Operasyon kime ?

MESUT ÇEVİKALP -AKSİYON 9 Temmuz 2015, Perşembe Ankara'nın Suriye'ye tek taraflı girme, IŞİD elindeki Cerablus-Azaz arasında güvenli bölge oluşturma planı krizlere gebe. AKP iktidarında Türk askeri bataklığa girerse Türkiye işgalci konumuna düşecek.

Operasyon kime ?
09 Temmuz 2015 - 14:05

 

Türkiye, Suriye'ye tek taraflı girecek mi? Dünya kamuoyu bu sorunun cevabını arıyor. Türk hükümeti güncel açıklamalarında pek renk vermiyor. Askerî operasyonlara dair soruları ‘Sınır ötesinden gelecek her türlü tehdide misliyle karşılık verilecek' söylemiyle savuşturuyor. Ancak başkentte art arda düzenlenen gizli güvenlik toplantıları, sınıra yönelik askerî sevkiyat, bölge valileri ile emniyet müdürlerine gönderilen ‘hazır olun' mesajı, TSK'nın sınırın bazı bölgelerinde hendek kazmaya başlaması AKP hükümetinin savaşa soyunduğunu hissettiriyor! Ankara kulislerinde, Türk hükümetinin Washington'a “Birlikte Suriye'de bir güvenli bölge kuralım” teklifinde bulunduğu, ancak umduğu desteği alamadığı konuşuluyor. Washington bu konudaki duruşunu açık da etti. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner, sorulması üzerine Suriye'de askerî, finansal ve insani zorluklara gebe bir tampon bölge veya uçuşa yasak alan kurma girişimine karşı durduklarını duyurdu.

Operasyon kime?

Görevi bırakmaya hazırlanan hükümetin, 3 ay ömrü kalan geçen yılki tezkere üzerinden yetki verdiği TSK da Suriye'ye girmeye gönüllü değil. Askerler çekincelerini, muhtemel operasyonun ülkeye maliyetini MGK toplantısında (29 Haziran) hükümete iletti. Asker, sınırın karşısında beliren tehditlerin, sahaya girmeden, sıfır noktasına konuşlandırılan füze, obüs ve top bataryalarıyla bertaraf edilebileceğini aktardı. Ancak hükümetin bu maliyet hesabını önemsemediği hissedildi. Hükümete yakın medya kritik MGK'yı ‘asker girmeye hazır' hissiyatıyla verdi. Askere müdahale için direttiği ‘yazılı direktifin' verildiğini işledi. Ülkenin ciddi bir PYD ve IŞİD tehdidine maruz kaldığını, güvenli bölge ve uçuşa yasak alanın elzem olduğunu da...

Kritik MGK'nın sonuç bildirisinde ‘müdahale' vurgusundan kaçınılsa da sonrasında basına sızan bilgiler asker ile hükümetin operasyon için iki gerekçe üzerinde anlaştığını yansıttı. Bunlardan biri PKK'nın Suriye uzantısı PYD'nin Karkamış'a komşu Cerablus'a yönelmesi. Yani PYD'nin Fırat Nehri'nin batısına geçmesi. Diğeri ise muhaliflerin elindeki İdlib'den Türkiye'ye doğru yeni bir göç dalgasını başlaması. Söz konusu şartların oluşması durumunda TSK hükümetten yeni bir direktif almaksızın harekete geçecek. Sahadan gelen sinyaller PYD'nin IŞİD kontrolündeki Cerablus'u elde etmek için kapsamlı bir mücadeleye hazırlandığına işaret ediyor.

Cerablus neden önemli?

PYD açısından Cerablus vazgeçilemeyecek bir kent. YPG güçleri Kobani ile Afrin kantonları arasındaki Cerablus'u alırsa Afrin'i Cizire Kantonu'na birleştirmiş olacak. Yani Suriye'nin kuzeyinde kesintisiz bir Kürt kuşağı oluşturacak. Diğer taraftan IŞİD için de stratejik bir nokta Cerablus. Örgütün Batı'ya açılan stratejik kapısı konumunda. Avrupa'dan gelen yabancı savaşçıların geçiş koridoru hükmünde. Örgütün Cerablus üzerinden Türkiye'ye de kolayca girip-çıkabildiği düşünülüyor. Örgüt nefes borusu hükmündeki Cerablus kapısını kaybetmemek için PYD veya Türkiye ile çarpışmaktan geri durmayacak.

Ankara zaviyesinden bu durum, Suriye Kürdistan'ının ‘de facto' olarak kurulması anlamına geliyor. Buna mâni olmak için de TSK'yı Cerablus'a sokup oyunu bozmayı planlıyor. Ancak bu, müdahalenin görünen yüzü. Bir de görünmeyen yüzü var. Operasyonu, iktidarı kaybeden AKP'nin iç siyasi şartları lehine çevirme hamlesi olarak görenler de var. TSK'nın Suriye'ye girmesi durumunda hükümet iktidarı devretmekten sıyrılacak, erken seçimlere kadar zaman kazanıp kaybettiği oyları telafi etmeye çalışacak. Suriye ile savaş durumu, koalisyon döneminde yeniden açılması beklenen ‘yolsuzluk' dosyalarının rafta tutulmasını da sağlayacak. Muhalefet partileri, görevi devredecek hükümetin tek başına, Meclis'ten onay almadan ülkeyi tehlikeli bir maceraya sürüklemesine karşı çıkıyor. Operasyonun ülkeyi ağır siyasi ve ekonomik maliyetlere sokacağına işaret ediyor.

İpek Üniversitesi'nden Uluslararası İlişkiler Profesörü Gökhan Bacık, Türkiye'nin Suriye'ye girmesinin menfaatine olmayacağını düşünüyor. Ankara açısından askerî operasyon için şartların oluşmadığını, tehdit ve hedeflerin net olmadığını vurguluyor. TSK'nın bu hâliyle ateş çemberine dönen Suriye'ye girmesi durumunda ağır zayiat verebileceğini öngörüyor: “Suriye'de kim kiminle savaşıyor net değil. Türkiye açısından da ortada net bir hedef yok. TSK, IŞİD ile mi savaşacak yoksa PYD'yi mi dizginleyecek? Asimetrik terör unsurlarının çarpıştığı ateş hattına girmek Türk askerini açık hedefe dönüştürür. Ankara'nın Suriye içinde 10 kilometrelik güvenli bölge oluşturabilmesi için en az 40 bin askerini sahaya sürmesi şart. Jetlerini, radarlarını bölgeye kilitlemesi lazım. Ülke içinde yaşanacak siyasi ve terör kaynaklı komplikasyonlar da cabası. Maliyet hesabı yapıldığında muhtemel müdahalenin mevcut hükümete, ülkeye ve bölgeye kaybettireceği çok net.”

IŞİD Türkiye'yi içinden vurabilir!

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Ortadoğu ve Afrika Masası Başkanı Doç. Dr. Serhat Erkmen ise IŞİD açısından Cerablus'un ‘nefes borusu' hükmünde olduğunu, örgütün dünyaya açılan bu koridoru kaptırmamak için ölümüne mücadele edeceğini hatırlatıyor. TSK'nın Cerablus'a girmesi durumunda örgütün Türkiye'deki uyuyan hücrelerini harekete geçirebileceğine, istemesi hâlinde kanlı terör saldırıları düzenleyebileceğine dikkat çekiyor: “IŞİD dediğimiz örgütün asimetrik kabiliyeti çok yüksek. Sınırları aşan, güçlü bir terör ağına sahip. Varlığı Suriye-Irak enlemiyle sınırlı değil. Aynı anda Tunus, Kuveyt ve Fransa'yı kana bulayabiliyor. Türkiye'de de hücrelendiği sır değil. Eğer Ankara IŞİD'i açıktan hedefe koyarsa örgütün Türkiye'yi içeride-dışarıda vurması muhtemel. Suriye'ye adım atan TSK'ya zayiat verdirebilir. Zira sahaya çok hâkim. Dolaysıyla Ankara, Suriye'ye adım atmadan iki kez düşünmeli. Ankara Suriye Kürdistan'ına mâni olmayı planlıyorsa IŞİD'i vurup cepheyi genişletmekten kaçınmalı. Yani Suriye'ye girecekse de hedeflerle tehdit algılamalarını netleştirmeli. Aksi hâlde her türlü hamle aleyhine dönecek.”

Ankara'nın açıktan, yüksek tondaki ‘Suriye'ye girme' söylemi Türkiye'yi yakından izleyen IŞİD'i ön almaya itti. Örgüt Karkamış-Cerablus sınırının Suriye'de kalan kısmına mayın döşedi. Sınırın 100-150 metre gerisine de hendekler/siperler kazdı. Daha da önemlisi kendi içinde strateji değişikliğine giderek ‘tek kişilik' eylem dönemini başlattı. Deşifre edilen talimatlarda örgüt sınır ötesindeki eylemcilerinden kapalı devre hücrelenmeye gitmelerini, tek kişilik eylemlere imza atmalarını istedi. IŞİD tek kişilik eylemlerle saldırıların planlama ve gizliliğini koruma güçlüğünü ortadan kaldırıyor. Böylece örgüt hem gizliliğini artırıyor hem de eylem sahası ve etkinliğini genişletiyor.

PKK sorunu alevlenir

AKP iktidarının Suriye'ye girme planı Türkiye'ye bakan yönüyle de büyük krizlere gebe! Ankara'nın Cerablus'ta açacağı cephe orada kalmayacak. Türkiye'yi de içinden etkileyecek. TSK'nın Cerablus'a girmesi hâlinde, bu kenti vazgeçilmez addeden PKK ile IŞİD'in Türkiye'yi kana bulaması işten bile değil. Suriye Kürtlerine müdahale AKP'nin ciddi tavizler vererek sürdürdüğü barış sürecini de baltalayacak. Muhtemelen PKK silahlı eylemlere geri dönecek.

Ankara kâğıt üzerinde, kendince muhtemel operasyonu meşrulaştırmaya çalışsa da işin özünde TSK'yı, BM üyesi ve kısmen de olsa egemen bir devleti ‘işgale' itiyor. Türkiye bu tek taraflı hamlesiyle Esed rejiminin arkasında duran Rusya, Çin ve İran'ı da karşısına alacak. Diğer taraftan Türkiye'nin müdahalesi Rusya veya İran'ın Esed rejimine daha fazla destek vermesine, rejimin güçlenmesine, Suriye denkleminin negatif yönde değişmesine kapı aralayabilir.

Son tahlilde, Türk hükümetinin BM kararı ve NATO onayı olmaksızın, üstelik ABD'ye rağmen Suriye'ye girmesi uzun vadede Türkiye'nin Batı eksenindeki zeminini de zayıflatır. Halep orada olsa da arşın burada!

TAMPON BÖLGE İLE GÜVENLİ BÖLGENİN FARKI NE?

‘Tampon Bölge' uygulaması özünde sınır güvenliğiyle ilgili. Sınır ötesinden gelen tehditleri bertaraf etmek için komşu devletin sınır boyunda kurulan güvenli alana işaret eder. Bir tampon bölgenin kurulabilmesi, orada ağırlanacak insanların korunabilmesi için geniş bir alana ve bu alanı korumak üzere büyük bir askerî güce ihtiyaç duyuyor. Aynı zamanda söz konusu bölgenin uçuşa yasak bölge ilan edilmesi gerekiyor. ‘Güvenli Bölge' ise temelde insani amaçlara dayanıyor. Sınırınızın ötesinde yaşanan insani dramlara, etnik temizliğe, katliamlara mâni olmak için kurulan güvenli alan kastediliyor. Temelinde insanlığın korunması yattığı için uluslararası toplum bu tür girişimleri daha kolay sahipleniyor.

OPERASYON MEŞRU OLUR MU?

Türkiye'nin muhtemel Suriye müdahalesinin ve sınırda Kürt devleti kurdurmama girişiminin uluslararası hukuk zeminindeki karşılığını Uluslararası Hukuk Profesörü Cenap Çakmak ile konuştuk. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi ve Max Planck Uluslararası Hukuk Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çakmak, Ankara'nın sınırı geçmek için yeterli, meşru gerekçelerinin oluşmadığını, bu hâlde tek taraflı müdahalenin Türkiye'yi işgalci durumuna düşüreceğini söylüyor.   

- Türkiye'nin Suriye'ye girmesinin uluslararası hukuk zemininde karşılığı nedir?

Devletler bu tür hamlelerini uluslararası hukuk zemininde meşrulaştırmaya çalışır. Ama burada öne süreceğiniz gerekçelerin diğer devletler ve örgütler nezdinde kabul edilebilir olması lazım. Eğer Türkiye Suriye'ye girerse bu operasyonu uluslararası hukukta yer alan ‘meşru müdafaa' fıkrasına dayandırmaya çalışacaktır. Ancak Suriye'den Türkiye'ye yönelik kuvvetli bir tehdit gelmemesi Ankara'nın meşru müdafaa söylemini zayıflatıyor.

- Ankara özünde orada Kürt devletinin oluşmasına mâni olmaya çalışıyor.

Sınırlarınızın dışına, herhangi bir topluluğun devlet kurma sürecine mâni olmak, bu doğrultuda o bölgeye asker göndermek, o coğrafyayı işgal etmek ağır bir hukuk ihlalidir. Türkiye Suriye'ye ancak dünyanın meşru hükümet olarak tanıdığı Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO) daveti üzerine asker gönderebilir. Davet olsa bile Ankara söz konusu operasyonunu ‘devlet kurdurmama' üzerine şekillendiremez. Uluslararası hukuk, devletlerin karşılıklı olarak toprak bütünlüğüne saygı göstermelerini zorunlu kılar. Bir devlet sınırları dışında başka bir devletin kurulmasına mâni olamaz. Ankara Suriye'ye şartlar oluşmadan, ‘güvenli bölge oluşturma' niyetiyle bile girse gerek uluslararası hukuk gerekse küresel siyaset marjında suçlanır. Ağır bedeller ödemek zorunda kalabilir.

- Hangi hâllerde müdahale hakkı doğar?

Uluslararası hukuk devletlerin toprak bütünlüğünü ihlal eden müdahalelere yeşil ışık yakmaz. Meşru müdafaa, etnik temizliği önleme, insani yardım gibi bazı istisnalar var. Ancak Ankara'nın elinde bu yönde somut gerekçeler yok. O gerecekler bile bu tür kalıcılık ifade eden askerî operasyonlara zemin oluşturmaz. Türkiye güvenli bölge oluşturma hedefine BM, uluslararası koalisyon gibi kolektif bir dayanak bulmak zorunda. Ayrıca Ankara'nın ‘Kürt devleti kurdurmama' söylemi çok hatalı. Hâlbuki operasyon söylemini Suriye'nin toprak bütünlüğü vurgusu üzerine kurabilirdi. ÖSO'dan davet almaya çabalayabilirdi.

- Türkiye tek taraflı girerse ne tür sorunlarla yüzleşir?

ABD 2003 Irak işgalini o günkü şartlarda hukuki zemine oturtsa da gelinen noktada bugün gerek hukuki gerekse siyasi alanda ağır bedeller ödüyor. Washington yönetimi bile Irak işgalinin ABD'ye ciddi zarar verdiğini kabullendi. Dolayısıyla Suriye'de hukuki meşruiyetinin olmadığı açık bir adım, eninde sonunda Türkiye'ye ciddi zarar verecek. Devletler uluslararası hukuk ihlallerinin bedelini hukuktan çok siyasi alanda öder.

(Kaynak: Aksiyon)

zaman gaz

http://www.zaman.com.tr/gundem_operasyon-kime_2304330.html

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum