TÜRK BÜYÜKLERİ – 53: KEMAL BEY / Prof. Dr. Saadettin Y. GÖMEÇ

 TÜRK BÜYÜKLERİ – 53: KEMAL BEY / Prof. Dr. Saadettin Y. GÖMEÇ
10 Nisan 2020 - 21:58

 TÜRK BÜYÜKLERİ – 53: KEMAL BEY

“Yurt ve şeref uğruna sen seril de toprağa,

Varsın hiçbir dudakta anılmasın er adın!

Kan sızarak göğsünden huzuruna varınca,

Iztırabı dinecek belki o gün Kür Şad’ın”

(Nihal Atsız).

Bilindiği üzere Osmanlı Devleti, 19. asrın sonlarıyla, 20. yüzyılın başlarında sürekli toprak kaybediyor ve istemeye istemeye bir dünya savaşının içinde kendini buluyordu. Daha harp çıkmadan evvel büyük Avrupa devletlerinin kendi aralarında yaptıkları gizli antlaşmalara göre Osmanlı Devleti’nin parçalanması ön görülmüş ve buna binaen de aşağı-yukarı savaş sırasında kimin nereyi alacağı bile belirlenmişti.

Osmanlı devlet adamlarının Avrupa ülkeleri nezdindeki girişimleri bir türlü sonuç vermiyor, sürekli oyalanıyorlardı. Yani Türklerin çaldıkları her kapı yüzlerine kapalıydı veya kimse onları içeri alma niyetinde değildi. Avrupa’da sadece Almanya açıktan Osmanlı Türkiyesi’ne düşmanlık sergilemiyordu. Zaten onlar da nerdeyse tek başlarına kalmışlar, kendilerine müttefik arıyorlardı. Ortada yapacak bir şey kalmayınca Osmanlı Devleti, Avusturya-Macaristan, Almanya ve Bulgaristan gibi ülkeler diğer Avrupa devletlerinin karşısında bir blok oluşturdular.

Neticede I. Dünya Harbi patlak verdi. Ama savaşın çıkmasıyla, bir zamanlar yemeyip yedirdiğimiz, giymeyip giydirdiğimiz hainler alçaklıklarını hemen gösterdiler. Balkanlarda Sırp’ı, Arnavut’u, Boşnak’ı, Rum’u Batılılarla işbirliği yaparken, doğuda da Ermeniler, Osmanlı erkeklerinin savaşa gitmelerini fırsat bilerek oluşturdukları çeteler ile Fransız ve Rus orduları içinde yapılandıkları milis kuvvetleriyle Anadolu topraklarında Türklere olmadık vahşilikleri uyguladılar. Ne Osmanlıcılık, ne de İttihad-ı İslam politikaları onların düşmanlıklarına engel değildi. Gün geçtikçe şiddetlenen Ermeni saldırıları üzerine Osmanlı devlet adamları bir tedbir almak zorunda kaldılar.

14 Mayıs 1914’te tarihe “Tehcir Kanunu” diye geçen düzenlemelere göre; savaş sırasında devlet ve millete karşı vuku bulacak saldırıların bastırılması, düşmana casusluk ve ihaneti belirlenen kişi ya da toplulukların bulundukları yerlerden başka bir mahâle göçürülmeleri mümkün olacaktı.

Hakikatte bu olağanüstü zamanlarda her ülkenin yapması gereken normal tedbirler idi. Bir şekilde Anadolu’nun silahsız ahalisinin korunması gerekmekteydi. İşte bu ahval içinde, çarpışma ortamını fırsat bilen Ermeniler, meydana getirdikleri siyasi ve dini teşekküllerden aldıkları emirler üzerine, ülkemizin çeşitli bölgelerinde katliamlarda bulundukları gibi, Yozgat ilimizde de yıkıcı faaliyetlerini sürdürüyorlardı. Bu sırada Boğazlıyan kaymakamı olan Kemal Bey, her Türk memurunun yaptığı şekilde verilen emirleri tatbik etmiş, Türk milletinin bekâsına ve namusuna kurşun sıkan Ermenileri etkisiz hale getirmek için mücadeleye girmiştir.

Ancak savaştan yenilgiyle çıkılması, Osmanlı ülkesinin İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan vs. gibi devletler tarafından işgali üzerine bu memleketler kendi işbirlikçilerine şirin gözükmek ve bin yıldır içerilerinde sakladıkları intikamı almak amacıyla suçlular aramaya başladılar. İttifak devletlerinin yardakçısı olan bir grup Ermeni’nin şikâyeti sebebiyle Boğazlıyan kaymakamı Kemal Bey tutuklanarak İstanbul’a getirilip, bir mahkeme önüne çıkarıldı.

Kemal Bey’in geçmişine şöyle bir baktığımızda, o zamanlar henüz Osmanlı arazisi içinde bulunan Beyrut’ta, 1885 tarihinde doğan bu Anadolu Türkü, 1913’te Karamürsel, 1915 senesinde de Boğazlıyan kaymakamlığına atandıktan sonra, arkasından İzmit’e gönderilmişti.

Kemal Bey’i yargılamak üzere düzmece bir mahkeme kuruldu ve bu Türk çocuğu verdiği savunmasında; Ermenilerin nasıl Ruslarla işbirliği yaparak, Türkleri öldürdüklerini, kendisinin sadece emirleri yerine getirdiğini, mahkemenin işgalcilerin zorlamasıyla bir suçlu aradığını vurguladı. Kendisini idama mahkûm etmesini söyledikleri Hayret Paşa görevinden ayrılınca, işgalciler ve hainler yeni bir mahkeme başkanı ve yalancı şahitler buldular. Kürt asıllı olup, Nemrut Mustafa Paşa adıyla anılan bir zatın marifetiyle, idam kararı onaylandı. Tıpkı bugün Telafer’de, Kerkük’te, Musul’da olduğu üzere, bazıları Kemal Bey’in şahsında yüce Türk milletinden intikam alıyorlardı.

Kemal Bey’in idam kararı 8 Nisan 1919’da açıklandı ve ölüm fermanını, padişah Türk halkının üzerinde kötü tesir yapacağından dolayı imzalamak istemedi. Buna binaen Şeyhülislam Mustafa Sabri’den uyduruk bir fetva alındı. Arkasından Bekirağa Bölüğünde tutuklu bulunan Kemal Bey, Bayezıt Meydanına getirildi. İngilizler bütün Türklere ibret olsun diye, daha önce uygulamadıkları bir şekilde, onu halkın gözü önünde ve gündüz asmaya karar verdiler.

Ermeniler ve Rumlar o geçerken kıs kıs gülerlerken; ahali içindeki bazı Türk milliyetçileri “Kemal sakın üzülme, intikamını alacağız” diyorlardı. İnfaz olunmadan önceki konuşmasında; “ben bir Türk’üm, aldığım emri yerine getirdim. Çocuklarıma bakacak kimsem olmadığından, onları asil Türk milletine emanet ediyorum. Cephede ölen bir asker gibi şehit gittiğime inanıyorum. Allah vatan ve millete zeval vermesin”, diyordu.

Daha sonra cebinden çıkan vasiyetnamesinde, Kadıköy Kuşdili Çayırında meftun bulunan oğlu Adnan’ın yanına gömülmek istediğini bildiren bu asil Türk’ün cenazesini, kahraman Harbiyeliler hiç kimseden korkmadan ellerinde, “Türklerin büyük şehidi Kemal Bey” yazılı bir pankartla gelip aldılar ve kabristana götürdüler. Cenazesinin geçtiği yollarda bütün Türk ahali saygı duruşunda bulundu.

Aslında şimdiye kadar belki de gözden kaçan bir hususa burada değinmekte fayda var. Diğer Harbiyeliler gibi bu olaya muhtemelen şahit olan veya duyan Mustafa Kemal, tam bir ay sonra İstanbul’dan Samsun’a ulaşacak, Kemal Bey ve onun gibi Türklere yapılanların intikamını almak amacıyla istiklal bayrağını açacaktı.

Bize göre bu hadisenin çok büyük tesirleri olmuş, 14 Ekim 1922’de TBMM’deki oturumda Kemal Bey milli şehit ilan edilmiş, çocukları da yüce Türk Devletinin koruması altına alınmıştır. Böylece asil milletimiz onun fedakârlığını unutmadığını gösterdi. Ruhu şad olsun. Yurt ve şeref uğruna ölen Kemal Bey ve arkadaşlarının kanları yerde kalmadı.

 Prof. Dr. Saadettin Y. GÖMEÇ

 “Türk Tarihinin Kahramanları: 54- Kemal Bey”, Orkun, Sayı 118, İstanbul 2007

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum