Torununun dilinden Enver Paşa

Fatih Bayhan’ın Enver Paşa’nın hayattaki tek torunu Osman Mayatepek ile yaptığı nehir söyleşiden oluşan Dedem Enver Paşa adlı kitap, Osmanlı’nın son komutanlarından Enver Paşa’nın hayatını anlatıyor. Kitapta, bugüne dek hiç yayımlanmamış belge, mektup ve fotoğraflara da yer verilmiş.

Torununun dilinden Enver Paşa
00 0000 - 00:00 - Güncelleme: 22 Kasım 2019 - 16:11
  •  
  • Onun için “hayal kurabilen son Türk” diyen de var, Osmanlı’nın nihai trajedilerini sırtına yükleyip onu günah keçisi ilan eden de… Tarihin, apoletinin yanına diktiği lakaplar bile sıra dışı: Eşkıya, Darbeci, Hürriyet Kahramanı, Edirne Fatihi, Damad-ı Şehriyar… Kimden mi bahsediyoruz? İmparatorluğun ahir zamanlarına kumandanlık eden Enver Paşa’dan. Timaş Yayınları’ndan çıkan Dedem Enver Paşa adlı kitap, Fatih Bayhan’ın Enver Paşa’nın hayattaki tek torunu Osman Mayatepek ile yaptığı nehir söyleşiden oluşuyor. Efsaneleri, gerçekleri yeniden tanımlamamızı sağlayan kitapta, hiç yayımlanmamış belge, mektup ve fotoğraflar da yer alıyor.

    Baştan belirtelim: Osman Mayatepek dedesini salt hissî bir bağlılıkla ele almıyor. Onun tarihin bir parçası olduğunun bilincinde. Dedesi hakkındaki tenkitleri bir yere kadar anlayışla karşılıyor ama ağır ve temelsiz olanlar karşısında üzüntüsünü de saklamıyor. Bayhan, kitabın çerçevesini Enver Paşa hakkında bilinen ya da hiç bilinmeyen konular etrafında kurmuş. Mayatepek’in kişisel serüveniyle başlıyor tarih-i Enver Paşa. Sonrasında aile bağlarıyla okuyucunun karşısında Osmanlı’nın bitiş dönemleri ve son komutanlardan Enver Paşa’nın silüeti beliriyor.

    Resmî tarih Enver Paşa’nın Mustafa Kemal’in rakibi olduğunu söyler. Dedem Enver Paşa adlı kitapta sayfalar ilerledikçe bu söylemin hakikatle pek de bağdaşmadığı görülüyor. İki kumandanın da 1881 doğumlu olmaları, yine İttihat ve Terakki Fırkası ile münasebetleri, Trablusgarp Savaşı’ndaki gayretleri gibi benzer tarafları dikkati çekiyor. Mete Tunçay’ın İsmet İnönü’den aktardığı, “Enver Paşa Semerkand, Tiflis, Batum… derken, Mustafa Kemal Paşa Erzurum, Ankara, Sakarya… diye konuşurdu.” sözündeki kırılma daha anlaşılır hale bürünüyor mesela. Biri idealist, diğeri realist iki askerin ayakta kalma çabalarını daha objektif değerlendirme imkânı sunuyor mezkûr çalışma. Mayatepek de başta dedesi olmak üzere Atatürk, İnönü, Rauf Orbay, Fethi Okyar gibi şahsiyetlerin ortak paydasının ‘vatan sevgisi’ olduğunu belirtiyor.
    Malum, Enver Paşa’nın Alman hayranı olduğu söylenir. Mayatepek, dedesinin Almanlara teveccühü olduğunu kabul ediyor. Ama “Enverland” yakıştırmasının arkasında vatan topraklarını Almanlar lehine ‘peşkeş’ çekilmediğini de ısrarla savunuyor. Şunu hatırlatmakta fayda var: Dönemin Türk subaylarında Alman ordusunu görüp de hayran olmayan hemen hemen kimse yok gibi. Çünkü Sanayi Devrimi’ni her anlamıyla kavrayan bir millet Almanlar. Dolayısıyla ordularını modernize etmeleri ve disiplinli birlikleri, sadece Osmanlı’nın değil, Kıta Avrupası’nın rol modeli o zaman için. Çalışmada Enver Paşa üzerinden bir imparatorluğun son şarkısını dinliyoruz. Çünkü 1908 Devrimi sonrası Abdülhamid Han’ın iktidardan düşmesi Devlet-i Âliye’ye revizyon sağlamadı, bilakis coğrafyanın daralması gibi travmalara sebebiyet verdi. O yüzden Enver Paşa’nın temsil ettiği ruha ne tam anlamıyla iflas yükleniyor ne de zafer. Mustafa Kemal’in de dediği gibi, “Enver bir güneş gibi doğmuş, bir gurûb ihtişamıyla batmıştır; arasını tarihe bırakalım.”

    ‘Çanakkale Geçilmez!’ sözü Enver Paşa’nın
    “Osmanlı, I. Dünya Savaşı’na girmeli miydi?” sorusu bugün de gündemde. Bayhan soruyor, Mayatepek Cemal Paşa’nın sözüyle cevap veriyor: “Kendini savunarak ölmekle, savunmasız ölmek arasındaki farkı anlayamayanlara sözümüz yok.” Mayatepek’e göre Atatürk ve arkadaşları İstiklâl Savaşı’nı Birinci Cihan Harbi’nin devamı olarak gördüler. Ve halihazırdaki ordunun tohumlarını da Enver Paşa attı. Paşa hakkında bir diğer yergi konusu da “tek kurşun atmadan şehit olan 90 bin vatan evladı” ifadesinin devamındaki yargılama. Mayatepek bu rakamın efsane olduğunu serdediyor ve Şehit Enver Paşa kitabının yazarı Nevzat Kösoğlu’nun tespitini hatırlatıyor. Enver Paşa’yı Sarıkamış trajedisinden sorumlu tutan zihniyete ise dedesinin Çanakkale Zaferi’nin de başkomutanı olduğunu, hatta “Çanakkale Geçilmez!” sözünün de Enver Paşa’ya ait olduğunu söylüyor.

    Bediüzzaman’a gazilik beratı verdi
    Mayatepek, söyleşisinde dedesinin Üstad Bediüzzaman Said Nursî ile olan muhabbetine de değiniyor. İkisinin ilk karşılaşmasının Selanik’te olduğunu aktarıyor. Yine Üstad’ın I. Dünya Savaşı sırasında gönüllü milis albayı olduğunu söyleyerek şunları paylaşıyor: “Said Nursî, 1918 senesinin Haziran ayında Sibirya’daki Rus esaretinden dönüşünde, harbin en ateşli günlerinde cephede yazdığı İşârâtül’l-Îcâz adlı tefsirini İstanbul matbaalarında bastırıkken, Harbiye Nazırı Enver Paşa, kitabın kâğıt masrafını bizzat karşılıyor. Bu sıralarda Enver Paşa ve diğer Osmanlı paşalarının ısrarıyla, Ordu-yı Hümayun’un adayı olarak, Darü’l-Hikmeti’l-İslamiye’ye aza olarak tayin ediliyor. Kendisine harp madalyası ve gazilik beratı veriliyor. Gazi olduğu için günlük yemekleri de Ayasofya aşhanesi tarafından karşılanıyor.”

    Dedem Enver Paşa karanlık noktalara da ışık tutuyor. Enver Paşa’nın halet-i ruhiyesini de ele veren Sarıkamış Harekâtı sırasında hükümete yazdığı mektubun sonundaki ifadelerle bitirelim: “Yaşasın dinim, vatanım, padişahım… Yaşasın Müslümanlık ve Osmanlılık ve Osmanlıların Padişahı Sultan Mehmed Han!”

    DEDEM ENVER PAŞA, OSMAN MAYATEPEK-FATİH BAYHAN, TİMAŞ YAYINLARI, 368 SAYFA

    Samet Altıntaş

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum