Celil ALTINBİLEK

Celil ALTINBİLEK

[email protected]

Tarihten BugüneTeşhisi Doğru Koymak

11 Nisan 2014 - 16:08

Tarihten Bugüne

Teşhisi Doğru Koymak

 Gün gelir bünyede arızalar, hastalıklar peyda olur, çare için iyi bir hekim gereklidir ve de teşhisin yerinde olması…

İnsanların bünyesinde olan arızalar gibi devletlerde de arızalar meydana gelir ve bu durumda da tedaviye gerek duyulur. Gerçi İbni Haldun da malumdur devletlerinde bir ömrü vardır. Lakin asıl olan refah, huzur ve adalet üzre uzun ömürdür…

 Ondokuzuncu asır  Türk milleti için çok önemli ve hepimiz tarafından iyi bilinmesi gereken bir zaman dilimidir..

Devleti Aliye’nin aldığı adım adım mağlubiyetlerden sonra, kendini yenileme çabalarının da doğru temellerle dayanmadığı bu asırda, Avrupa’nın buhar gücünü makineleşmeye çevirip, hür düşünceyle arayı daha da açtığı devirlerdir.

 Doksan üç Rus harbinden sonra İngiltere, Osmanlı’nın daim olamayacağına kanaat getirmiş, kendi menfaati için verdiği geçici desteği de çekmiştir. Yalnız o mu bütün Batı, Rusya yıkılma fermanından sonra bünyeden koparılacak enerji ve toprakların peşine düşmüşlerdir.

Tabi ki 1789 Fransız İhtilali’nden sonra ortaya çıkan milliyetçilik akımlarıyla çeşitli toplulukların devlet kurma istekleri ve çeşitli toplantı ve kongrelerden sonunda Filistin’de kurulmasına karar verilen Yahudi devleti fikriyle Yahudi sermayesi ve basını karşımıza çıkmıştır.

 İmparatorluğun bu zor şartlarında bu toplu durumda değerlendirme yapıp, uzağı yakını, dostunu düşmanının bilmesi ve ona göre hareket etmesi gerekirken, iyi niyetli ama gafil Jön Türkler bu kötü gidişe dur diyebilmek için çareler aramışlardır. Ama ne yazık ki çareyi Batı Devletlerinin kolları kanatları altında ve desteklerinde zannetmişlerdir. Onların desteklerinde gazete çıkarmış, güya hürriyet için mücadele etmişlerdir.

 Birlik beraberlik içinde olup kendi özümüzden çareler aramamız gerekirken, bu asırda ağırlığı hissedilmeye başlanan, basının gücüyle aydın bilinenleri etkilemek, kamuoyu oluşturmak, siyasilere baskı yapmak etkili olmaya başlamıştır. Daha da önemlisi bir devletin içindeki çeşitli unsur ve topluluklar, bağımsızlık vaadiyle kışkırtılmış, silahlandırılmış, isyan etmesi sağlanarak uydu devlet yapılmak istenmiştir.

Jöntürkler’den sonra ortaya çıkan İttihat ve terakki mensuplarında ise durum daha da vahimdir. Bunlar cahil ve zorba şahsiyetlerdir. İktidarlarının günlükleri kanla ve hezimetle yazılmıştır…

  Bu zor şartlarda, yanında kuvvetli devlet adamları da bulunmayan II. Abdülhamit, bütün dünyayı karşısına almış bir cengâver gibi Devleti otuz üç sene ayakta tutabilmiştir.

İngilizler, Fransızlar gibi bizim aydınımız hariç herkes de bilmektedir ki, II. Abdülhamit yıkılmadan Osmanlı yıkılmayacaktır.

Ortak düşman 2. Abdüllhamid’in  hal edilişi, görevden alınışı unutulmaması gereken ibret hadisesidir.

Çok şükür ki Hal Tebliğini sunan dört kişilik heyette hiç Türk bulunmamaktadır. Her ne kadar bunlar imparatorluk vatandaşları olsalar da başkalarına hizmet eden hain kişilerdir. Bu hadiseden sonra on yıla kalmadan önce insanlar baskı, zulüm, idamlar ve katliamlarla perişan olmuş sonra da topraklar ve Devlet yok olmuştur.

 Zaman  zaman devlet hayatımızın bazı devirlerinde, insanlar baskı görüp, görüş ve inançlarını ifade edemedikleri devirler olmuştur. Ne yazık ki memleketimizin iyi niyetli okumuş aydını bile gördüğü baskıya karşılık, o devirdeki yanılmalar gibi II.Abdülhamid’i hal eden heyeti gösterir levhayı, baskıdan kurtuluşun başlangıcı sayma yanlışına düşebilmektedirler..

 Bize düşen memleketin daha iyiye gitmesi için teşhisi iyi koymak, kurtuluş çaresini kendimizde aramak, ne yabancının, ne yabancı reçetelerin bize yar olmayacağını bilmek, onların farklı gibi görünen ama özünde değişmeyen ısıtıp ısıtıp ortaya koydukları doğu veya batı reçetelerine karşı uyanık olmak lazım gelmez mi?

Celil Altınbilek