Celil ALTINBİLEK

Celil ALTINBİLEK

[email protected]

MİLLETİN DİLİ

13 Aralık 2014 - 08:32

MİLLETİN DİLİ

 

İngiliz askerleri bütün gücüyle Hindistan’ı işgal eder. İngilizler önce ne yaparlar? Kendi dillerini o memlekete hâkim kılmaya çalışırlar.

Okullar açılır, İngiliz dilinin öğretimi için, her türlü çalışma ve faaliyet başlar.

Onlar için dilleri, toprak fethetmek kadar hatta daha fazla önemlidir.

 

Biz Türk Milleti olarak Orta Asya’dan itibaren çeşitli devletler kurduk, çeşitli alfabeler kullandık. Her devirde, her zaman dünya üzerinde bir ağırlığımız ve dünya hâkimiyetimiz oldu. Bu başarılar yalnızca kılıçla kazanılmadı. Devlet geleneğinin, inancın, adetlerin, kültürün, dilin birlikteliğinin bu başarıda kılıç kadar önemli oldu.

 

Eğitim hayatıma başladığımda, küçük bir çocukken, babam sayesinde, Türk devletinin, Osmanlı’nın külleri üzerine kurulduğunu ve onların bizim dedelerimiz olduğunu öğrendim.

 

Cumhuriyetin kurulmasının üzerinde bir asır gibi bir zaman geçmesine rağmen, insanların geçmişine ve geçmiş devirlerine sahip çıkma ve birlikteliğini yaşayamaması bir devlet için ne acıdır. Bu geçmişe karşı olan korku ve ürkeklik, gelen üçüncü nesilde bile giderilememişti.

 

Genç iken merakımı celbeden bir konu daha vardı, atalarımdan nasıl insanlardı? Ne konuşuyorlardı nasıl anlaşıyorlardı, bunu bir türlü kestiremiyordum. Nasipliydim ki Babam Hakkı Altınbilek imdadıma yine yetişti. Sen nasıl bir dil konuşuyorsan aynı ve benzer şekilde de atalarımızda aynı konuştular dedi.

 

 

Türk milleti, önce Göktürk ve Uygur alfabeleriyle, zamanın ve mekânın şartlarına göre yazdı Türkçe konuştu. İslamiyet’le tanıştı, Arap alfabeleriyle yazdı Türkçe konuştu. Cumhuriyeti kurdu, Latin harfleriyle yazdı, yine Türkçe konuştu. Alfabe değişti Türkçe değişmedi

 

 

Kurduğu devletlerde çeşitli kavim ve ırklarla temas eden Türkçe, onlarla etkileşim içinde oldu. Onlardan zaman zaman kelime aldı, kelime verdi. Hatta çok tenkit edilen Osmanlı Türkçe’sinde verilen eserlerde yalnız yoğun, Arap ve Acem kelimeleri almadı. Sırpça, Yunanca, Macarca kelimelerden de etkilendi, onlarla zenginleşti. Çünkü Osmanlı bir imparatorluktu ve dili de imparatorluk dili olmuştu. İngiliz atasözü, “bir kelime parçası dilimize girerse bir toprak parçası fethetmiş gibi mutlu oluruz” diye boşuna dememişti.

 

Büyük mücadele ve kanla kurduğumuz kutsal cumhuriyetimizin, yeni bir gelişmeye ve ilerlemeye yol açması için geçmişe mesafeli durmasını bir müddet zarfında anlayabiliriz. Artık birlik zamanı olmalıdır. Milletimizin bu topraklar uğruna ter ve kanlarını döken ataları ve dedelerine sahip çıkması esastır.

 

Biz, dostumuzun yine biz olduğunu bilerek, saf değerlerimiz esas alınmalı, onun doğu ve batı düşüncesinden uzak, lakin ikisini kendi özünde birleştiren kendi medeniyetimiz esas olmalıdır. Bunun için de alfabesi Latin olmuş, Arap olmuş, o iyidir, bu iyidir ayrımını yapmamak gerekir.

Eski yazısını öğrenmek isteyen öğrenir, bu talep bir medeniyeti toptan kötülemeyi gerektirmez. Ayrıca kendi değerlerimizi çıkar amaçlı kullanmamak gerekir. Bizi biz yapan Türkçemize sahip çıkmak ve özellikle bugünlerde ağırlığını hissettiren İngilizce ’den korumak gerekir. Bugün, İngilizce ülkemizin bekasını tehdit eder hale gelmiştir.

 

Kitaplar ve eserler talep edene, isteyene hitap eder. Eski veya yeni yazı ne fark eder, maharet isteyendedir. Hikmet, Onlardan faydalanacak ve eser vereceklerdedir.

Bugün Latin alfabesi artık bizim kendi alfabemiz olmuştur ve onunla da büyük hedeflere varılacak ve Lisanımız(dil) olan Türkçe, dünya var oldukça konuşulup yazılmaya devam edecektir.   

Celil Altınbilek                

12.12.2014