Sağ-sol: Zulüm 1937'de başladı

Cins Dergisi’nde bu ay, sağ sol çekişmesinin tarihi sürecine dikkat çeken bir dosya göze çarpıyor. Dergi’de çekişmenin kronolojik takibinin yanısıra edebiyat dünyasından önemli isimlerin bu davaya olan yaklaşımlardan eleştirel bir dille bahsedilmiş.

Sağ-sol: Zulüm 1937'de başladı
09 Aralık 2015 - 20:40
 
“Sağ sol davası ne zaman başladı? İlk taşı kim attı? Siyasetin tarihini yazanlar mutlaka detaylı ve kesin bilgiler verecektir. Biz ilk göze çarpanları işaret etmekle yetinelim. Bana göre 1935'lerden filan önce Türkiye'de sağ sol davası yoktu. Sağcılar da solcular da, yahut en geniş açıdan bakarsak yerliciler de batıcılar da yok değillerdi. Fakat bunlar aynı mahallenin çocuklarıydı nihayetinde. Dolayısıyla da her meseleyi sonuna kadar tartışırlar, ama birbirlerini yok saymazlardı"

Cins Dergisi'nin Aralık ayı sayısında Hakan Arslanbenzer'in kaleme aldığı bu satırlar, günümüz sağ-sol davasına farklı bir bakış açısı getiriyor. Arslanbenzer'e göre bu davanın tarihsel süreci 1930'ların sonuna doğru cereyan ediyor.

Arslanbenzer yazısına şu cümlelerle başlıyor; “Öyle bir yerdeyiz ki Füruzan okuyan Yıldız Ramazanoğlu'nu tanımaz, Cihan Aktaş okuyan Tomris Uyar kim, Turgut Uyar'ın akrabası mı der. İdeoloji değil ya bu, edebiyat! Türkçede bir araya gelmeyeceksek ölelim daha iyi…"

Hakan Arslanbenzer ardından Meşrutiyet döneminde Batıcı liberal Tevfik Fikret'in, milliyetçi Mehmet Emin'in ve İslamcı Mehmet Akif'in hemen her konuda başka türlü düşündüğünü ancak birbirlerini asla inkâr etmediklerini ve şiirde aynı üsluba hizmet ettiklerini belirtiyor. Hatta Nazım Hikmet'in, ideolojik açıdan ve hayat tarzı itibariyle tamamen zıddı olduğu Akif için 'Kuvayı Milliye Destanı'nda “Akif büyük şair, inanmış adam" diyebildiğine de dikkat çekiyor.

Sağ-sol zulmü Akif'in cenazesinde başladı

Sağ-sol davasını "zulüm" olarak nitelendiren Arslanbenzer bu zulmün, Mehmet Akif'in cenazesinde yazarların Akif'in tabutu üstünde ilericilik-gericilik, milli edebiyat-evrensel edebiyat, halkseçkinlik konularında zar atmaya giriştiklerinde başladığını söylüyor.

Arslanbenzer yazısını “Ama ümitsizliğe kitabımızda yer yok. Bunlar gübre olup giderler. Gül dediğin de gübre sayesinde yetişir. Ben 1937'de ilk işaret fişeğini atan sağ-sol ayrımcılığının da Türkiye kültürü için bir gübre vazifesi göreceğine inanıyorum şahsen. Olup biten çirkinliklere öğretici vakalar gözüyle bakarsak ayrımcılıkla, başkalarını görmezlikten gelmekle, insanların ayağını kaydırmaya çalışmakla ne kimsenin üste çıkabildiğini ne de kimsenin yok olduğunu kavrayabiliriz. Bugüne kadar hiçbir düşmanının unutturamadığı büyük Namık Kemal ne diyordu: Yere düşmekle cevher, sakıt olmaz kadr-ü kıymetten" ifadeleriyle sonlandırıyor.
yenişafak gaz

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum