Osmanlıda Meşihat ve İlmiye Sınıfı
Meşihat şeyhülislamlık makamıdır. Osmanlı’da İlmi ve dini bilgileri sahip olanların en başı olan ve “ âlimlerin en kıdemlisi, reisi” olarak adlandırılan şeyhülislamdır. İlimle de ilgilidir ve zamanla makamı, dini reis olarak kullanılmaya başlanmıştır. 17 asırdan itibaren meşihat olarak da söylenmiş ve siyasi nüfusu da artmıştır.
Osmanlı medreseleri bazı bakımlardan Selçukluyla benzerlik göstermekteydi. Önceleri, nitelikli insan ihtiyacı medreselerden temin edildi. “Osmanlı ilmiye mesleğinin önemi ve gücü büyük ölçüde ülke çapındaki muazzam teşkilâtından gelmekteydi. Bu binlerce mensubu bulunan teşkilâtın başlıca üç bölgede faaliyet gösterdiği ve tekel oluşturduğu görülmektedir. Bunlar Anadolu, Rumeli ve Arabistan’da kendine has hiyerarşi içerisinde eğitim, yargı ve dinî hizmetlerdir. İznik Medresesi’nin kurulmasından itibaren vakıf sistemi ve devletin teşvik siyasetiyle kısa sürede bütün Osmanlı ülkesine yayılan medrese ağı, XV. yüzyıl ortalarında Fâtih Sultan Mehmed’in inşa ettirdiği Sahn-ı Semân medreseleri (yapılışı: 1463-1470) ve daha sonra Kanûnî Sultan Süleyman’ın inşa ettirdiği Süleymaniye medreseleriyle (yapılışı 1550-1557) zirveye ulaşmıştır. İlmi makamları Osmanlı tarihi boyunca belirli aileler elinde tutmuştur.” *
“ Osmanlı medreselerinde yetişenlerin müderris-profesör olarak işbaşına geçmelerine kadar, ilk Osmanlı medreselerinde görev alan müderrisler menşe itibariyle ya Anadolu'da doğup yetişenler, ya Anadolu'da doğmuş olup tahsillerini Mısır, İran ve Türkistan gibi eski İslâm ilim merkezlerinde tamamlayarak geri dönenler, ya da Anadolu dışında doğup, oralarda yetişen ve sonradan Osmanlı ülkesine gelenlerden oluşmaktadır. ”**
II. Bayezid’in İstanbul’da inşa ettirdiği medresede şeyhülislâmların ders vermesi şart koşulmuştur. 2. Beyazıd ve Selim Devrinde Zenbilli Ali Efendi öne çıkmış, O’nun Yavuz Sultan Selim’in bazı idarî ve siyasî kararlarını tasvip etmeyerek sert tepki gösterdiği, Selim’in bunların dünyevî işler sayıldığı, müftünün sadece dinî meselelerde yardımda bulunması gerektiği şeklindeki sözlerine karşı çıkmış, padişahların hem dinlerini hem dünyalarını gözetmenin şeyhülislâmın başlıca vazifesi olduğunu belirttiği kaydedilmiştir.
Devlet imparatorluk olunca şeyhülislam makamı merkezi otoriteye bağlandı. Ulema sınıfı ilim öğrenmek ve öğretmekten çok bürokratik işlerle uğraşıp siyasi nüfuz kazandı. Ebu Suud Efendinin şeyhülislamlığı boyunca fazilet ve olgunluklarıyla nüfuzlarını korudular. Bu dönem Türklerin bilgin hocalarının etkisiyle dini bir terbiye altında gazadan gazaya koştukları dönemdi. Sonraki dönemlerde ise arpalık ve menfaat elde etme niyetleriyle ihtilallere karışanlar düzeni bozanlar oldu.
Devamını daha sonraki yazımızda anlatacağız.
Celil Altınbilek
23.10.2023
*Mehmet İpşirli TDVİA
**E.İhsanoğlu,Osmanlı Eğitim ve Bilim Müesseleri
FACEBOOK YORUMLAR