A. Yağmur TUNALI

A. Yağmur TUNALI

[email protected]

Çelişkiler yumağı

13 Haziran 2024 - 09:05

Çelişkiler yumağı

Temel meselemiz eğitim. Eğitimde değişiklik detaylarda olur. Sıkça usul değiştirilmez. Müfredat değişikliği her şeyin değişmesini getirir. Zorlu bir iştir. Bu işe girişilmiştir. Cahil cesaretiyle mi, bilenler eliyle mi girişildiği konuşuluyor. Her yönüyle tartışılıyor ve tartışılacak. Söylenenlerin ağırlıklı bir bölümü yeni bir felâkete yol açılacağını gösteriyor. Hükûmet ne kadarını dinleyecek veya anlayacak göreceğiz.
Bu mesele bugünle sınırlı konuşularak anlaşılamaz. Tanzimat ve özellikle Meşrutiyet’le beraber girişilen eğitim seferberliğini iyi anlamak lazımdır. Cumhuriyet’te olan, yeni bir devlet yapılanmasının eskiden gelenleri kullanarak yeni bir sistem kurmasıdır. Bazılarının bilmeden yüz yıldır bağırdığı gibi sıfırdan bawwşlama değildir. Zaten öyle bir şey hemen hiçbir şekilde olmaz.

İKİ UÇ

Onların kafa kurgusuyla şimdiki muktedirlerinki aynı. Zavallı memleket, iki uç arasında gidip geliyor.
Bu gerçeği boğan kurgu(lar)dan çok çektik. Cumhuriyet rejiminin kurucu bakışında merkezde Türklük vardır. Çünkü o büyük kurtarıcı nesil, tarihte uzun süren Türk egemenliğine duyulan kıskançlık, öfke ve korkuyla saldırıldığını bütün hücreleriyle yaşayarak görmüştü.

Cumhuriyet’i kuranların yarattığı heyecanın temelinde bu büyüklüğü hatırlama vardır. Hamdullah Suphi’den Hasan Âlî’ye kadar Millî Eğitim Bakanlarını ve yaptıklarını iyi bilmek önemlidir. En başarılı isim hiç şüphesiz Mustafa Necati’dir.

MUSTAFA NECATİ

Talim ve Terbiye Kurulu’nu o kurmuştur. 1925-1929 arasında eğitim öğretime ilkokuldan üniversiteye kadar bütün kademelerde işlerlik kazandıran odur. Eğitimin en ücra köylere kadar yaygınlaştırılması, öğretmenlik mesleğinin ve öğretmenlerin itibarlarının gözetilmesi, müzelerle ilgili düzenlemeler, arkeolojik kazılara önem verilmesi, Anadolu’da Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemi kitabelerinin derlenmesi çalışmaları onun Milli Eğitim Bakanlığı’nın uygulamalarından bazılarıdır. Bu muazzam işleri, o yokluklar devrinde 4 yıla sığdırmıştır. Büyük emek verdiği Millet Mektepleri’nin açıldığı gün, 1 Ocak 1929 tarihinde Milli Eğitim Bakanı iken vefat etmiştir.

Ondan sonra gelenler, bu yapılanma üzerinden devam ettiler. Sık plan değiştirmeler, dil inkılabının katı ilkelerinin benimsenmesiyle gelen çatışmalar Cumhuriyet’in ilk heyecanını ve temel motivasyonu bozdu. Mustafa Necati’nin kurduğu yapı da bozuldu.

Dilde yaşanan kargaşa, zeytinyağına başka yağlar karıştırılması gibi zihinleri tağşiş etti. Devamlı bir arayış hali gibi görünen, bu bozgunun yarattığı tereddütlerdi. Dil ve dolayısıyle kültürde netlik olmayınca sosyal anlaşma sağlanamadı ve her gelenle sürülen boyalar hemen döküldü.

SİSTEMSİZLİĞİN KAYNAĞI

Sistem oturtamadık. Sebebi gayet açıktır. Yaptığınızdan emin olamaz ve iyice düşünmeden aklınıza geleni yaparsanız sistem oluşmaz. Bu iş Türkmenin göçüne benzemez. Yerleşik hayatta göç yolda düzülmez. Hele bir başlayalım diyemezsiniz.

Halimiz, 22 yıllık iktidarımız zamanında özellikle böyledir. Aslında değişen bakkalın tabelasıdır ve tabii kendilerini nasıl gördükleridir. Açık söyleyelim: İktidardakiler, kendilerine göre inandıkları bir din kafasına herkesi ve her şeyi uydurmaya çalışıyorlar. Bu da ne dünyanın gidişine, ne topluma, ne de hayata uyuyor. Haliyle iyi şeyler olmuyor. Yapılanlar, bozmaktan başka bir işe yaramıyor. Ayrıca, bu darlıkla ortada ne düşünce kalıyor, ne din.

YAZ BOZ REJİMİ

Her alanda bir yaz boz rejimi, hayattan, devletten habersiz bu dar ideolojik bakışlarla geldi. Millî Eğitim’de olan en fenasıdır. Dokuz bakanın dokuz kere yaptığı yaz bozu sıralasanız başınız döner. Dikkatlice bakan, anlayan bir göz, “Görmemişin bir oğlu olmuş..” meselini hatırlar. Bazılarında o var da, bazıları tam “Sahibinin sesi”.

Bunların her birini dokuz bakanın on dokuz temel hareketinde gören olanları ezberden bilir. Son bakanımız muhtemelen efendisine en çok bağlı isim. Öyle hulus çakmaları var ki ekrandan duyunca siz utanıyorsunuz. On yıldır hazırlandığı söylenen müfredat programını açıklarken de bu hususu öne çıkardı : “..ben cumhurbaşkanımızın atadığı bir bakanım, Sayın Cumhurbaşkanımızın vatandaşa taahhüt ettiği ve vatandaştan da oy almasını sağlayacak olan bir ideali hayata geçirmek için çaba sarf edeceğim.” dedi. Temel motivasyon bu olunca işin gereğini ve gerçeğini düşünemezsiniz.

Bana kalırsa bu söz üzerine kıyamet kopmasa da epeyce bir ses çıkmalıydı. Çünkü Millî Eğitim Bakanları böyle sözler edemezler. Sebebi açık: Orası, memleket çocuklarının yetişmesini sağlayacak bir merkezdir, günlük siyaset yeri değildir.

Reklam

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum