İsmail ZORBA

İsmail ZORBA

[email protected]

ANDIMIZ ADINA KÜÇÜK BİR ADIM

05 Mayıs 2025 - 13:23

                                     ANDIMIZ ADINA KÜÇÜK BİR ADIM

İsmail ZORBA

([email protected])

 

Çok küçük yaşlarda okul bahçesinde sıra olduğumuz sabahları andımızı okurduk. Her kelimesini yürekten, coşkuyla… Ve andımızın her bir cümlesi sadece yüreklerimize değil benliğimizde de önemli bir yer edinirdi. Andımızı okuyan milyonlarca çocuğun ağzından “küçüklerimizi sevmek, büyüklerimizi saymak” dökülürdü. Bu sözler aynı zamanda Türk milletinin şahsiyetinde, kültür kodlarında yer edinmiş olmazsa olmazlarımızdan biriydi: “küçüklerimizi sevmek, büyüklerimizi saymak!”

Türk kültürünün çekirdeğini oluşturan ailede en küçük bile “insan” sınıfında bir şahsiyet sayılır; sevgiyle kuşatılmanın ötesinde onun varlığına özel bir saygı duyulurdu. “Sen küçüksün, anlamazsın.” Denilmez, hayatın her anında ne yaşanıyorsa o da yerini alırdı. Sevinçlerde, üzüntülerde, acılarda her an’ın içinde yerini alırdı. Ötelenmezdi küçüklerimiz. Her daim hayatın içinde hep birlikte ne yaşanacaksa yaşanılırdı.

Ve kendine saygı duyan, onu dinleyen büyüklerine “saygı” duymayı öğrenmeyi bırakın hayatın içinde doğal bir davranış olarak algılanırdı büyüğün yeri. Büyük korkuyla, şiddetle beslenen bir saygının varlığı değildi. Sözü dinlenir, yol gösterir, yeri geldiğinde başın bir sıkıntıya girdiğinde başını yaslayacağın bir çınar hükmündeydi. Herkes yerini, konumunu bilirdi. Haddini bilirdi demeyeceğim, haddini bilmek için düzenin dışında kalmak gerekirdi.

“Küçüklerini sevmek, büyüklerini saymak”; yaşayarak öğrendiğimiz, içselleştirdiğimiz bu olgularla beslediğimiz hayat huzurun, mutluluğun da göstergesiydi bir bakıma. Büyük küçüğü severken hiçbir kayda, şarta ihtiyaç duymazdı. İçinden geldiğince beslenirdi sevgi duygusu. Hele büyüklere saygı da çıkarın yeri hiç yoktu. İşini görünceye ya da işin bitinceye kadar gerçekleştirmen gereken bir saygı ve sevgi değildi. Bahara uyanan dallara sürgün geldiğinde açan çiçekler gibi dallanıp budaklanırdı sevgilerimiz.

Şimdiki zamanda ise görüntümüz kelimelerin tükenmişliğinde, cümlelerin anlamsızlığında yitip gitmiş belki de tükenmiş duyguların, düşüncelerin insana yansımaları. Yalnızlığa mahkûm edilen hatta yalnız yaşamaya kodlanmış insan artık kendini besleyecek ana kaynaktan yani insandan gittikçe uzaklaşmakta. Andımızı okumayı da kaldırdık. Artık çocukların belleklerine “küçüklerimizi sevmek, büyüklerimizi saymak” diye bir kavram hiç girmeyecek. Yaşatılmayan yaşantılar hayata geçirilemeyecek. Boşanma rekorları kırılan bir dünyanın çocukları belli ki anne, babayı hiç birlikte göremeyecek.

Geleceğin insanını kimse dinlemeyecek, kimse başını okşamayacak, kimse onun ne yaşadığını anlamayacak. İnsan insandan sürgüne yollanacak. İnsanın dokunuşundaki bütün hasletlerin sadece ismi kalacak.

Fotoğrafın siyah noktasından bakılınca görüntü ne kadar kötü değil mi? Ve biz bu kötü görüntüye bakmaya sosyal ağların işgalinde her gün maruz bırakılıyoruz. Gazete ve televizyon haberlerinden dizilere ve her türlü programa ruhumuz, belleğimiz kötülüğün, karanlığın kol gezdiği bir dünyanın kontrolü altında. Kadın cinayetleri, hayvan saldırıları, taciz, cinayet, öfke, hırs ve bastırılamayan bütün duygular insanlığı kuşatmış durumda.

Bu durumda iyinin, doğrunun, güzelin hatta insanın sesini nasıl duyuracağız. Güzel örneklerin kuşandığı bir dünyada kötüler gölgede kalmaya mahkûm olmaz mı? En azından çocuklarımız, gençlerimiz için sevginin sarmaladığı, her şeye rağmen insanın özne olduğu cümleler kuramaz mıyız?

Ağzından çıkan küfrün, kötü bir sözün bile karakterinde yaratacağı olumsuzluklardan bihaber olan bir çocuk, bir genç için yapılacak bir şeylerimiz olmalı. Güzeli kuşatan sözcüklerin anlamındaki ayrıcalığı yaşatmalıyız gençlere. Onlar için normal olan bizim için ise anormal sayılan bütün değersizleştirilmiş değerlere sahip çıkmalıyız.

Tabiki sadece andımızı okumakla “küçüklerimizi sevmek, büyüklerimizi saymak” yerleştiremeyiz istediğimiz güzellikleri. Ama andımız haline getirirsek bu uğurda mücadele etmeyi çocuklarımıza, gençlerimiz daha insanca yaşayacakları bir gelecek için bir adım atmış oluruz.            

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum