Suriye'nin 'junior' diktatörü

Üç yıl önce Bodrum'da hayatının en iyi tatilini yapan Beşşar Esad, 'Arap Baharı' yüzünden 2011 yazını mermilerin havada uçuştuğu Şam'daki konutunda geçirdi. Bu gidişle 'Hafızzade' Esad'ın alevi, Suriye'yi yakmaya devam edecek FERHAT ÜNLÜ-SABAH PAZAR EKİ

Suriye'nin 'junior' diktatörü
13 Kasım 2011 - 23:39

Hayatında ilk kez eşi ve çocuklarıyla birlikte tatil yapmak üzere geldiği Bodrum Torba'da Zeytinli Koy'da, kuvvetli ağustos ışığıyla parıl parıl parlayan denizi izliyor. Çok değil, iki sene dört ay sonra ülkesinde patlak verecek isyan yüzünden dost Türkiye ile arasının bozulacağını aklının ucundan bile geçirmediği için buraya ilk ve son kez geldiğini de düşünmüyor. Esad, 2011 yazını ise muhtemelen, "Koca bir yaz, ayaklanmaları bastırmakla uğraştık. Üstelik onca kan dökülmesine rağmen iktidarımı perçinlemek şöyle dursun koltuğum iyice sallanmaya başladı. Bu sene ne lanetli bir seneymiş, hâlbuki 2008 yazı öyle miydi? Arap Baharı derken yazlarımız zehir oldu," diye hayıflanarak geçirdi. Belki de en çok bir daha Bodrum koylarında tatil yapamayacak olmak ona koyuyordu. Tamam, Suriye'de de deniz vardı, babasının doğduğu Lazkiye'de mesela... Ama Bodrum bir başkaydı. Bodrum; ne Lazkiye'ye, ne Türkiye'de kendisi gibi Nusayrilerin yerleşik olduğu Adana Karataş'a, ne Mersin'e, ne de Antalya'ya benzerdi. Bodrum, Allah'ın Türklere bir armağanıydı. Suriye'de aylardır devam eden intifada gösterilerini kanlı tedbirlerle bastıran, mermiyle reform yapan Devlet Başkanı 'Hafızzade' Beşşar Esad'la (Esed de diyorlar, ama Esad galatımeşhur olmuş. Biz babasından öyle alıştığımız için Esad diyelim) empati kurup, aklındakileri bilinç akışı tekniği ile anlatsaydık ortaya, aşağı yukarı bir önceki paragraftaki cümleler çıkardı herhalde. Mübarek gibi sıkışınca çekilmek yerine Kaddafi usulü bir direnişi seçtiği için Türkiye ile arası bozulan Esad, rivayet o ki, PKK kartını oynamaya ve böylelikle 'Arap Baharı'nı 'Kürt Baharı'na çevirmeye hazırlanıyor. Nitekim bir zamanlar babasının PKK Lideri Abdullah Öcalan'ı ülkesinde himaye etmesi gibi PKK'nın Suriye ayağı olarak bilinen Demokratik Birlik Partisi'nin müebbet hapis cezası alan Kürt lideri Muhammed Salih Müslim'in Suriye'ye dönüşüne izin verdi. Böylece 'post-Esad' döneminde özerk bir Kürdistan kurmayı amaçlayan Kürt ayrılıkçılara göz kırpmış oldu. Başta Türkiye olmak üzere Suriye'nin parçalanmasını istemeyen uluslararası güçlere de, "Benden sonrası tufan. Ne haliniz varsa görün," mesajını verdi. Hâlbuki Esad rejimi, yakın bir zamana kadar Suriye'deki Kürtlere kafa kâğıdı bile vermiyordu. Öcalan'ın, Şam'da ve Lazkiye'de 'Johnnie Walker Red Label'ları yuvarlayarak PKK'yı yönettiği dönemlerde de durum farklı değildi. Oğul Esad da babasının izinden gitti ve Kürt azınlığa bugüne kadar hiç iyi davranmadı, hatta ülke karışınca Kürt lider Meşal Temo'yu evinde öldürttü. Bir adamı tanımak istiyorsan önce babasını tanı düsturundan hareketle Beşşar Esad'ın aile hikâyesine bir göz atalım. Baba Esad, Suriye nüfusunun yüzde 14'lük dilimini oluşturan Nusayri mezhebine mensup fakir bir ailenin oğlu olarak 6 Ekim 1930'da doğdu. Esad, sonradan PKK'nın lideri Abdullah Öcalan'ın sığınacağı limanlardan biri olan liman kenti Lazkiye'de doğduğunda Hatay, henüz Suriye sınırları içindeydi. Esad da tıpkı Mısırlı liderler Cemal Abdülnasır, Enver Sedat ve Hüsnü Mübarek gibi az gelişmiş ülkelerde sınıf atlamanın en kolay yolunun orduya girip orada yükselmek olduğunu bildiği için asker oldu. Hayranı olduğu Nasır'ın Pan-Arabist politikalarına destek verdiği için ordudan atıldı, Baas Partisi'nin askeri kanadında kilit rol üstlendi. 13 Kasım 1970'te kansız bir darbeyle iktidarı ele geçirdi. Ve 2000 yılında kalpten mevta olana kadar da Suriye'yi demir yumrukla yönetti. Baba Esad'ın ölümünden sonra koltuğa 17 Temmuz'da Beşşar Esad geçti. O tarih itibariyle, 11 Eylül 1965 doğumlu Esad'ın yaşı devlet başkanlığı için tutmuyordu. Bu yüzden ona özel bir yasa değişikliği yapıldı, devlet başkanlığı için yaş sınırı 40'tan 34'e düşürüldü ve Beşşar Esad başkanlık koltuğuna oturdu. İktidarın babadan oğula geçtiği bu model nedeniyle Beşşar Esad'ı 'junior diktatör' olarak görenler, hatta mafya babası Don Vito Corleone'nin oğlu Michael Corleone'ye benzetenler de var.

ALEVİ, SURİYE'Yİ YAKIYOR
Beşşar Esad yönetiminin insan hakları dosyası 'Arap Baharı' rüzgârının başlamasından önce de kabarıktı. Ancak bugün ülkedeki devlet şiddeti, iktidarı elinde tutan Nusayrileri bile rahatsız etmeye başladı. Türkiye'nin güneyinde yaşayan Nusayriler, Suriye'deki durumun Arap Alevilerine de zarar verdiğini ve Esad'ın demokratik yollardan çekilmesi gerektiğini bize söylediler. Esad ise tüm değişim taleplerine şu ironik cevapla mukabele ediyor: "Türkiye, anayasasını 30 yıldır değiştiremedi, benden üç ayda demokrasiyi yerleştirmemi bekliyorlar. Polisim ve askerim maalesef toplumsal olaylara karşı eğitimli değil. Türkiye yıllardan beri sosyal olaylar ve terörle mücadelede tecrübeli. Biz ise deneyimsiziz. Bu yüzden insanlar ölüyor." Her şeye rağmen Türkiye ile iyi geçinmek isteyen Beşşar Esad, bunları söylerken Van Depremi'nden sonra Türkiye'ye 40 ton insani yardım malzemesi göndermeyi de ihmal etmedi. Bununla birlikte depremin olduğu günlerde Ahmet Mete Işıkara edasıyla, "Suriye bölgedeki fay hattı. Eğer burası yıkılırsa bölge yıkılır," diyerek Türkiye'ye gözdağı verdi. Aslında 'Arap Baharı' başlamadan önce Türkiye-Suriye ilişkileri tarihinin en iyi dönemini yaşıyordu. Türkiye şimdi Beşşar Esad'a, ondan hoşlanmadığı için değil, ülkede protestolar dalga dalga yayıldığı için "Çekil," diyor. Zira Esad çekilmezse ülkenin etnik ve mezhepsel kaosa sürüklenme riski var. Bir başka deyişle Ankara, yanı başındaki iç savaş riskiyle karşı karşıya olan ülke için "Ne Şam'ın şekeri ne Arab'ın yüzü," diyemiyor. Çünkü Arap Alevi azınlığın desteğiyle tüm ülkeyi yöneten Esad'ın alevi yalnızca Suriye'yi değil, tüm bölgeyi yakabilir.

ARAP BAHARI'NDAN SONRA AKDENİZ SONBAHARIDA BAŞLADI
Tunus Lideri Zeynel Abidin Bin Ali ve Mısır Lideri Hüsnü Mübarek'in istifasıyla, Libya Lideri Muammer Kaddafi'nin ise feci ölümüyle sonuçlanan 'Arap Baharı' devrimlerinin, ekonomik temelli versiyonu Akdeniz'de yaşanıyor. 'Akdeniz Sonbaharı', Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu'nun, ülkede ekonomi çöktüğü için koltuğunu bırakmasıyla başladı. Derken bir devlet adamı olarak icraatlarından çok, geçkin yaşına rağmen sekse düşkünlüğü ve bunga bunga partileriyle meşhur olan İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi de bir dahaki seçimlerde aday olmayacağını açıkladı. Ancak İtalya'nın başına, tıpkı 2 bin yıl önce sakinlerinin zevk ve sefaya düşkünlüğüyle bilinen Pompeii kentini yok eden Vezüv'ün külleri gibi yağan ve hedonist başbakanı koltuğundan eden ekonomik felaket henüz sona ermiş değil. Berlusconi, "Cinsel ilişkiye bile girilmeyecek kadın" diye hakaret ettiği Alman Şansölyesi Angela Merkel'den haliyle para isteyemeyeceği için iktidarını bırakmak zorunda kalıyor. Avrupa'daki krizin İspanya ve Portekiz'de de liderlerin koltuğunu sallaması bekleniyor. Özetle dünyada siyasi veya ekonomik gerekçelerle demokratik veya gayri demokratik yollardan lider değişimi adeta modaya dönmüş durumda.

ASIL ŞEHZADE KAZADA ÖLDÜ
Hafız Esad'ın üç oğlu, bir kızı oldu. Tahtın varisi olarak görülen ve Osmanlı şehzadeleri gibi yetiştirilen en büyük oğul Basil Esad, 1994'te bir trafik kazasına kurban gidince iki numara olan Beşşar Esad'ın önü açıldı. Üç numara Mahir Esad ise ordunun kontrolünü eline aldı. 'Küçük' Esad, ordunun yanı sıra II. Abdülhamid'in istihbarat örgütü Yıldız gibi içe dönük çalışan Suriye gizli servisi El Muhaberat'ın iplerini de elinde tutan isim. Mahir Esad, şimdilerde 1982'de Hama katliamını organize eden amcası, Hafız Esad'ın küçüğü Rıfat Esad hangi işi görüyorsa o işi görüyor. Ayaklanmaları mermiyle, işkenceyle ve gözaltında cinayetlerle bastırmaya çalışıyor.


 


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum