"TÜRK DİRLİĞİ, DİL BİRLİĞİNDEN GEÇER"

MUSTAFA ALİ ÖZTÜRK yazdı

 "TÜRK DİRLİĞİ, DİL BİRLİĞİNDEN GEÇER"
19 Mayıs 2017 - 22:41

~~“Milletimiz büyük millettir. Zaman ve mekân ve mesafe tesiriyle fırka fırka ayrılıp birbirini bilmez anlamaz dereceye geldiği ve “TÜRK” ism-i alisini (yüce adını) unutup kimi Tatar, kimi Karapapah (Karakalpak) kimi Kazak, kimi Tarança namları ile dağılıp ufaldıkları (parçalandıkları) malumdur.” Büyük Türk düşünürü Gaspıralı İsmail Bey’in 1905 yılında kaleme aldığı bu cümleler hala geçerliliğini korumaktadır. Paramparça olduğumuz hala malumdur.

Bir millete tefrika (ayrılık) sokulacaksa, bölünüp un ufak edilecekse önce dilden başlanacağını biliyor dünyayı yöneten eli kanlı emperyal güçler. Bundan dolayı Türk milleti gibi kalabalık bir şekilde ve geniş bir coğrafyada yaşayan özgürlüğüne düşkün savaşçı bir millet dil tefrikası ile paramparça edilmek istenmiş ve büyük oranda başarılı olunmuştur.

Geçmişten günümüze batılı ya da doğulu tüm emperyalist güçlerin en büyük korkusu Türklerin büyük bir birlik yani Turan Devletini kurabilme ihtimalidir. Bu birliğin kurulup devam etmesinin ilk şartı ise “lisan (dil) birliği”dir. Bu tehlikeye karşı sinsi emperyal güçler bolca taktik geliştirmiştir. Örneğin SSCB (Rusya)’nin acımasız diktatörü Stalin, sahaya sürdüğü Rus sömürüsüne hizmet eden, ona göre bilgi üreten bilim adamlarının hazırladığı raporlar sayesinde Türklere birçok tuzaklar kurmuştur. Bu tuzakların en başında ise alfabe tuzağı gelir. Rus Kiril alfabesi Türkistan’da her bir lehçeye ayrı ayrı uygulanmış ve bu sayede Rus egemenliği altındaki Türkler arasında ortaklık ve dil birliği bozulmuştur. Çünkü bazı aynı sesler Türk lehçe ve ağızlarında Kiril alfabesindeki farklı bir harfle karşılanmıştır. Zamanla Türkler birbirini anlayamaz hale gelmiştir.

Aynı Ruslar 1924’ten sonra Türklerin “Türk” “Türkistan” “Büyük Türkistan” “Batı Türkistan” “Doğu Türkistan” kelimelerini milli kimlik ifadesi olarak kullanmaları yasaklamıştır. Türkler yöresel kimlikleri ile tanıtılmıştır. Her bir Türk boyunun ağız ve lehçelerine “sizler ayrı ayrı milletsiniz, sizlerin kendi ana dilleriniz var, bu diller de Kazak, Kırgız, Tatar, Özbek ve başka adlarladır. Sizler Türk değilsiniz, Türkler yalnız Türkiye’de yaşayanlardır telkinleri yapılmıştır.

Türkiye’de yaşayan Türklere de benzer telkinlerde bulunulmuştur. Türkiye’deki Türklerin (bizlerin) de dili ile çeşitli amaçlarla çok defalar oynanmıştır. Kapitalist ülkelerin dili, güzel Türkçemizden daha üstün görülmüş, yabancı dilde eğitim zorbalığı ile nesillerimiz hem kültüründen hem de dilinden uzaklaştırılmıştır, anlamadıkları bir dille eğitilmeye (!) çalışılan gençler tam olarak eğitilememiştir. Dilin içindeki birçok Türkçeleşmiş kelime atılırken yerine İngilizce ve Fransızca karşılıkları yerleştirilmiştir. Dilde sadeleşme kılıfı ile Arapça ve Farsça kelimelerin yerine Batı dillerinden devşirilmiş kelimeler yerleştirilmiştir. Bırakın farklı Türk boyları ile anlaşabilmeyi 60-70 yıl önce yaşamış yazarlarımızı anlayamaz hale getirilmişiz. Türkçe maalesef hiçbir zaman Türk evlatları tarafından hak etiği kıymeti görmemiştir. Bu durum Türkçe ile oynamak isteyenlerin işini kolaylaştırmıştır.

Türkiye başta olmak üzere Orta Asya’da, Asya’da ve dünyanın birçok yerinde Türklerin beyinleri kendi kültürlerine karşı olumsuz propaganda ile yıkanmıştır. Türk ve Türkçe kelimeleri öncelikli olarak dimağlardan silinmeye çalışılmıştır. Bu duruma karşı çıkan, isyan eden, bu durumu kabul etmeyen Türk aydınların çoğu sindirilmiş, onlara aşağılanarak Pan-Türkist, ırkçı, faşist, kafatasçı vb. damgaları vurulmuştur. Aydınlarımız yukarıdaki yaftalar bahane edilerek asılmışlar, kurşuna dizilmişler, tabutluklarda cendereden geçirilmişlerdir. Hapislerde sürünmüşler, sürgünlerde göz yaşı dökmüşler, her şekilde yok edilmeye çalışılmışlardır. Ama o aydınlarımız, büyüklerimiz sayesinde Türk milleti ve Türkçe ayakta kalmayı başarabilmiştir, onların verdiği tarihi kutsal mücadele olmasa bugün belki de Türk milleti olmayacaktı, Türkçe konuşulmayacaktı.

Türkçe bizim için hem geçmişti hem de gelecekti. Yeni nesillere ulaştırmak zorunda olduğumuz değerli bir mirastı. Çünkü tarih sahnesine çıktığımızdan beri biz Türkleri ayakta tutan Türkçemizdir. Türkçemize değer vermeli ve değer katmalıyız. Dilde yabancılaşma ve değersizleşme kültür yabancılaşmasına ve yozlaşmaya sebep olur, bu durum ise kimliksizleşmeye sebep olur. Dilimiz kimliğimizdir. Kimliksiz bir millet yaşayamaz. Bu da Türk’e düşman olanların en büyük temennisidir.

Bu düşüncelerle meşgul olurken, umutsuzluğa kapılmışken ülkemizde güzel bir gelişme yaşandı ve devletimiz “2017 yılını Türk Dili Yılı” ilan etti. Konuyla ilgili Türk Dil Kurumu bir açıklama yayınladı. Açıklama şöyle: “Dünyanın sayılı dillerinden birisi olan ve binlerce yıllık köklü geçmişe sahip bulunan Türk dilinin, son birkaç yüzyılda geçirmiş olduğu değişimler sonucu yaşadığı kimi olumsuzluklara ve bunların çözüm yollarına kamuoyunun dikkatini çekmek amacıyla 2017 yılı, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın yüksek himayelerine aldıkları bir kampanyayla 15 Mart 2017 Çarşamba günü “Türk Dili Yılı” olarak ilan edilmiştir.” Bu etkinliğe istisnasız tüm Türk milletini ve tüm Türk Dünyasını katılmaya naçizane davet ediyorum. Dil birliği ve Türk birliği için “2017 yılını Türk Dili Yılı” etkinlikleri dört bir koldan saldırıya ve ihanete uğradığımız, simetrik ya da asimetrik savaş içinde bulunduğumuz şu günlerde ciddi katkılar sağlayabilir. Türk dirliğinin yolu birliktir, bu birliğin anahtarı ise dil birliğidir. Bütün Türk milleti Türkçe yaşasın diye dil birliği şarttır!

Son söz olarak geçtiğimiz günlerde -13 Mayıs- Türk Dil Bayramı ve Türkçenin resmi dil oluşunun 740. Yıl dönümünü kutladık. Bu kutlama vesilesi ile Türkçeye ve Türk kültürüne büyük hizmetleri bulunan başta Karamanoğlu Mehmet Bey (Türkçesi ilk resmi dil olarak ilan eden devlet büyüğümüzdür) ve Gaspıralı İsmail Bey olmak üzere tüm ebediyete göçmüş Türk büyüklerini rahmet ve minnetle anıyorum. Ruhları şad, mekanları uçmak olsun

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum