İsmail ZORBA

İsmail ZORBA

[email protected]

ZAMAN, TÜM SIRLARA VAKIF

16 Şubat 2025 - 21:09

 

                                                                                    İsmail ZORBA

([email protected])

 

ZAMAN, TÜM SIRLARA VAKIF

 

Yüreğime yağmur damlaları düşmekte. Şerha şerha olmuş yaralarımı temizlemekte. Islanıyorum ama üşümüyorum.

Zaman tüm sırlara vakıf.. Ya senin hiç içinde yaşatmayı beceremediğin sırların... Sırların ve tutulmayan sözlerin.

Ardı arkası kesilmeyen iç sesleri. Sorular, sorular; bir türlü cevabını bulamayan sorular. Titrek mum ışığında gözler duvardaki gölgeleri izliyor.

Duvardaki saatin tik takları. Kuruldukça çalışan saat zamanı işlemeye başlıyor. Kurulu saatin tik taklarına eşlik eden gel gitler… Zamanı hapsediyorsun düşüncelerine. Doluya koysan olmuyor, boşa koysan dolmuyor. Kum saati gibi elinden akıp gidiyor düşünceler. Çevirdikçe çevriliyor dönme dolap, hep aynı kelimelerin acziyetinde hapsoluyorsun.

Ve gecenin ıssızlığında sokaktan gelen sesler hayat buluyor. İçinden çıkamadığın labirentte çıkış yollarının arayışındasın. Önünde çatal çatal olmuş yollar. Üstadın mısralarındaki kaldırımlara düşüyor yolun. Adımlamaya başlıyorsun yolları, gecenin koynuna teslim oluyorsun. Sokak lambaları ve köpekler. Çığlıklarını hapsediyorsun.

Kuşatılmışlıklardan kurtulup gökyüzüne çeviriyorsun bakışlarını. Yıldızlara dolunay eşlik ediyor bu gece. Gece düğün yerine dönüyor birden. Neden gece ötmez kuşlar diyorsun, niye hep sabah öter? Dudu kuşu uyukluyor, baykuş da mesaiye çıkmamış bu gece. Beton imparatorluğuna hapsedilmiş parklarda ağaçlar boynu bükük teslim olmuş yitip gitmelere. Ve sen ey insan! Senin kâinat mimarlığında yaşanıyor bütün bunlar.

Sokağın, gecenin ıssızlığından kendi evrenine dönüyorsun. Radyo, evet; radyoyu dinlemeli. Radyo teskin eder içindeki tüm yıpranmışlıkları. Gece yolculuğuna radyo eşlik ediyor.

Perihan Altındağ söylüyor…Rüzgâr uyumuş, ay dalıyor her taraf ıssız.” Dalıp gidiyorsun nağmelerin arasında.

Zaman elinden tutuyor, hatta kucaklıyor bütün teskin edici sözleriyle. “Ölgün bakıyor varsa uzak bir iki yıldız.” Huzur nedir? Sonsuzluğa düşmüş bir kuru yaprağın teslimiyeti. Bırakıyorsun kendini boşluğa. Dalışlar arasında uykunun sessizliği.

Bak çıt bile yok korkma benim bahçede yalnız.” Teslimiyet, teslimiyet. Bırak kendini denizin dalgalarına, rüzgârların esginine. Bırak, zaman tutsun elinden. Çaresazsın, fanisin, yitiksin, yanılmadasın.

Rüzgâr uyumuş, ay dalıyor her taraf ıssız
Ölgün bakıyor varsa uzak bir iki yıldız
Bak çıt bile yok korkma benim bahçede yalnız”

Cenâp Muhittin Kozanoğlu

Oysa her uyku yeni uyanışlara mahkûmdur. Bak kuşlar da sabahı beklemede. Sabahın yıkadığı yüzünde gecenin mahmurluğundan izler kalmayacak. Ve şarkının son mısrasında aşka uyanacaksın.

Ey gözlerinin rengi kadar, kalbi güzel kız!” Kalbinin güzelliğinde resmedeceksin hayatı içten içe.. Gülümseyeceksin. Hayat da gülümseyecek.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum