Celil ALTINBİLEK

Celil ALTINBİLEK

[email protected]

HAYATIN KELİMELERİ

30 Kasım 2014 - 19:55

HAYATIN KELİMELERİ

 

Hayat kelimelerle ne kadar çok iç içedir, Onlarla uzun süreli izdivaç oluşturur.

Kelimeler ve lisan milleti tamamlar ve şekillendirir. Kelimeler milletten uzaklaştığında da, saadet ne zor olur. İnsanlar kelimelerle hayata bakış açısını ifade etmişlerdir. 

 

Bir millette yabancılaşma dil ile başlar dil ile devam eder. Türkler’ in kurduğu büyük imparatorluk devletlerinden biri olan, Selçuklu, resmi lisan olarak Acemceyi benimsemişti. Aynı zamanda Bu tutumuyla devlet düzeninde müesseseleri de belirli bir değişim geçirdi ve belirli bir acem etkisi meydana çıktı.

Selçuklu devleti yıkıldıktan sonra,  Asya ve Anadolu coğrafyasına yayılmış darmadağın birçok Türk beylik ve devletinin arasından Osmanlı öne çıktı. Bu devletin kaynağını Yesevi Erenlerinin, Yunus Emrelerin saf iman değerleri oluşturuyordu ve Türkçe’nin temelleri üzerine kurulmuştu.

Osmanlıda sınırlar genişledikçe, imparatorluk haline geldikçe özellikle İstanbul’da Arapçanın ve Acemcenin tesiri arttı ve hâkim dil oldu, çünkü bu dil imparatorluk diliydi. Ayrıca bunun yanı sıra bütün imparatorluk coğrafyasında ve Anadolu da konuşulan lisan olan Türkçe ile yakılan türküler ve şiirler de bütün ihtişamıyla varlığını korudu.

 Devlet güçten düşünce batıya yöneliş, yalnız teknoloji üzerine olmadı, lisan da bundan etkilendi.

 

Osmanlının son devirlerinde ve Cumhuriyetin ilk yıllarında sade Türkçe için çalışmalar hızlandı. Reşat Nuri, Yahya Kemal, Ömer Seyfettin gibi yazarlarla en güzel örneklerini verdi.

Yenileşme çabaları kurumlar üzerinde devam ederken, sanat, edebiyat ve dildeki değişim eserlerde ve hedeflerde de ayrılıklar yarattı. Yakup Kadri bir zaman, sanatın yeniden canlanmasını eski yunan medeniyetine dönüşte aradı. Ziya Gökalp ise milletin yaşadığı binlerce seneyi yok ederek asya türk medeniyetine yöneldi.

Yahya Kemal ise gittiği Avrupa’dan döndüğünde, dilimizi ve kültürümüzü, maziden, ileriye taşıyacak öz bakış açımızın temelini attı.

 

Bizim asırlardır yaşayarak gelen bir dilimiz ve medeniyetimiz vardır, resmi söylemlerde, geçmiş zamanlarda bazı aşırılıklar olması da mümkündür. Fakat milletin bünyesine aldığı, tabii süresince oluşan kelime ve kavramlar artık bizim olarak yaşamaya devam etti.

Her millet kendine ait olan değerler ve lisan ile insanlığa ve kardeşliğe en yüksek katkıyı sağlar ve başarılı olur. Asıl olan, her zaman taklitten üstündür. Biz kendimize ait olan bu kelimeleri nefes nefes sonraki yıllara uçurduğumuz ve medeniyet yarattığımız gibi, onları bizim olmayan antik yunan ve batı dillerine feda etmemeliyiz.

 

Zamanla, güçlünün ve gücün timsali, lisanlarının kelimeleri, düşünceye ve beyine hükmetmeye başladığı zaman kaleler bir bir düşmeye başladı ve sonunda yabancı dille eğiteme kadar vardı.

 

Kelimeler ve kavramlar hayat tarzı olarak topluma yayılır. Bilinmelidir ki bu bir medeniyet savaşıdır. Bizim olanla, olmayanın savaşıdır. Biz binlerce yıldır yarattığımız medeniyetimizle iftihar ediyoruz. Bütün acı ve tatlı hadiseleriyle birlikte kabul ederek, fakat âlemin bir değişim ve yenilenme üzerinde olduğunu bilerek.

Kelimelerin ve medeniyetlerin birbirlerine etkileşiminin olabileceğini kabul etmekle birlikte, Ülkenin de ileri gitmesinin temel mihrakı olacağını düşündüğümüz, sanat, edebiyat ve ilim ancak kendi saf ve yaşayan kelime ve değerlerimizin üstünde inşa edilecek bir yenilenmeyle, yeniden vücut bulacak ve ileri gidecektir.

Celil Altınbilek                                                                                      30.11.2014