FLAŞ HABER

“Orta Asya Baharı”na hazır mıyız?

“Orta Asya Baharı”na hazır mıyız? 5 Aralık 2011

“Orta Asya Baharı”na hazır mıyız?
12 Aralık 2011 - 23:51

“Başkalarına hürriyet ve demokrasi ilhamı vermiş Türkiye’nin, “saklı tarihî gerçekler”le yaşaması düşünülemez. Resmi tarihi yırtıp atan son konuşmalar geri dönülemeyecek bir yola girildiğinin kanıtı. Girilen bu yolun Türkiye’nin baharını getireceğini marjinal bir kesim dışında tüm Türkiye entelijansiyası çok iyi biliyor. Çünkü Ortadoğu artık Dersim’li CHP’nin ve Hama’lı Baas’ın asla tutunamayacağı bir bölge haline geldi.”

Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da süren bahar dalgasının, gelip geçici bir ayaklanma rüzgârı olmadığını gördük. Artık bu sürecin geri dönüşü yok. Kısa vadede olmasa bile orta vadede bu dalgalar Orta Asya başkentlerine de ulaşacaktır. Orta Asya ülkelerindeki rejimlerin kontrolü daha sıkı bir şekilde ele geçirmeye çalışmaları bunun işaretidir. Tüm diktatörlükler gibi onların da ilk refleksleri elbette daha sıkı tedbirler ve daha çok içe kapanma olacaktır. Türkiye’nin dış politikadaki asıl sınavı da işte o zaman başlayacak.

Yusuf Korkmaz

İletişim teknolojilerinin neredeyse doygunluğa eriştiği, iletişimin ve bilgiye erişimin kendi kültürünü oluşturduğu bu çağda hiçbir hareketin ve düşüncenin belli bir mekânla sınırlı kalması düşünülemez. Özellikle son yıllarda internetin toplumsallaşması süreciyle iyiden iyiye hissettiğimiz bu vakıa, âlemde hiçbir hakikatin nihan kalmaması temennisini hızla gerçekliğe dönüştürüyor. Yaratılışları itibariyle tamamen birbirleriyle etkileşim mekanizması üzerine kurulan insanlar ve oluşturdukları toplumlar, doğal olarak görebildikleri ve bilebildikleri şeylerden az ya da çok etkileniyor ve bunu bir şekilde düşüncelerine ve davranışlarına yansıtıyorlar. İşte bu etkileşim toplumlar düzeyinde gerçekleştiğinde de tarihin yazımına konu olan sosyolojik değişim ve dönüşümler ortaya çıkıyor.
Bu kavramsal girişi yapmamın sebebi, 21. Yüzyılın en önemli fenomenlerinden olmaya aday halk isyanları ve devrimlerinin, aslında çok farklı şekillerde gerçekleşen ve birbirini domino taşı gibi tetikleyen etkileşim mekanizmalarına sahip olduklarını açıklamak isteyişim.

Maksimum Etkileşim

Nasıl “Türkiye Müslümanları”nın son on yıllık iktidar tecrübesinin ve bunun uluslararası alanda en görünür çıktısı olan “One minute” olayının ve Mavi Marmara sonrası takınılan resmi tutumun halk isyanlarının arka planındaki güdüleyici etkisi yadsınamazsa, bugün Dersim tartışması başlığıyla Türkiye’de sürmekte olan tarihi gerçeklerle yüzleşme ve geçmişi sorgulama heyecanının da bir yıldır bölgemizde cereyan eden halk hareketlerinden ve devrimlerden ilham almadığı ve hiçbir şekilde etkilenmediği iddia edilemez.
Bugün Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki tüm devrimci hareketlerin AK Parti tecrübesinden bir şekilde ilham almış olduğunu deklare etmesi, bizi yalın bir gerçekle yüzleştiriyor. Bunca devrimci hareketi etkilemiş bir oluşum bu ülkede adı konulmamış bir devrim gerçekleştirmemiş olamaz. Meseleyi siyasi boyutlarından tamamen soyutlayarak entelektüel bir bakış açısıyla ele aldığımızda gerçekten de gerek ordunun devlet yönetimindeki etkinliğinin zayıflatılması, gerekse Ergenekon tipi derin devlet yapılanmalarının çökertilmesi bağlamında Türkiye’nin ciddi yol kat ettiğini söyleyebiliriz.
Soğuk savaş sonrası dünya algısının beslediği ve zamanın ruhuna da uygun olan bu dönüşümü İslamcı bagaja sahip bir hareketin gerçekleştiriyor olması Ortadoğu’nun Müslüman halkları için elbette çok şey ifade ediyor. Çağın geçer akçesi demokrasiyi İslam’ın özündeki rey’i cumhurla bağdaştırmayı başarabilmiş bir model görmek onları bizden çok daha fazla heyecanlandırıyor. Elbette bu yazdıklarımın, Türkiye’de düşünmenin bedeli olan siyasi tarafgirlik ithamlarına maruz kalacağını biliyorum. Ama sırf bu ithamlardan beri kalmak uğruna yapılan ve bu sebeple sağlam temellere dayandırılamayan analizlerin sadre şifa olamadığı gerçeğini takdirlerinize bırakıyorum. Dışarıda milyonlarca insana ilham vermiş siyasi bir harekete sahip olduğumuz gerçeğini bu ithamlardan çekinerek yazmaktan kaçınmak entelektüel sorumlulukla bağdaşmıyor. Hak teslim edilmeden haklı olunamadığı gerçeğini anladıkça hakikate yaklaşabiliyoruz.

Türk tecrübesinin ilham verdiği Arap Baharı’ndan Türk Baharı’na…

Arap Baharı’na ciddi anlamda ilham kaynağı olan son on yıllık Türk tecrübesinin de etkileşim yasası gereği Arap Baharı’ndan nasibini almaması mümkün değil. Türkiye’nin ayağına pranga gibi takılan resmi tarihin sorgulanması ve gerçeklerle yüzleşme heyecanını biraz da bu bahar ruhuyla anlamakta fayda var. Başkalarına hürriyet ve demokrasi ilhamı vermiş Türkiye’nin saklı tarihî gerçeklerle sağlıklı olarak yaşaması düşünülemez. Başbakanın resmi tarihi yırtıp atan “şaşırtıcı” konuşması da geri dönülemeyecek bir yola girildiğinin kanıtı. Girilen bu yolun Türkiye’nin baharını getireceğini marjinal bir kesim dışında tüm Türkiye entelijansiyası çok iyi biliyor. Çünkü Ortadoğu artık Dersim’li CHP’nin ve Hama’lı Baas’ın asla tutunamayacağı bir bölge haline geldi. Ya bugün bizim yaptığımız gibi Dersim’i ve Dersimli CHP’yi sorgulayacağız, ya da Beşşar Esad’in yaptığı gibi Hama katliamına gerekçeler uydurup, yeni Hama katliamlarını yani yeni Dersim’leri meşrulaştıracağız. Bu anlamda son on yıllık Türk tecrübesinin Arap Baharı’nı, Arap Baharı’nın da Türk Baharı’nı tetiklediğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Dananın kuyruğunun kopacağı bölge: Orta Asya

Tüm bunlar bir yana Türkiye için asıl sınav henüz başlamadı. Ortadoğu halklarında olduğu gibi inanç bağıyla bağlı olmamızın yanı sıra kan bağıyla da bağlı olduğumuz Orta Asya’da Ortadoğu diktatörlüklerinin Asyalı versiyonları görevde bulunuyorlar. 1991’de Sovyetlerin dağılması üzerine birer ikişer ay arayla kurulan ‘istan’lı cumhuriyetler yirmi yıllık şu kısacık ömürlerinde henüz demokrasiyi tadamadılar. Tacikistan Devlet Başkanı’nın son icadı 18 yaşından küçüklere cami yasağı oldu. Ezanın hoparlörden verilmesi yasaklanalı yıllar oluyor, İslam kültürünü edebiyatının her zerresine ilmek ilmek işlemiş Tacikler maalesef bu tür maskaralıklarla uğraşıyorlar. İki millet bir devlet olduğumuz öz gardaşımız Azerbaycan’da bizim kurtulmaya çalıştığımız okullarda başörtüsü yasağı acımasızca sürüyor, Türkiye Cumhuriyeti’nin inşa ettirdiği Türk Cami keyfi şekilde kapalı tutuluyor. Babadan oğula geçen yönetimin antidemokratikliğinden söz etmeye zaten gerek yok. Diğer Türkî cumhuriyetlere göre nispeten ılımlı olan Kazakistan yönetimi nedense son günlerde çevre ülkelerdeki mevkidaşlarını örnek almaya başladı. Başörtüsünün okullarda yasaklanmaya başladığı haberleri geliyor. Türkmenistan ve Kırgızistan’da da dindarlar üzerinde baskılar giderek tırmanıyor. Okullarda başörtüsü yasağı girişimleri halktan gelen yoğun tepkiler üzerine hayata geçirilemese de hak ve özgürlükler adına iyi sinyaller vermiyor. Ve tabi ki bu ülkelerin en kapalısı Özbekistan’da tam olarak neler olup bittiğini bile doğru dürüst öğrenemiyoruz, çünkü muhalif liderler suikastlarla ortadan kaldırılırken, muhalif gruplar akıl almaz işkencelerle hapishanelerde sindiriliyor.

Orta Asya’da “bahar” çiçekleri açınca…

Yazının girişinde uzun uzadıya anlatmaya çalıştığım etkileşim dalgası elbet buraları da saracak. Çünkü bir yıldır süren bahar dalgasının, gelip geçici bir ayaklanma rüzgârı olmadığını, tam tersine belki de Fransız Devrimi gibi gelecek on yılları ve asırları etkileyeceğini bariz bir şekilde gördük. Artık bu sürecin geri dönüşü yok. Kısa vadede olmasa bile orta vadede bu dalgalar Orta Asya başkentlerine de ulaşacaktır ki saydığımız ülkelerin son zamanlarda halkları üzerindeki baskıları artırarak, kontrolü daha sıkı bir şekilde ele geçirmeye çalışmaları bu sancıların işaretidir. Tüm diktatörlükler gibi onların da ilk refleksleri elbette daha sıkı tedbirler ve daha çok içe kapanma olacaktır.
İşte Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da ve özellikle Libya ve Suriye’de biraz gecikmeyle de olsa yeni duruma intibak etmeyi başaran ve tarihin doğru tarafında yerini alan Türkiye’nin en esaslı sınavı o zaman başlayacaktır. Dost ve kardeş ülkelerin yerini, iki millet tek devletli ülkeler aldığında izlenecek yollar, alınacak tutumlar herhalde şu anda dış işleri ve Ak Parti stratejistlerinin en çok üzerinde çalıştığı konular olsa gerek. Gerçekten de bu zorlu sürece ne kadar iyi hazırlanabilirsek vartayı o kadar sağlam atlatmış olacağız. Bu anlamda Türkiye’nin son yıllarda çıtasını yükseltmekte olduğu demokrasi kıstası başlıca sigortamız olacak gibi görünüyor. Herkes için demokrasiyi savunmaksa, dış politikada realizm-idealizm dengesini çok iyi hesaplamış ve gelişmeleri çok önceden kurgulamış, kurgulamakla da yetinmeyip yön verebilmiş stratejik zihniyet sahibi kadrolara ihtiyaç duyuyor. Umarım gereken hazırlık yapılmıştır ve bu kez Orta Asya maceramız Enver Paşa’nınkine dönmez.

milat gaz.


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Günün Başlıkları
00:50