Uhud Savaşı Nedir? Uhud Savaşı Önemi Nedir? Uhud Savaşı Sebepleri Ve Sonuçları Neler? Uhud Savaşı Tarihi Nedir?

Uhud Savaşı Nedir? Uhud Savaşı Önemi Nedir? Uhud Savaşı Sebepleri Ve Sonuçları Neler? Uhud Savaşı Tarihi Nedir?
10 Şubat 2021 - 19:43

Uhud Savaşı Nedir? Uhud Savaşı Önemi Nedir? Uhud Savaşı Sebepleri Ve Sonuçları Neler? Uhud Savaşı Tarihi Nedir?

Savaşın adını aldığı Uhud Dağı, Medine’nin kuzeyinde ve doğubatı yönünde düz bir hat hâlinde yer alır. Beş kilometre uzunluğundadır. Tam orta kısmında yarım daire şeklinde binlerce kişiyi içine alabilecek büyüklükte doğal bir girinti vardır. Uhud dağı yedi yüz yirmi metre yükseklikte ve Mescidi Nebevî’ye yaklaşık beş kilometre mesafededir.

Savaşın Sebebi

Bedir Savaşı’nda Mekkeli müşrikler büyük bir yenilgiye uğramış ve İslâm’ın en büyük düşmanlarından olan Ebû Cehil, Esved b. Muttalib b. Esed, Cübeyr b. Mut’im, Safvân b. Ümeyye, Abdullah b. Ebû Rebîa, Huveytıb b. Abdüluzzâ, Huceyir b. Ebû İhâb’ın da içlerinde bulunduğu yetmiş müşrik öldürülmüş, yetmiş kişi de esir alınmıştı. Bunlara karşılık Müslüman ordusunda çok az kişinin şehit olması Mekkeli müşriklerin acılarını körüklemiş ve intikam duygularını arttırmıştır. Aynı zamanda andıkları yenilgi siyasi ve ekonomik endişeleri de beraberinde getirmiştir. Bedir’de yenilen müşrikler intikam duygusuyla büyük bir hazırlığa girişmiş, güç toplayıp bir sene boyunca yaptıkları hazırlıkla Medine’ye saldıracakları günün hayaliyle yaşamaya başlamışlardır. Bedir savaşından hemen sonra hazırlıklara başlayıp Mekke’ye dönen Ebû Süfyân’ın kervanından kâr almayacaklarını kervanın parasıyla savaş hazırlıklarının yapılmasının kararını almışlardır. Müşriklerin kendi kârlarını bırakıp Müslümanları yok etmek için servetlerini ortaya koymaları üzerine Enfâl sûresinin 36. âyetinin nazil olduğu bilinmektedir. Bu âyetlerde Allah müşriklerin bulunduğu durumu bizlere şöyle anlatır: “Hak dine inanmayanlar servetlerini, insanları Allah’ın yolundan engellemek için harcarlar, yine harcayacaklar, sonra bu onlara yürek acısı olacak, daha sonra da yenilecekler. İnkâra sapanlar sonunda cehenneme sevk edilecekler.”

Yahudi liderlerden Kâ‘b b. Eşref’in insanları savaş için teşvik etmesi, komutanların savaş için asker toplayıp onları eğitmeleriyle yıl boyunca Mekkeli müşrikler hazırlıklarına devam etmişlerdir. Bedir savaşında olduğu gibi aceleci bir hazırlanma sürecinin aksine Uhud Savaşı’nı müşrikler en ince ayrıntısına kadar planlayıp hazırlıklarını tamamlamışlar ve Bedir’in intikamını almak için harekete geçmişlerdi.

Uhud Savaşı’nın açıkça sebebi Bedir’in intikamını alıp müşriklerin orada kaybettikleri ganimetleri geri almaktır. Ayrıca ticaret açıdan önemli olan MekkeSuriye ticaret yolunun güvenliğini sağlamak ve Müslümanların tehdidinden kervanlarını kurtarmak istiyorlardı.

Müşriklerin savaş hazırlığı içerisinde olduklarına dair haber, Hz. Peygamber’e Medine’de bulunan amcası Abbas b. Abdülmuttalib ve arkadaşlarıyla yolculuk yapan Amr b. Sâlim elHuzâi olmak üzere iki farklı kişiden haber alınca karşı koymak için yapılması gerekenleri görüşmek üzere arkadaşlarıyla istişâre yapmaya karar verdi.

Savaşın Hazırlıkları

Hz. Peygamber’in amcası Abbâs gizliden gizliye haber vererek Mekkeli müşriklerin durumunu bildiriyordu. Mekkeli müşriklerin haberini alan Hz. Peygamber savaş hazırlıklarına başlamış ve şehri içeriden savunmaya hazırlanmış, ancak Müslümanların isteğiyle şehrin dışında açık bir alanda savaş kararı almıştır. Ebû Süfyân kumandasındaki orduda yedi yüz zırhlı, iki yüz atlı asker olmak üzere toplamda üç bin kişi vardır. Aynı zamanda yanlarında üç bin deve de bulunuyordu. Ramazan ayında hazırlıklarını tamamlayan Mekkeli müşrikler Şevval ayında Medine’ye varmışlardı. Kureyşliler konakladıkları yere çarşamba günü gelip, perşembe ve cuma günleri orada kalmışlardır. Müslümanların sayısı bin kişi kadarken son anda Abdullah b. Übey, “Ben meydan savaşına taraftar değildim. Muhammed çoluk çocuğun sözüne uydu, bizim sözümüze itibar etmedi” diyerek üç yüz kişi ile birlikte savaşa katılmaktan vazgeçmiştir. Geri kalan yedi yüz kişinin toplamda yüz tanesinde zırh ve sadece iki atları vardı. Hz. Peygamber üç mızrak isteyip bunlara üç sancak bağlamıştı. Evs’in sancağını Üseyd b. Hudayr’a, Hazrec’in sancağını Hubâb b. Münzir b. Cemûh’a, muhacirlerin sancağını da bir rivayete göre Mus’ab b. Umeyr’e bir rivayete göre de Ali b. Ebû Tâlib’e vermiştir. Hz. Peygamber yayı ve mızrağı eline alarak atına binip yola çıktı. Müslümanlar ise elbiselerinin üzerlerine zırhlarını giymişlerdi. Hz. Peygamber Uhud’daki girintiye gitti ve karargâhı buraya yerleştirdi. Dışta kalan girintide ise savaşmayı planladı. Abdullah b. Cübeyr komutasındaki elli kişilik okçuyu da Aynen Tepesi’ne yerleştirerek geçidin korunmasını ve arkadan Müslümanlara saldırı olursa engellemelerini planlamıştı. Aynı zamanda görevlerinin ne kadar önemli olduğu ve yerlerini terk etmemeleri gerektiği konusunda onları uyarmıştı.

Müşrikler ise saflar halinde dizilmişlerdi. Sağ tarafta yer alan ordunun başında Hâlid b. Velîd, sol tarafta yer alan ordunun başında ise İkrîme b. Ebî Cehil yer almıştı. Bir rivayete göre müşriklerin ordusunda yer alan köleler savaş meydanında çok görev almamış daha çok eşyaları bekleyip korumuşlardır. Ayrıca savaş meydanında kadınları erkeklerin önüne geçip def ve davul çalıp sonra da ordunun arkasına geçmişlerdir. Müşrikler, Müslümanlara yaklaştığında kadınlar ordunun arkasına yaklaşıp deflerle Bedir’de ölenleri ve acılarını onlara hatırlatmışlardı.

Savaş meydanında Hz. Peygamber denetimlerinin yaparak orduyu hizaya sokmuştur. Müslümanların savaş esnasındaki kahramanlıkları karşısında fazla direnemeyen düşman ordusu kaçmaya başlamış ve savaşın ilk aşaması müşriklerin yenilgisiyle sonuçlanmıştır. Müslümanlar kaçan müşriklerin ganimetlerini toplamaya başladıklarında Ayneyn Tepesi’ndeki Müslümanlar savaşın bittiğini düşünüp Abdullah b. Cübeyr’in uyarmalarını

dinlemeyerek yerlerini terk etmişlerdir. Okçuların yerlerini terk etmesi Kureyşin komutanı Halid b. Velid’in önündeki engeli kaldırmış ve Müslümanları büyük bir bozguna uğratmıştır. Müslümanlar hazırlıksız yakalanmış ve beklemedikleri bir saldırıyla karşı karşıya kalmışlardı. Çekilmekte olan Kureyş ordusu da geriye doğru hareket edince Müslümanlar iki ordu arasında sıkışmış ve yetmiş Müslüman şehit olmuştur. Müslümanların bir kısmı silâhlarını bırakmış ve saflarını bozmuştu. Tekrar silâha sarılıp çarpışmaya başladıkları sırada Hz. Hamza, Vahşî b. Harb tarafından şehid edildi. İbn Kamîe, Hz. Peygamber’in yanına kadar sokulup bir kılıç darbesiyle onu yüzünden yaraladı, aldığı darbenin etkisiyle Hz. Peygamber’in miğferi ikiye bölününce halkaları yüzüne battı. Utbe b. Ebî Vakkâs’ın attığı taşla alt dudağı yarıldı ve bir dişi kırıldı.98 Abdullah b. Şihâb’ın darbesiyle de alnından yaralandı. Mus’ab b. Umeyr, Hz. Peygamber’e benzetilerek savaş meydanında şehit edilmiş ve Hz. Peygamber’in öldürüldüğü zannedilmiştir. Talha b. Ubeydullah da Hz. Peygamber’i korumaya çalışırken kılıç darbesiyle kolunu kaybetmiş ve çolak kalmıştır. Kureyşli müşriklerden özellikle kadınlar, Müslüman şehitlerinin bedenlerini kesip onlara müsle yapmışlardır. Hanzale b. Ebû Âmir’in babası müşrik ordusunda olduğundan müsle yapılmasına izin verilmemiş onun dışındaki tüm Müslümanlar tanınmayacak hale getirilmişlerdir. Buna üzülen Müslümanlar intikam duygusuyla müşrikleri mağlup ettikleri takdirde onların ölüleri üzerinde müsle yapacaklarını söylemiş, fakat Hz. Peygamber onlara izin vermemiştir.99 Hz. Peygamber ve Müslümanlar Uhud’da bulunan bir mağaraya tırmanmış ve güvenliklerini bu şekilde sağlamışlardır.100 Hz. Peygamber’in vefat etmediğini anlayan Müşriklerin komutanı Ebû Süfyan, hakaret dolu cümlelerle bağırmaya başlamış ve Hz. Peygamber’in ve arkadaşlarının isimlerini sırayla söyleyerek yaşayıp yaşamadıklarını öğrenmeye çalışmıştır. Kimse Ebû Süfyân’a cevap vermeyince o: “Eğer sağ olsalardı cevap verirlerdi, iş bitmiştir.” diye bağırdı. Bunu duyup dayanamayan Hz. Ömer ona cevaben “Yalan söyledin Allah’ın düşmanı! Saydıklarının hepsi sağdır ve buradadır” dedi. Ebû Süfyân ise buna karşılık, “Savaş sırayladır; bugün, Bedir Savaşı’na bedeldir” demesinin üzerine Hz. Ömer, “Evet, ama eşit değiliz. Zira bizim ölülerimiz cennete, sizin ölüleriniz cehennemdedir” şeklinde cevap verdi ve orduyla beraber oradan ayrılmıştır. Hz. Peygamber, müşriklerin aniden savaş meydanını ilerlemek yerine terk etmesinden endişelenmiş ve onların üzerine doğru yürüyüp Hamrâülesed Gazvesi’ni gerçekleşmiştir.

Müslümanların yenilgisinin en büyük sebebi olarak Ayneyn Tepesi’ni terk eden okçular gösterilmiş ve bu konuya Kur’ânı Kerîm’de şu şekilde dikkat çekilmiştir: “Andolsun, Allah, izniyle, onları (müşrikleri) kırıp geçirdiğiniz sırada size olan va’dini gerçekleştirdi. Nihayet sevdiğiniz şeyi (zaferi) size gösterdikten sonra, zaaf gösterdiniz. (Peygamber’in verdiği) emir konusunda tartıştınız ve emre karşı geldiniz. İçinizden dünyayı isteyenler de vardı, ahireti isteyenler de. Sonra sizi denemek için onlardan yüzünüzü çevirdi. (Kaçıp hezimete uğradınız. Buna rağmen) sizi bağışladı. Allah, mü’minlere karşı çok lütufkârdır.” Uhud Savaşı sonrasında Müslümanlar emre itaat etmenin ne kadar önemli olduğunu bizzat yaşayarak tecrübe etmişlerdir. Yine savaş sonrasında münafıklar kendilerini belli etmeye başlayıp Hz. Peygamber hakkında dedikodu etmeye başlamışlardır. Aynı zamanda Uhud Savaşı’nda Müslümanların mağlup olması Medine’de birçok siyasî sorunu da beraberinde getirmiştir. Müslümanların yenilmesini fırsat bilen bazı ikiyüzlü insanlar, Hz. Peygamber ile olan anlaşmalarını bozma yoluna gitmiştir. Özellikle Yahudiler ile olan ilişkiler kötüleşmiş ve onlarla savaşılarak Medine’den gönderilecek kadar ciddi boyutlara ulaşmıştır.

Doğrulanmış metin ve kaynak:

Bu metin SAMER Yayınları izni ile Merve Aktaş’ın kaleme aldığı tezden aktarılmıştır.

https://www.eansiklopedi.com/category/tarih/
https://www.eansiklopedi.com/


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum