TALHA FORTACI: GÖNÜLLERİN KIBLESİ

“İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen onu, yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılanların, zekâtını verenlerin, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin; zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır.” (Bakara Suresi 2/177)

TALHA FORTACI: GÖNÜLLERİN KIBLESİ
25 Haziran 2014 - 20:25 - Güncelleme: 25 Haziran 2014 - 20:31

                                                            GÖNÜLLERİN KIBLESİ

İslam’ın ilk yıllarında Müslümanlar, yüzlerini mescidi aksaya dönerek namaz kılıyorlardı. Bu durum Hz peygamberi ziyadesiyle üzüyordu, çünkü mescidi aksaya dönerek namaz kılmak Yahudilerin Müslümanlarla alay etmelerine sebep oluyordu. Nitekim mescidi aksa onların mabediydi.

 

Hz peygamber, sürekli bu konuda rabbine niyaz ediyor ve Allahtan kıblesini Kâbe yapmasını istiyordu. Yüce yaratan da onun bu yakarışlarına cevap verdi ve artık Müslümanların mescidi aksaya değil de mescidi harama yani Kâbe’ye dönerek namaz kılmalarını emretti. İşte o gün bu gündür Müslümanlar yeryüzünde nerede olurlarsa olsunlar Kâbe’ye dönerek namaz kılıyorlar.

 

Kâbe demişken onun enteresan tarihinden kısaca bahsetmek gerek. Kâbe yeryüzünün kalbidir. Allaha ibadet için yapılmış ilk mabet, yeryüzüne dikilmiş ilk mübarek evdir. Beytullah’tır. Hz. Âdem temellerini atmış, Hz İbrahim ise o temelleri yükseltmiştir. Ne gariptir ki Allaha ibadet için yapılmış bu ev zaman zaman müşriklerin ilahlarını yerleştirdikleri bir put hane olmuş, kimi zaman da yıkılmış, dağılmış ama hala da ayakta kalabilmiştir. Çünkü o her zaman Allahın koruması altında olmuştur.

 

Hz. peygamber döneminde de yıkılmaya yüz tutan Kâbe, Hz. peygamber ve arkadaşları tarafından onarılmış hatta çatısı için gerekli tahtalar Kızıldeniz’de batmış bir Bizans gemisinin kalıntılarından toplanmıştır.

 

İşte her namazda yüzümüzü döndüğümüz, her hac yaparken etrafında tavaf yaptığımız Kâbe, böyle taştan, ahşaptan meydana gelmiş bir evdir. Ama onu önemli kılan, değerli yapan şey Allah’ın evi olması, yüce yaratanın Kâbe’yi ve çevresini mübarek kılmasıdır.

 

Yani Kâbe aslında bir semboldür. Allah’ın emrini yerine getirmenin bir göstergesidir. Namaz kılarken yüzlerimizi ona dönmemiz de bir semboldür. Asıl maksat yüzlerimizin ona dönmesi değildir. Çünkü Kâbe’ye dönen yüzlerimiz var ama gerçek manada Kâbe’ye, Allaha yönelmiş gönüllerimiz yoksa Kâbe’ye dönmenin ne manası kalır.

 

Sosyal hayatında, dükkânında, evinde, işyerinde, sınıfında, hayatın her alanında Kâbe’ye dönememiş, kıbleye yönelememiş gönüllerin, namazda mescidi harama çevrilmiş yüzleri olsa ne işe yarar. Hz peygamber demiyor mu Allah sizlerin ne dış görünüşlerinize ne de mallarınıza bakar, O (cc)sizin kalplerinize bakar diye. Yine o(SAV)  buyurmuyor mu ameller niyetlere göredir diye.

 

Yani amellerimizi değerli kılan, Allah’ın yanında makbul olmasını sağlayan şey imanla dopdolu olan bir kalptir. O olmadan yapılan her şey boştur. Yüzlerin Kâbe’ye dönmesi ancak gönüllerin de Kâbe’ye dönmesiyle anlam kazanır. Yüce yaratıcının sözüyle bitirelim:

 

“İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik,  Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen onu,  yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılanların, zekâtını verenlerin, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin;  zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır.” (Bakara Suresi 2/177)

Sözün tükendiği yer. Amenna, amenna, amenna… 24.06.2014 Talha FORTACI

 

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum