Selim İleri:Tarihin enginlerinde...

Değerli Gül İrepoğlu 'lâle' üzerine renkli, zengin, anlatımı sıcak bir araştırma kaleme getiriyor. Ağustos başında Gül'deydim; her zamanki gibi çalışma masasına gizlice göz attım.

Selim İleri:Tarihin enginlerinde...
09 Eylül 2012 - 17:54

 

Kitap Yayınevi'nin verimi, iki ciltlik Türkiye Günlüğü 1573-1576 masanın bir köşesinde duruyordu.

Kitap Yayınevi bize birbirinden güzel kitaplar armağan etti. Ticarî amaçlı olmayan bu kitapları ancak seçkin kitabevlerinde bulabiliyoruz. Ayfer Tunç'un nitelendirmesiyle "Migros kitapları" arasında karşımıza çıkmıyor. Bu yüzden Türkiye Günlüğü gözümden kaçmış.

Oysa günlük 2007'de yayımlanmış, 2010'da ikinci basımı yapılmış. Günlüğün yazarı Stephan Gerlach, bir Protestan vaizi, Avusturya elçisiyle birlikte İstanbul'a gelmiş. Aylara bölerek tuttuğu günlük 1674'te torunu Samuel Gerlach tarafından Frankfurt'ta yayımlanmış. İstanbul'un tarihine, yaşama düzenine, 'İstanbul dünyası'na birinci elden tanıklık.

Türkiye Günlüğü'nü dilimize büyük emek vererek Türkis Noyan kazandırmış. Editör Kemal Beydilli'nin kısa ama özlü notları da okura ufuk açıyor.

Şimdilerde tadını çıkara çıkara Türkiye Günlüğü'nü okuyorum. Birinci cildi henüz bitirdim. Bununla birlikte on altıncı yüzyılın sonundaki İstanbul'da yaşar gibiyim.

Yalnızca on altıncı asrın sonu da değil. Vaiz Gerlach geçmişten işittiklerini de günlüğüne geçirmiş. Meselâ Kasım 1573'te Makbul ve Maktul İbrahim Paşa'ya ayrılan bölüm enikonu çarpıcı. Muhteşem Yüzyıl dizisi sebebiyle artık hemen herkesin tanıdığı ve Kanunî'nin kızkardeşiyle evlenmiş olduğunu sandığı İbrahim Paşa, vaizin işittiklerine göre, herhangi başka bir hanımla evli; Gerlach bu hanımın adını vermiyor.

Padişahın eşi -Gerlach yine ad vermiyor ama, besbelli Hürrem Sultan- "hem İbrahim Paşa'ya hem de eşine düşmanlık besliyormuş." Gerisini alıntılıyorum:

"Padişahın eşi bir gün onları ziyarete gittiğinde, İbrahim Paşa'nın eşine ait bir sürü ziynet eşyasının arasında, altın ve mücevherle süslü bir çift ayakkabı görmüş. Bunlar Venediklilerin bir armağanıymış ve padişahın eşi böylesini o güne kadar hiç görmemiş. Bu pabuçların kendisine verilmesini istemişse de, İbrahim Paşa'nın eşi, kendisine verilen bir armağanı başkasına veremeyeceğini söyleyerek reddetmiş."

Hürrem Sultan fena halde kızıyor. Bir çift, altınlı, değerli taşlı ayakkabının ardından bir de mendil görüyor, "Sultan Süleyman'a ait bir mendil". (Hürrem Sultan'ın özene bezene işlediklerinden biri olabilir mi?) Hürrem Sultan büsbütün kuşkulanıyor. İddiaya göre, "bu mendili Sultan Süleyman bir gün avlanmaya çıktığında, İbrahim Paşa'ya tutması için vermiş, o da evinde muhafaza etmiş."

Gerlach elbette İstanbul'un sokaklarında, evlerinde sürüp gitmiş söylentilerden yola çıkarak bu bilgileri devşiriyor. İmparatorluğun payitahtında kozmopolit bir kalabalık var. Vaiz de değişik uluslardan, değişik dinlerden kişilerle sıkı ilişkiler içinde. Demek ki 1570'lerde Makbul ve Maktul İbrahim Paşa'nın yaşam serüveni böylesi söylentilerle yorumlanıyormuş.

14 Ekim 1573'te "padişahın Korfulu eşi" yirmi arabalık bir kafileyle vaiz'in ve elçilik heyetinin bulunduğu kervansarayın önünden geçiyor. Bu padişah eşi Nurbânu Sultan; uzun yıllar Safiye Sultan'la karıştırılan ünlü Baffo. Gerlach'ın birinci elden tanıklığı, başta Hammer, tarihçilerin dikkatini çekmemiş...

Nurbânu Sultan'ın arabası gösterişsizmiş. Bütün arabalar kırmızı kumaşla örtülü. Nurbânu Sultan'ınkinde tek fark, çivi başlarının altın kaplama olması. "Arabanın önünden sarı külâhlı, arkebüz tüfeği taşıyan yeniçeriler" yürüyor. Haremağaları -vaiz, "hadım edilmiş zenciler" diyor- at üstünde refakat ediyorlar...

Dönem, II. Selim'in öldüğü, III. Murad'ın tahta geçtiği günler. Gerlach'ın duydukları arasında, padişah ölmeden önce beş oğlunu yanına çağırtmış, başlarına geleceği bildiğinden ağlamış, hatta "onları yanına defnetmelerini vasiyet etmiş".

31 Ocak 1575'te Protestan vaizi, II. Selim'in kabrini görmeye gidiyor. "Kabir Ayasofya'nın güney tarafında güzel bir çadırın altında" yer alıyormuş. Sandukanın üstü sırma ipliklerle dokunmuş örtülerle kaplı, yine sırma işlemeli "çok güzel" bir kumaş yayılmış.

"Ayak ucunda kendi tabutuna benzeyen beş küçük tabut dizili. Bunlarda padişahın beş oğlu, yani Murad'ın kardeşleri yatıyor. Bu tabutların da üzerine güzel örtüler sermişler. Örtülerin üzerine de giysilerini ve som altından geniş kuşaklarını yerleştirmişler. Her bir tabutun başucunda güzel tüylerle bezenmiş bir sarık ve sırma, siyah beyaz ipliklerle dokunmuş birer mendil bulunuyor."

Dört bir yanda cam vazolar, çeşit çeşit çiçek, özellikle güller, iki büyük mum. Dualar, ilâhiler okunuyor. İstanbul halkı çadırın önünden geçerken "çömelip dua ediyor"muş...

Türkiye Günlüğü 'günün tanıklığı'nı sürdürürken, yeni padişah III. Murad için söylenenleri de saptıyor. III. Murad dindarlığı, adalete değer vermesi ve iyi kalpliliğiyle tanınıyormuş. Halk sağduyusunu da önemsiyor.

zaman gaz.C.tesi eki

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum