İsmail ZORBA
ŞİİRİME SESLER KONAR
İnsan içim her şey şiirle başladı. Dünyadaki varlığından kendi iç dünyasına, kendi iç dünyasından evrene aktaracağı ne varsa mısralarda ifade buldu. Şiirle kelimeleri yakaladı, kelimeler yoluyla kendinde tamamlandı. Şiir, insanın dünya ilk fısıldayışlarıdır bir bakıma. Şiirle başlayan yolculuğu insanı güzele götürdü. Güzelin gölgesinde “insan” olmayı, insan insan bakmayı, duymayı ve de hissetmeyi deneyimledi. Şiir insanın kendi hikâyesinin sessiz bir şarkısı oldu bir bakıma.
Şiir insan için duygularını ifade etmesinin bir enstrümanı oldu. Bu enstrüman sayesinde sanatların bütün kollarıyla kendini tamamladı. Resim, müzik derken şiir sanat dallarının içinde yer alsa da zamanla bağımsızlaştı. Şiir, insan dokumuzun en seçkin ifade şekli oldu. Şiir kendi sesimizi bulmada en elverişli ortamı sağlayan edebi türdür bir bakıma. Kendimizi ifade ederken sözden yazıya ilk geçişlerimiz de şiirle olmaz mı?
Şiirle en seçkin, en can alıcı sözleri keşfeder her türlü duygumuzu, coşkumuzu dile getiririz. Zaman zaman şiirin her milletin en seçkin ifade şekli olduğunu düşünürüm. Şiirle arınır, temizleniriz. Şiir akar gider dilimizden kir barındırmaz ki. Şairler de öyle değil mi? Her ne yaşarlarsa şiirin seçkin neferleri olarak dünyamıza kattıkları güzelliği daha nasıl anlatabiliriz.
Keşke her insan şair olabilseydi diye düşünsem de aslında her insanda bir şiir damarı olduğunu düşünürüm. İşte şairler, bu seçilmiş insanlar şiir yoluyla bizdeki insan damarını ortaya çıkarmamızı sağlarlar.
“Kendimiz istediğimizi/ Kuşlar için,/ Çiçekler için,/ Böcekler için,/ Yeşeren ve yaşayan/ Her şey için istemezsek/ İNSAN DEĞİLİZ” diyor şair. İnsan olmanın aslına rücu etmekte yani mayasını oluşturan özde bulabileceğini söylüyor. Kısa ifadelerle en seri ve yoğun içeriği barındıran bir o kadar basit gibi görünen sade, tertemiz bir anlatım.
Baudlaire’nin dediği gibi “sınırlı içinde sınırsızın ifadesi” bir bakıma. Baudlaire çok uzaklarda aslında. Biz Yunus’a bakalım. Türkçe’nin mayasını asırlar önce sırlayan gönül adamına. Ne varsa gönülden gelir, gönülden gelirse özünden gelir: “Sözüm el gün için değil/ Sevenlere bir söz yeter/ Sevdiğimi söylemezsem/ Sevmek derdi beni boğar”
İşte şiir için bütün anlam burada yatmakta. Kendi sesini bulmuş, sözün doygunu şair artık ne söyleyeceğini de bulmuştur. Onun bu dünyadaki varlığı sözü üzerinedir. Sözü üzerinden bu dünyadaki varlığı tamamlanır.
İdris Özler şairdir şair olmasına. Hem de şiirin hasını söyler. Yıllar içinde durulmuş, kendi sesini bulmuş. Gönül ikliminde dem be dem beslendiği kaynaklardan kendi ikliminde şiirler söylemeye durmuştur. Güler yüzlü adamın gönül gözü de gülmektedir. İdris Özler şiirinin en önemli unsurlarından biri de gülümsüyor olmasıdır. Sevgiyle kucaklar tüm evreni. Ama bu kucaklamada ironi de vardır, haykırış da vardır, umut da vardır. Zaman zaman derinden düşünse de derinlere dalmadan en sade halinde sunar mısralarını.
İdris Özler’in şiirinde kendimizi buluruz. Onun şiirleri insanı rahatlatan, huzur veren ev sahibi gibidir. İlk şiirlerinde memleket, tarih ve de özellikle bir öğretmen olmanın verdiği bir seslenişe sahip olsa da son şiirlerinde artık öğretmen-yazar kimliğinden sıyrılıp bağımsız bir şair kimliğiyle karşımıza çıkar.
Zaman akıp gitmekte ömür durağında aynı yerde değiliz. Zamanın bize neler kattığından çok bizim zamandan neler alabildiğimize bakmak istersek İdris Özler’in “Şiirime Sesler Konar” adlı küçük bir gönül risalesi diyebileceğimiz şiir kitabının sayfaları arasında zaman geçirmemiz yeterli olur. İdris Özler zamandan derdiği güzelliklerden topladıklarını şiirinde o kadar güzel aktarıyor ki. Biz de onunla yepyeni nefesler buluyoruz: “Alelacele koşuyorum durduğum yerde/ Hıçkıra hıçkıra gülüyorum!/ Mis gibi kokuyor sözcüklerim,/ Kelimelerine dokunuyorum./ Nefesini görüyorum ensemde,/ Açlıktan sesim kokuyor./ Bende miyim?/ Düşte miyim?/ Ben neredeyim?/ Ne demekteyim?/ Şiirime sesler konar,/ Bu işte bir terslik var.”
Şair, “Ben neredeyim?” diye sorsa da yerini çok iyi biliyor. O artık sevdikleriyle, ailesiyle, dostlarıyla, öğrencileriyle mısralardadır. Şiirdedir. Şiir onun yuvası olmuştur. Şiirine sesler konan şair “Bu işte bir terslik var.” derken de aslında şair olmanın bu dünya uzantısında dipten gelen bir dalga gibi hayatını nasıl değiştirdiğini, şiir yoluyla sıradan ve sürüden olandan ayrı düştüğünü söylüyor aslında. İdris Özler şiirin tabiatındaki o farkındalığı yakalamış nice şair gibi kendi hikâyesini seslemeye devam ediyor.
Şiiri sözde yakalayan ve usta bir şair olduğu kadar usta bir şiir eleştirmeni de olan Hatice Eğilmez Kaya, İdris Özler şiiri için “Şair dış dünyaya ve insanlara duygu yoğunluklu bakmakta. Bu yaklaşım tarzı okuruna sunduğu dizelerin incelikli olarak varlık göstermesini sağlıyor.” diyor. Bu çok önemli bir tespittir. Son dönem şiirinde yakalayamadığımız hatta kendi sesimizi kaybettiğimizi düşündüğümüz bir zaman diliminde İdris Özler’in şiire kattığı samimiyet ve sıcaklık aynı zamanda Türkçenin varlığına da önemli bir katkı.
İdris Özler, şiirleriyle Türkçeyi yaşatmaya devam ediyor. Hem de en doğal haliyle. Kendisi de bunu vurguluyor her zaman. “Şiiri tanımlamaya çalışmak yerine şiiri yaşamak en doğrusu olacaktır.”
“Şiirime Sesler Konar” şiir kitabının mısralarında bütün duygularımızla yaşama dokunuyor, okuduğumuz her şiirde duygularımızla yaşamı farklı dokuyoruz. Şair “Yolculuk” şiirinde her ne kadar, “ Her yolculuk hayırlı değildir,/ Su dökülmez ardından” dese de bu şiir kitabıyla bizi kendi içimizde kendi sesimizi duymamızı sağlayacak güzel bir yolculuğa çıkarıyor.
Şiir her cephesiyle üstümüze üstümüze gelen bu hayatta bize nefes aldıracak, bize insan olduğumuzu hatırlatacak ender sığınaklarımızın başında. Şiirin elinden tutalım aklımıza geldikçe hatta şiir ezberleyelim her daim aklımızda kalsın.
Her şeye rağmen şiir sayesinde bizi güzel günlerin beklediğine inanalım. Özellikle sevgili gençler, sevgili çocuklar yanınıza şiir almayı unutmayın.
YANINA ŞİİR AL
Beni tüketip de gidiyorsun ya
Düşlerimi de götür kolaysa.
Git bakalım git,
Bensiz kal!
Ha, kimseye de güvenme
Yol hali bu, belli olmaz
Unutma, yanına şiir al
(İdris Özler, Şiirime Sesler Konar, Akdoğan Yayınevi, 2025)



FACEBOOK YORUMLAR