İsmail ZORBA

İsmail ZORBA

[email protected]

ZAMAN YAZILARI

20 Ocak 2025 - 11:08

 

ZAMAN YAZILARI

İsmail ZORBA
([email protected])
 

Kendimize ait zamanlarımız çoğalıyor. Aslında hayatla tamamlandığımız sınırlarımız daraldı. Yaşam algımız farkına varamadan değişimler geçiriyor. Belki de normal zamanlarda en çok şikâyet ettiğimiz kalabalıktan, gürültüden bir anda sıyrılıverdik. Zaman zamana eklendikçe o kalabalıkların gürültüsünü özlemeye başlayacak mıyız? İnsanı özleyecek miyiz? Bu soruya şimdilik cevap veremiyorum. Yazdan beri insanlar yordu beni. Bu zor dönemde insanlarımız o kadar hayâl kırıklığı yaşattılar ki söyleyecek söz bulamıyorum.

Kendi canımı korumak elbette en doğal hakkım. Her şartta “Önce can!..” demeliyim. Ama o canın hakkını vererek, o canın bana bahşettiği vasıflara sahip çıkarak. İnsan olma erdemine sahip çıkmak, bu hayatta tek başına olmadığımızın farkına vardığımızda fark edilir. Sürüden farkımız insan olarak farkındalığımızı ortaya koyduğumuz an hissedilir. Sorumluluğumuz benliğimizde başlar, bizde anlam kazanır, insan olmakla tamamlanır.

Kendimizi sevmekle başlar hikâyemiz. Ama sevgi hakiki manasına sevilmeye başladığımız an başlar. Sevmek, sevilmekle tamamlanır. Ardından insanı tanımlayan ve tamamlayan bütün özellikler gelir. Edep, vicdan, merhamet, adalet, doğruluk, iyilik, sağduyu ve insanca güzelliklere ait tüm özellikler.

Şu günlerde yarım bırakılmış insan hikâyeleri ile karşı karşıyayız. Salgın günlerinde her şey elimizin altından kayıp gidiyor. Bir yerlere yetmeyen, erişemeyen insanlar bu belirsizlikte son noktayı koyamıyor.

Hayata küçük bir pencereden bakmaya mahkûm edildik. Okuduklarımız, izlediklerimiz hep bakmaya yönlendirildiğimiz senaryo üzerine kurulu. Aynı noktada durmamak gerekir. Farklı pencerelerden bakabilmek için elimize geçen fırsatları değerlendirmeliyiz. Güvenilir kurum ve kişilerin yürüttükleri etkinlikleri takip edebiliriz. Hayat eve sığar mı? Nasıl sığar? Tabiî ki evine dünyayı getirdiğinde. Sağlıklı bir beden kadar sağlıklı bir ruha da ihtiyacımız. Moral değerlerini arttıracak sosyal, kültürel, bilimsel etkinliklere en az spor amacıyla yaptığımız egzersizler kadar ihtiyacımız var.

Evde geçirdiğimiz zamanları dar zamanlardan kurtarmalıyız. Umudun, inancın ve yeniden dirilişin mücadelesini vereceğimiz geniş zamanlara dönüştürmeliyiz. Evde geçirdiğimiz zamanı bir mahkûmiyet olarak görürsek ne kendimize ne de sevdiklerimize bir faydamız dokunur. Bu zamanlar ancak gönüllerden gönüllere köprü kuracağımız, sevginin ve hoşgörünün egemen olduğu bir ortamda birlik ve beraberliğimizin verdiği güçle ayakta kalmamız gereken zamanlardır.

Bakın her gün yüzlerce can, elimizden kayıp gidiyor. Bir virüs deyip vurdumduymazlık gösterenler sizin aymazlığın bedelini aramızdan ayrılan canlarımız ödüyor. Acımız gün be gün artıyor. Dur demek elimizdeyken diyemeyenler bencilliğinizin cezasını şu anda hastane odalarında bir nefes için mücadele edenler çekiyor. Tabiî ki bu süreçte bir tarafı suçlayıp aklanacak değiliz. Zor zamanlar insanlığın imtihana çekildiği zamanlardır. Bakalım bu salgın günlerinin ardından karnemiz elimize verildiğinde ne kadar başarılı görüneceğiz.

Hayatını her gün çalışmak zorunda olduğunda dışarıda geçirmek zorunda olan insanları düşünelim. Her bir birey içinde bulunduğu durumdan daha kötü durumda insanlar olduğu gerçeğini unutmamalıdır. Bu dünya benliğimizin egemen olduğu sadece bize ait bir ada değildir.

Bizim zerre hükmünce hayatımız olduğunu ve haddimize düşen nispetince bize ait olanla yaşamak zorunda olduğumuzu unutmayalım. Hele bu zor zamanlarda hayatı yaşayarak tecrübe ede ede, hayatla sınana sınana geleceğe yürüyoruz. Bu öyle bir bilinmezlerle dolu bir zaman ki!.. Zaman zaman, ne zaman dediğimiz zamanlardayız.

Sevdiklerimiz hastalandığında yanlarında kalamıyoruz, onları kaybetmenin acısını yaşarken cenazeleri esnasında son vazifelerimizi gönül rahatlığıyla yapamıyoruz. Modern zamanlar bizi aynı zamanda yalnızlığa da mahkûm etti. Ama şükür terazisini önümüze koyduğumuzda sağlıklı ve evde geçirdiğimiz zamanla, hastane köşelerinde yapayalnız şifâ bekleyerek geçireceğimiz zaman arasında terazi hakikati bize gösterecektir.

Bize düşen neyse sahip çıkıp, şikâyetleri ve mazeretleri bir kenara bırakıp bir olursak, birlik olursak dirliğe ulaşacağımızı unutmayalım. Modern zamanlarda geçip giden zaman çok kıymetli. Zamanın elinden tutalım ve bugünden geleceğe bir şeyler bırakabileceğimiz bize düşen ne varsa yapalım.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum