Prof. Dr. İskender ÖKSÜZ

Prof. Dr. İskender ÖKSÜZ

[email protected]

Eyyy domatesi pahalandıranlar!

28 Ağustos 2022 - 19:06

Eyyy domatesi pahalandıranlar!

Aklımıza ilk gelen sebep kök sebep olmayabilir. Genellikle de değildir zaten. Pazarda etiketlerin durmadan yükselmesinin ilk sebebi ne? Pazarcının etiketlere yüksek fiyat yazması. İşte bazıları çareyi pazarcının boğazına çöküp, “İndir lan şu etiketleri!” demekte görür.

Toyota’nın efsaneleşmiş kurucusu Sakiçi Toyoda, “Beş defa sorun!” demiş. Toyota sistemlerinin yöneticisi Taiçi Ohno da bunun kitabını yazmış. Teknik şöyle işliyor: Bir sonuç var. Genellikle hoşlanmadığınız bir sonuç. “Niçin böyle?” diye soruyorsunuz. Bir cevap veriliyor. Sonra o cevap soru oluyor ve tekrarlıyorsunuz: Niçin?

Beş defa sorun
Bakın bir deneyelim. İstenmeyen sonuç: Fiyatlar yükseliyor:

Fiyatlar niçin yükseliyor? Çünkü maliyet artıyor.
Maliyet niçin artıyor? Çünkü ithal mallar pahalandı.
İthal malları niçin pahalandı? Çünkü döviz yükseldi.
Döviz niçin yükseldi? Çünkü insanlar, ellerindeki TL’leri satıp döviz aldı.
İnsanlar niçin döviz aldı? Çünkü TL’nin değerinin korunacağına güvenleri kalmamıştı.
Bu teknik, muhakkak ki pazarcının boğazına çöküp, “İndir şu etiketleri!” demekten daha aklı başında bir yaklaşım. Ancak fark etmişsinizdir, bu da kusursuz değil. Bir kere beş “Niçin?” yetmeyebilir. Bizim örneğimizde “TL’nin değerinin korunacağına niçin güvenleri kalmamıştı?” diye sorabilirsiniz ve soru dizisi daha da uzayıp gider. Beş defa sormanın başka bir yetersizliği, sebep-sonuç takımının bir çizgi hâlinde gittiğini kabul etmesidir. Hâlbuki her sonucun birden fazla sebebi bulunabilir. Yine örneğimizde, “Dolar niçin yükseldi?” sorusuna, “Çünkü insanlar, ellerindeki TL’leri satıp döviz aldı.”dan başka, “Çünkü ithalatımız ihracatımızdan fazla.”, “Çünkü dış yatırımcı gelmiyor, mevcut olan da çıkıyor.” gibi birden fazla cevap verebilirsiniz. Her bir cevaba da tekrar “Niçin?” diye sorarsınız. İşin içinden çıkılmaz gibi.

İşikawa’nın kılçıkları
Bunun bir çaresini Kaoru İşikawa bulmuş. Sebep sonuç akışını çizgi şeklinde değil, balık kılçığı şeklinde görsek diye düşünmüş. Yine kendimden intihal yapıp Alt Akıl kitabımdaki bir İşikawa kılçık çizimini buraya alayım. “Eğitim yetersiz” sonucunun çözümlenmesi. Bu çizim tamamlanmış değildir. Tam çizim insanları sıkacak kadar karmaşık olabilir. Sebepleri okumakta güçlük çekiyorsanız, zarar yok. Diyagramı kullanmak için değil, neye benzediği görülsün diye aktardım. Bu tekniğin de bazı eksikleri var. En başta geleni, sebeplerin sonuca ne kadar etki ettiğini hesaba katmaması. Bunun için de Pareto analizi kullanılır ama bu yazının konusu analiz yapmak değil. Yazının konusu, sebep ararken kolaya kaçılmasını eleştirmek. Sebep ararken popülizm yapılmasını eleştirmek. Üstelik bu teknikler yerine artık sayılara dayanan bilgisayar modelleri kullanılıyor.

Kahrol düşman e mi?
Siyasetçilerimizin yaptıkları maalesef tam budur. Akla gelen ilk sebebe atlayıveriyorlar. Kılçığın gövdesiyle değil, kafasıyla oynamaya kalkıyorlar. Pazarcının yakasına yapışmak gibi. “Dolarları satın” demek gibi. “Stokçuların canına okuyacağız.” demek gibi. Doları dış güçler yükseltiyor demek gibi. Üstelik bu sözde düşmanlar da herkesin gözünün önünde olanlar. Bir tek “dış güçler”in kim olduğu tam belli değil.

Bu saydığım tek adımlık düşüncelerden her biri, ya sebep zincirini veya kılçığını bilmemekten yahut bilip de söylememekten kaynaklanıyor. Sebepler örgüsü, kamuoyuna anlatılması zor ve heyecansız. Daha önemlisi, insanlara bir düşman göstermek gerek. Düşman göstermek popülizmin olmazsa olmazıdır. İnsanlar başlarına gelenlere bir düşmanın sebep olduğuna inanırsa bizim siyasetçi sorumluluktan kurtulacaktır. Öfkeleri o düşmana yönelecektir. Böylece halk popülistten uzaklaşmayacak, tersine, düşman saldırısı altındaki zavallı siyasetçinin yanında mevzilenecektir.

Domates beka sorunudur!
Yandaş kanallarda, basında sık sık duyuyorsunuz: “Sıkı fiyat denetimleri devam ediyor!” İşte bu, pazarcıya, “İndir lan etiketini!” demekle eşdeğerdir. Geçen hafta gazetelerde, Antalya’da kilosu 0 TL’ye (yazıyla “sıfır TL’ye”) alınan domatesin İstanbul’daki satış fiyatının altı lira olacağının hesabı vardı. Bu fazladan maliyetin baş bileşeni, yakıt fiyatlarıydı. Domates stokçuları değil. (Domatesi stoklayamazsınız, çürür.) Fiyatları şişiren, kahrolası düşmanlar da değil.

Bir ara maliye bakanımız herkese kredi kullandırmayan bankaları da “para stokçuluğu” ile itham etmişti. Bu dünyada bir ilkti sanırım. Heteredoks bir tespit!

Fakat tarladan kamyona, kamyondan depoya, depodan hale, halden manava veya markete gidişin çözümlemesini yapıp seçmenlerinize anlatmaya çalışmak iyi bir fikir değildir. İyi fikir “Eeyyy fahiş fiyat arttıranlar, eeeeyyy domates stokçuları, sizin canınıza okuyacağım!” demektir. Böylece inançlı taraftarlarınız, manavların ve market zincirlerinin karşısında ve sizin yanınızda yerini alır. Domatesin fiyatı beka meselesidir!

İskender Öksüz
https://millidusunce.com/eyyy-domatesi-pahalandiranlar/

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum