TALHA FORTACI: KIŞ KAPIYI ÇALINCA

Kartopu oynamadan olmaz tabi. Kardan adamda yine gülecek soğuk soğuk. Yağmurlar yine ıslatacak, kimileri de hastalanacak. TV’lerde nezle ve gripten korunma yolları anlatılacak.

TALHA FORTACI: KIŞ KAPIYI ÇALINCA
26 Ekim 2014 - 19:36 - Güncelleme: 26 Ekim 2014 - 19:43

                                                    KIŞ KAPIYI ÇALINCA

İçimizi ısıtan, günümüzü aydınlatan güneş yerini puslu, sert ve soğuk havalara bırakıyor. Her şey yerinde ve zamanında güzel tabiri çerçevesinde mevsimler de vaktinde güzeldir. Âmâ yine de yaz aylarının yitip gitmesine üzülmüyor değilim. Üzülüyorum çünkü artık hafta sonu pikniklerine, dolaptan çıkmış buz gibi karpuza,  doyamadığım ev yapımı limonataya belli bir müddet de olsa veda edeceğim. Kış aylarının da kendine özgü güzellikleri var elbet ama yine de yazın yeşilinin, sıcağının, ışığının hani o içimizi kıpırdatan tatlı heyecanın yerini tutmuyor. Yani bu kişisel bir değerlendirme elbette. Nitekim yaz mevsiminden hoşlanmayan, hoşlansa da kış aylarını daha çok seven, özleyen kimseler de olacaktır.

 

Yaz deyince akla ilk olarak, deniz, kum, güneş ve tatil geliyor. Ya da bunları sevmeyenler için köy evleri veya yaylalar. Âmâ hâlihazırdaki yazımızın konusu bu değil. Şimdilerde bize uzaktan el sallayan, tekrar görüşürüz veya görüşemesek de kal sağlıcakla diyen yaz mevsimi yerine kış aylarının bana hatırlattıklarını yazmak istiyorum.

 

Artık yazın hiç durmadan çalışan, kara günde kimseye muhtaç olmamak için didinip duran ve habire biriktiren karınca için keyif çatma ve tüketme vakti gelmiştir. Cırcır böceği de artık susmak zorundadır. Ayılar ve hayvanlar âlemine mensup birçok birey için uykuya dalma vakti gelmiştir. Ağaçlar yeşil yapraklarına hüzünlü bir şekilde veda edip yerine sararmış olanlarla avunmak zorundadır. Dağlar beyaz örtüsünü giyecek, bacalarda dumanlar tütmeye başlayacaktır artık.

 

Peki ya insanoğlu? O ne yapacak?

 

O da boş durmayacak elbet. Kazaklar naftalinlenmiş sandıklardan çıkacak, gocuklar üstlere giyilecek, eldivenler ellere geçirilecek, bereler başlara bürünecek, atkılar boyunlara bağlanacaktır bu vakitte. Malum kış, soğuğa karşı siper alınacak. Cümbür cemaat evlere doluşulacak, sobalarda kestaneler kızaracak, mısırlar patlatılacak ve dizi keyifleri yapılacak.(ah nerede o eski aile sohbetleri)

 

Kartopu oynamadan olmaz tabi. Kardan adamda yine gülecek soğuk soğuk. Yağmurlar yine ıslatacak, kimileri de hastalanacak. TV’lerde nezle ve gripten korunma yolları anlatılacak. Köylerde yazdan parçalanıp hazırlanan odunları yakmanın keyfi sürülecek. Şehirlerde kömür kullananların soba borularıyla olan imtihanı başlayacak. Doğal gazı olanlar rahat edecek tabi. Şiirlere kışın soğuğu işleyecek, romanlara karabulutlar çökecek. Bir kış türküsüdür alıp başını gidecek.

 

İşte kış mevsiminin bende çağrıştırdıkları bunlar. Sizleri bilemem ama ben mevsimden mevsime farklı hayaller kuruyorum. Şimdi Karadeniz’de olmak isterdim diyorum kendi kendime. Bir dağ evinin çatı katında şömineyi yakmak, dışarıyı gösteren o küçücük pencerenin yanındaki iskemleye kurulmak ve dumanı tüten tarçınlı salep eşliğinde en sevdiğim romanı okumaya koyulmak diyorum. Ara sıra da göz ucuyla pencereden, üzerine sis çökmüş yemyeşil ağaçları ve yağmurun çiselemesini izlemek işin cabası. Ne demiştik, hayal işte…

23.10.2014 TALHA FORTACI

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum