Celil ALTINBİLEK

Celil ALTINBİLEK

[email protected]

ALGI YÖNETİMİ

14 Ekim 2014 - 21:34

ALGI YÖNETİMİ

 

Alışveriş için gittiği dükkânda Doktor, masanın üzerindeki kitabı görünce, karşısındakine,” okumayın efendim bu kitapları” der.

Bir toplumun neyi okuyup, neyi okumaması gerektiğinin belirleyicisi kimlerdir?

Okumakla neler olur veya olmaz. Okumak insanları ne kadar, kamplara ayırır, böler ve dahi ayırmaz?

 

Memlekette, kardeşler arasına nifak sokulduğu yetmişli yıllarda, insanlar okuduğu gazeteler ve kitaplarla ölçülür ona göre hareket edilir ve yaptırım uygulanırdı.

 

Yetmişli yaşlara varmış, gün görmüş, geçirmiş bir Doktor ’un, kendisince, Cumhuriyetin Temel Değerlerine aykırı gördüğü kitap, “Yesevi” nin kitabı idi.

Kitabı niye okumayalım diye sorulduğunda, İslam’ı çeşit çeşit bölümlere ayırdılar, ona şiddeti, vahşiliği dâhil ettiler buyurdu.

Peki, kitapta ne yazıyor biliyor musunuz? Dendiğinde, cevabı, ben Kuran’ı bilirim, olmuştu.

 

O Ahmet Yesevi ki Türk’ün aydınlanma ve yükselme ateşi olmuş. Türkçe yazarak, dilimizi diri tutulmasına sebep olmuş. Türk imanıyla İslamiyet’i kaynaştırmış. Dinin içindeki güzel değerleri, insanın yaşayışıyla kaynaştırarak, yüce aşkın, hoşgörünün, emeğin, ilmin ve insan sevgisinin hayatın her anında uygulanmasını esas almıştır. Onu ve fikirlerini rehber alan Türk Milleti, koca bir imparatorluk kurmuştu.

 

Şimdi bir durup düşünmek lazım. Belli bir tahsil almış, iyi bir mesleğe sahip ve insanlarla iç içe yaşamış bir kimsenin, tanımadığı, bilmediği bir kitap ve fikir hakkında hüküm vermesi ne gariptir. Bu durumu onun cahilliğine verip geçmek mi lazımdır? Bir kimse bir konuyu bilmeyebilir, bilmediği bir konuda hüküm vermesi, o kişinin yapısıyla, meşrebiyle ilgili olduğu düşünülebilir. Fakat çevremizde de örnekleri görüldüğü gibi, çok kimseler bilip bilmedikleri konularda hüküm verebilmektedirler. Yalnız hüküm vermekle kalmayıp iddia etmekte, fikrini şu veya bu şekilde dayatabilmekte, kabul ettirmeye çalışmakta ve de zorlayabilmektedirler.

Bizim sözümüz hayatın içindeki sıradan olaylar için olmayıp, insan yaşayışıyla, Devletin ve Milletin bekasıyla ilgili konular içindir. 

Suçu veya yanlışı, yalnız kişilerde bulmakla mesele çözülür mü?

Bir Devletin yöneticilerinin, kurumlarının, eğitim sisteminin, medyasının, düşünce adamlarının, edebiyatçı ve sanatçılarının topyekûn fikir ve icraat birlikteliği bir topluma İdrak(algı) Yönetimi oluşturur.

 

Doğru bir Birliktelik için de, tarihten süzülüp gelen, bir medeniyet yaratan, örnek insanlar ve değerlere sahip çıkılmalıdır. Ülkemizde şu zamanda, kaçımızın üzerinde mutabık kalacağı, kaç tarihi değeri ve kahramanı vardır?    Bizim binlerce yıllık tarihimizde bunun örnekleri çoktur. Birliktelik ancak düşünce birliğiyle olur. Hepimizin mutabık kalacağı İlim adamı, sanatkârlar beynimizde şeksiz şüphesiz yer tutmalıdır.

 

 

Burada da esas olan vatan sevgisini en önde tutarak, insani değerlerler üzerinden hareketle, herkesin kardeş olduğu, birbirimize hoşgörüyle bakan, sosyal refahı sağlayacak, ilme, akla ve imana önem veren, bencilik değil sencilik ve yardımlaşma üzerine bize ait olan değerler silsilesini ve onun fikirdaşlarını hâkim kılmaktır.  

 

 

Birilerinin birilerini çeşit çeşit taraflara çektiği, idraklere hükmettiği bu çağda, hem Batı Medeniyetinin hem de son zamanlarda olumsuz taraflarıyla ağırlığını hissettiren Doğu Medeniyetinin ağırlıklarından kurtulup, bu iki medeniyeti de güzel taraflarını alarak birleştirmiş, kendimize ait saf değerleri olan Bizim Medeniyetimiz ve gönül erlerimiz istikbalimizin teminatı olacaktır.

 

Celil Altınbilek                                                                       12.10.2014