Celil ALTINBİLEK

Celil ALTINBİLEK

[email protected]

BATI RÖNESANSI

14 Mart 2014 - 16:22

BATI RÖNESANSI  

 

“Doktrin ve felsefe daha zor, kalplerimiz daha sert, cesaretimiz daha büyük olmalıdır.  Ki, biz istediklerimize ulaşabilelim…”

Bu hamasi düşünceler ne yazık ki bizim değil, Batı düşüncesinin ve kültürünün temelini oluşturan batı metinlerindendir.

 

Avrupa Medeniyetini genel seyri içinde ele aldığımızda, tarih öncesi çağlarda Avrupa kültürel bir birliğe ulaşacak gelişmeyi gösterememiştir.

 

Avrupa’nın temeli sayılan Helen Kültürü tek başına saf bir kültür olmayıp, Batı Asya, Anadolu ve Mezopotamya’nın yüksek kültüründen etkilenmiş, bu Doğu Kültürlerini birleştirip kaynaştırmıştır.

Ayrıca Karadeniz’in kuzeyinden gelen Kafkasya kültürleri de Avrupa Kültürünü önemli derecede etkilemiştir.

 

Avrupa milattan önce Helenistik Krallık ile İtalyan Devletçiklerinin kültürlerini kendi içinde birleştirip birbirine karıştırdıktan sonra ortak bir birliğe geçmiştir. Bu tamamlayıcı yapının temsilcisi Roma devleti olmuştur. Bu devlet bir Akdeniz gücüyken Sezar ile birlikte İmparatorluk gücüne dönüşmüştür.

 

Avrupa için, yüzyıllar boyunca da Roma hep örnek alınan ulaşılması gereken hedef devlet olmuştur.

 

Orta çağlar Avrupa için karanlık çağlar olarak isimlendirilmekte ve bu çağlarda dinden başka bir kültür ve edebiyat bulunmamaktadır. Fakat bu çağlarda Hıristiyan medeniyetinin kuruluşu ve Katolik ilkelerinin ortaya çıkışı Keşişlerle başlamış. Keşişler kültürün temsilcisi olmuşlar bu sebeple bu karanlık çağlara Keşişler Çağı da denmiştir.

 

Ortaçağ boyunca Krallık ve derebeylikler Hıristiyanlığı kabul etmeye başlamış, önceki zamanlarda dünyevi işlerle uğraşmayan, münzevi yaşayan Kilise, daha sonraları, iktidarı ele geçirmek, hükmetmek için çabalamıştır.

 

Ortaçağ, Krallar ve devletçiklerle, Kilisenin amansız gücü ele geçirme mücadelesine sahne olmuştur.

Bu mücadelede güç dengeleri değişmekle birlikte sonunda kilise hâkimiyetini ele almıştır.

 

Ortaçağ boyunca bazen başrolde, bazense perde arkasında ortaya çıkan Kilise İktidarında, baskı zulüm ve engizisyon hâkim olmuş adı gibi karanlık bir çağ devam etmiştir.

 

Avrupa Düşüncesi, karanlık çağdan çıkış çarelerini, Helen Kültürüne dayanarak kendi kaynaklarına dönerek Rönesans’ı gerçekleştirmiştir. Bununla birlikte anılması gereken Alman Dininin yenilenmesi reformudur ki etkileri çok kalıcı olmuş, devamında Alman Milleti, Helenizm’e değil kendi öz kaynaklarına inerek edebiyat ve düşüncede bir yenileşme yaratmıştır. Bu yeni akıma Milli (Alman) Romantizmi denmiştir.

 

Büyük Devletler ve İmparatorluklar ancak evrensel (insanlığı kaplayan, koruyan) bir düşünceyle hareket ederlerse kalıcı olur ve büyük hedeflere varırlar.

 

Bizim de binlerce senelik Devlet Geleneği ve Kültürü olan bir millet olarak, ülkemizin ve insanların birliği için hedeflerimizi yüksek tutarak, kolaya kaçmadan kendimize dönerek ve kendimize ait değerlerimizle; Büyük Devlet fikrini yaratan eski ustaların çalışmaları üzerinde, yeni incelemeler ve yorumlar getirerek, yepyeni ama bize ait bir Türk Şuuru meydana getirmeliyiz.

 

Celil Altınbilek