Ergül ALTAŞ Yazdı: BAHAR GELDİ

Bahar geldi, hoş geldi. Şükür kavuşturana. Gözlerimiz yolda kalmıştı.

Ergül ALTAŞ Yazdı: BAHAR GELDİ
08 Nisan 2017 - 21:28

BAHAR GELDİ

Bahar geldi, hoş geldi. Şükür kavuşturana. Gözlerimiz yolda kalmıştı. Kapılarda, pencerelerde hacıyolu bakar gibi, asker yolu bekler gibi umutla yolunu gözlüyorduk. Geldi ve vuslatın saadetini bahşetti bizlere. Gönderene aşk olsun, şükrolsun.

Cumartesi günü Alaybey Pazarı’na çıktım. Ne iyi etmişim! Gözüm gönlüm açıldı. Bahar, bayramlıklarını giymiş salına salına arzı endam etmekte ortalıkta. Müjdesini salkım saçak çiçeğe durmuş bademlerden aldığım, allı morlu kır çiçeklerinin bir Türkmen halısı gibi ilmik ilmik işlediği çayır çimenin yüzünde gördüğüm bahar pazara inmiş. Şaşırmadım, sevindim. Zamanı gelmişti.

Her yıl olduğu gibi bu yıl da ilk kez manav tezgâhlarında göz göze geldiğimiz çağlalar pazarcı tezgâhlarına misafir olmaya başlamış. Göz kırpıyorlar. “Bir kilo değilse yarım kilo al. Tadıma bak. Pişman olmazsın.” Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın. Çek dayı yarım kilo.

Çağlalara arkadaşlık eden eriklerin yeşilinden hayat fışkırıyor. Diş kamaştırıyor. Bu ekşi, başka ekşi! Bilirim. Çocukluğun uzak bahçelerine çağırır beni. Duvarlardan atlarım, çitlerden aşarım, engel tanımam. Göz hakkı diye ceplerimi doldururum.

Her yerde yeşilin saltanatı. Tahta kurulur gibi kurulmuş tezgâhlara yeşil soğan. “Görüşmecim yeşil soğan göndermiş / Karanfil kokuyor cigaram / Dağlarına bahar gelmiş memleketimin.” Kilosu iki lira. Sudan ucuz. Sevinsem mi, üzülsem mi; bilemiyorum. Fakir fukaranın sofrasında yer alacak kadar ucuz diye sevinsem, “Köylü bu fiyata emeğinin karşılığını alabiliyor mu acaba?” sorusunun çengeli takılıyor aklıma.

Sarmaşıkların öyle bir bakışı var ki el uzatsan sarılmaya hazırlar. Çoktan unutmuş gibi ayrıldığı sulak toprakları. Ya da ayakta durmak için, tutunmak için hayata, onu tanıyan, halinden anlayan bir sıcak yürek arıyor. Yanı başlarında kedirgenler, tüfek demiri gibi dimdik. Ayrılmış olsa da gönül dağından, ödün vermiyor duruşundan. Yumurtaya can veren Rabbim, dikenli çalıya bu lezzetli nimeti vermiş.

Bir bağ sarmaşık, bir bağ kedirgen alacaksın. İnce ince doğrayacaksın karışık. Soğanı unutma. Üstüne iki de yumurta kıracaksın. Yeme de yanında yat. Nurun ala nur.

Bakla ve bezelyeler de yerini almış çoktan. Tezgâhlar bereketlenmiş. Pazar arabaları daha ucuza dolacak artık. Güneş, böyle ılık ılık aktıkça yüreklere “Bugün ne pişirsem?” derdinden kurtulacak anneler. Bu daha başlangıç. Sırada domates, biber, patlıcan.

Eli kulağında kirazın, kayısının, şeftalinin. Sonrası yaz; kavun, karpuz, illa incir. Artık karada ölüm yok bize.

Bu saltanat görülmeli, yaşanmalı, bahşeden unutulmamalı. Göz gördü, gönül sevdi. Karnımız doyuyor çok şükür. Aç değil, açıkta değiliz. Şükür vacip oldu cümlemize.

Pazardan eve döndüm. Başım bir hoş! Bahar çarptı bana, diyorum. Çarpmak ne demek? Aklımı aldı, deli divane etti, kara sevdaya saldı. Yabancısı değilim bu halin. Dayanamam çiçeğe, böceğe, bir de çocuk seslerine. Ayağım yerden kesilir. Başım bulutlarda.

“Ben her bahar âşık olmam ama

Her bahar gitmek isterim.

Gittiğim olmadı hiç,

Ama olsun… İstemek de güzel…”

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum