyetleriyle müfettişlik göre­vinden uzaklaştırıldı. Cevdet Paşa, Maruzat’ında Ahmet Vefik Efendi’den söz ederek “icraat-ı hodserânesinden do­layı halkışikâyeti ayyuka çıktı”  demektedir. Buna kar­şılık Fevzi’ye Abdullah Tansel kaynak göstererek “Vefik Paşa’nın hareketlerinde haklı olduğu fakat bazı yolsuzlukları meydana çıkardığı için azlolunduğu” kanısına ulaşıyor.

Fuat ve Âli Paşaların başbakanlığına rastlayan dönemde Ahmet Vefik Efendi açıkta kalır. Bu durum Âli Paşa’nın ölümüne (1871) değin sürer. Ahmet Vefik Efendi bu süre içinde bütün gücünü, fikir çalışmalarına verdi. Molyer’den yaptığı çevirilerden bazıları basıldı. Rüştiyelerde tarih kitabı olarak okutulacak Fezleke-i Tarih-i Osmanîyi bu dönemde yazdı. Yine bu arada Volter’in Mikromoga adlı hikâyesini Türkçe’ye çevirmiş ve kitap olarak yayımlan­mıştır.

Ali Paşa’nın ölümünden sonra yerine geçen Mahmut Nedim Paşa başbakan olunca Ahmet Vefik Efendi’ye önemli görevler verdi. 1871’de Rüsûmat Emini 1872’de sadaret müsteşarı  oldu. Aynı yıl içinde Maarif Nazırlığına  atandı. Bir süre sonra da Şûray-ı Devlet azası oldu. Fakat birkaç ay sonra işine son verildi, bir süre yine açıkta kaldı.

Bilimsel çalışmalarıyla ün kazanan Ahmet Vefik Efendi 1875’te Petersburg (Leningrad) Akademisine üye seçildi. Resmi görevden uzak kaldığı yılları bilimsel incelemelerle değerlendirerek 1876’da Lehçe-i Osmani’nin ilk bölümünü tamamladı ve bastırdı.

1878’de Millet Meclisi başkanı oldu. Yine 1878 yılında “Paşa”lık unvanı verildi ve ikinci kez Maarif Nazırlığına getirildi. Birkaç ay sonra Edirne Valisi, daha sonra da Âyân Meclisi üyesi oldu.

4 Şubat 1878de Dahiliye nazırı ve başvekil oldu.

18 Nisan 1878’de bu görevlerden uzaklaştırıldı. 4 Şubat 1879’da Bursa valiliğine atandı. Ahmet Vefik Paşa’nın Bursa valiliği gerek bayındırlık, gerekse tiyatro çalışmaları yönünden çok başarılı geçti. Bu arada Molyer’den çevirdiği Oyunlar ve Atalar Sözü (Müntehabat-ı Durub-ı Emsal) “Hüdavendigâr matbaası”nda bastırılarak yayınlandı. Üç yıl sonra valilik görevinden uzaklaştırılnca İstanbul’a geldi.

30 Ekim 1882’de ikinci kez ve yalnız üç gün için başvekil oldu. Çalışma hayatı bu görevle son buldu.

Bundan sonra kendini okuyup yazmaya, bilimsel çalışmalara verdi. 1888-89 yılında Lehçe-i Osmanî’nin ikinci bölümünü de tamamlayıp iki bölümü birden tek cilt olarak yayımlandı. Türk dili, tarihi, edebiyatına emek veren bu Türk düşünürü 2 Nisan 1891’de yoksulluk içinde öldü.

ESERLERİ:

Tiyatrolar:

Çeviri: Kocalar Mektebi, Kadınlar Mektebi Savruk, İnfial-I Aşk, Dudukuşları, tartüf, Don Civani, Adamcıl, Yorgaki Dandini, Okumuş Kadınlar

Uyarlama: Tabib-I Aşk, Zoraki Tabip, Azarya, Zor Nikah, Merâkî, Dekbazlık

Romanlar: Fransız yazarlardan çeviri: Telemak (1880-81), Ernani (Hernani), Gil Blas Santillaninin Sergüzeşti (1886), Hikâye-i Hikemiye-i Mikramega (1871)

Araştırma-İnceleme:

Sâlname (1848-49) Ahmet Vefik Paşa’nın basılan ilk eseri

Müntehabât-I Durub-ı Emsâl (Atalar sözü) 1852

Hikmet-i Tarih (1863)

Şecere-I Türki (1864) Ebu’l Gazi Bahadır Han’ın aynı adlı eserinden Çağatay Türkçesinden çevrilmiştir.

Fezleke-i Tarih-i Osmanî: Rüştiye (ortaokullar) için ders kitabı olarak hazırlanmıştır.

Lehçe-i Osmanî: Türk dili için yazılmış ilk sözlüktür. Birinci bölümde Türkçe, ikinci bölümde çok sık kullanılan Arapça ve Farsça kelimelere yer vermiştir.

Kaynakça: Sevim Güray, Ahmet Vefik Paşa, TDK yay.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum