RÜMEYSA ERTEM: BEN "ÖZGECAN"

Eğer ismim yankı yaparsa ekranlarda, onlara anlat anne; Edebin, iffetin yalnızca kadınlara farz olmadığını anlat. İndirilen ayetlerin tüm insanlığa hükmettiğini anlat. Oğullarına, çocuklarına "Senin de annen, kardeşin var" demelerini söyle.

RÜMEYSA ERTEM: BEN "ÖZGECAN"
16 Şubat 2015 - 21:07 - Güncelleme: 16 Şubat 2015 - 21:38

BEN "ÖZGECAN"

Ay gösteriyorken tüm ışıltısını gökyüzünde, pek kalabalık olmayan minibüste, buğulu camın ardında; düşüncelerimin esaretindeyim.

Yorgunum, gitsem de uyusam hemen keşke...

Şu lanet olası şoför, bana mı bakıyor üst aynadan? Gözlerimi kaçırıyorum fakat rahatsız edici...

Bir şeyler fısıldıyorlar ismini cismini bilmediğim adamlar ve gülüyorlar.

Şükür ki yalnız değilim arabada, dua ediyorum Allah'a, şu son kalan iki çift inmesinler benden önce...

Ah lütfen, hayır, hayır inmeyin!..

 

Olamaz, bende insem mi? İnmeli miyim? Evet, inmeliyim.

Kalkıyorum, şoförün durakta durması için basıyorum düğmeye.

Niçin daha da hızlandı bu adam niye durmuyor? Bilmediğim yönlere sapıyor minibüsü.

Şu serseri tipler, niye bana doğru geliyor?

Söylesene baba, ne yapmalıyım, nasıl korumalıyım kendimi?

Anne, duysana sesimi, korkuyorum gelsene...

Yeterince çığlık atamıyor muyum,  niçin kurtarmıyor kimse beni?

Bırakın vicdan yoksunları, bırakın beni!

Çantamdaki biber gazını gizlice çıkarıp yüzlerine sıkıyorum.

Bir an olsun bırakıyorlar fakat işe yaramıyor, minibüs hareket ediyor ve ben kaçamıyorum!

Anne, çok korkuyorum, Neresi burası?

Üşüyorum. İtiyorlar beni. Kulağımda ise o iğrenç kahkahaları...

Kaçamıyorum baba, kolumu sıkıyorlar ve saçım, ah!

Ağlıyorum, zıplayıp tepiniyorum, kurtulamıyorum.

Birazdan olacaklar aklıma geldikçe kötü oluyorum anne...

Ceketimi çıkarıyorlar... Kaçmaya çalıştıkça yere düşüyorum.

Bu koca adam, gözü dönmüş gibi bakıyor, korkudan kendi saçlarını yolmak da ne?

Yapmayın, ne olur yapmayın! Okuyorum ben, okumak için buralardayım, bunca zorluk bunun için; kıymayın bana...

Canım acıyor anne, daha ne kadar dayanabilirim bilmiyorum.

Kollarım, ayaklarım acıyor. Ve kasıklarımda bir sancı, dayanamıyorum...

Öldürseler beni, keşke öldürseler; bakamam senin yüzüne baba!..

Sen ki bizim için kaldın mesailere gecelerce...

Okumam için canını verirdin bana baba, bakamam yüzüne...

Utanıyorum, hem de çok...

Anne, küçükken dizim kanasa koşardın yanıma, hatırlasana.

Bazen sen duyma diye ağlamazdım

Ama anlardın sanki bir şekilde, belirirdin hemen karşımda.

Anneler hissedermiş her şeyi... Hissettin mi şimdi de beni? Kızını, canını, evladını, Özgecan'ını...

Ne olur hisset ve belir yine karşımda anne, gel al beni ne olur...

Üşüyorum, kalın şişlerle ördüğün hırkalar var ya, ondan da getir.

Bıçaklanıyorum anne biliyor musun?

Kolum, karnım, ayaklarım acı içinde. İç organlarımda keskin bir sızı var.

Ben sanırım ölüyorum anne...

Gözlerim ağırlaşıyor, nefesim sıklaştı.

Kulağımda uğultulu sesler...

Ölüyorum, ölüyorum, ölüyor...

 

İşte verdim son nefesimi. Görüyorum yerde duran bedenimi.

Yer yer yırtılmış olan kıyafetim kan içinde; solgun, yıpranmış tenim...

Katillerim ise telaş içinde. Üç kişi... Üç vahşi... Üç vicdansız...

Birinin yüzünü tırmalamışım sanırım, çizik içinde.

DNA testinden belli olmasın diye kimlikleri, bileklerimi kesiyorlar.

Vahşice ayırıyorlar ellerimi kollarımdan...

İğreniyorum onlardan, bana bunları yaptıkları için affetmeyeceğim onları!

Baba, bırakma peşlerini bu vicdansızların olur mu? Canımı acıttılar baba, canım çok yandı...

Ha bir de okuluma devam edemedim, özür dilerim... Ama ben bunları hak etmedim...

Benim dinim, cenneti kadınların ayakları altına sermişken, bu caniler bana cehennemi yaşattılar baba.

Neden mi cehennem diyorum? Çünkü şuan alevler içinde yanıyorum.

Benzin döktüler üzerime, yakıyorlar beni, hiç acımadan yaktılar da... Bir kül parçası olarak kaldı bedenim.

Ne yaptım ki ben, günahım neydi? Kadın olmak, bu derece mi zordu? Kadına şiddet ne zaman son bulurdu?

Dün Cem Garipoğlu vakası vardı, bugün bir Özgecan gitti, yarının kimdir kurbanı?

Eğer ismim yankı yaparsa ekranlarda, onlara anlat anne;

Edebin, iffetin yalnızca kadınlara farz olmadığını anlat.

İndirilen ayetlerin tüm insanlığa hükmettiğini anlat.

Oğullarına, çocuklarına "Senin de annen, kardeşin var" demelerini söyle.

Peygamberin kadınlara verdiği değeri, anlat onlara anne. Kadını, kadın olmanın yüceliğini söyle.

Ve bunu da unutma; söyle, benim üzerimden prim yapmasın hiç kimse...

Ben gittim artık, gideni geri getirmek zor anne... Benim canım yandı, ibret olayım işte diğerlerine.

Benim duyduğum acıyı değil onlar, sen bile bilemezsin anne...

Kül olan bedenim, yaklaşık üç gündür nehrin kenarında duruyor.

Çok üşümüş müyümdür ki oralarda acaba? Sinekler üşüşmüş üstüme, böcekler...

Ve etrafı çevirmiş polisler, ekipler...

Polis abiler; acısın vicdanınız şu yerde duran bedene!

Bakanlar, Başkanlar, Başbakanlar; acımın karşılığı ya idamdır ya linçtir, bilesiniz!

Anne sen söyle, adaletin yerini bulması benim hakkımdır.

Hiçbir demeç yazamaz vahşice öldürülen genç kızın duyduğu acıyı.

Vicdanınız ile alın, alın benim hakkımı.

Çünkü ben, helal etmiyorum hayatımı çalanlara hakkımı!..

 

Geldin sonunda anne, görüyorum seni. Ama sen tanıyamadın sanırım beni...

Babam ise şapkamdan bildi ben olduğumu. Hani son geldiğimde takmıştım, hatırlasana anne?

Hayır! Ağlama, iyiyim ben. Teşekkür ederim sana.

Bir kez daha değmesin diye bana erkek eli, kadınlara taşıttırdın sen tabutumu.

Gömüleceğim artık, hoşça kalın.

Ben, Özgecan Aslan!

Hatırlayın beni, unutmayın...

 

Rümeysa ERTEM

15.02.2015

 

 

 

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum