NEVRUZ; GÜNEŞTİR / Prof. Dr. Öcal Oğuz

NEVRUZ; GÜNEŞTİR / Prof. Dr. Öcal Oğuz
27 Mart 2020 - 18:37

NEVRUZ; GÜNEŞTİR

Türkçesi “Yenigün” olsa da kutlayanlar arasında Farsça karşılığı olan “Nevruz” yaygındır. Doğada baharın ve yazın, kültürde dirilişin ve özgürlüğün, toplumsal hayatta bolluğun ve bereketin sembolüdür.

Bu önemli gün Kuzey Yarımkürede pek çok devleti bir araya getirmiş ve Nevruz; 2009 ile 2016 yıllarında yapılan ve 12 ülkenin “Nevruz bizim yaşayan ortak kültürel mirasımızdır” anlamına gelen katılımlarıyla UNESCO tarafından “İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesine alınmıştır.  Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ise 2010 yılında 21 Martı “Dünya Nevruz Günü” ilan etmiştir.

Her millet ve kültür bu gün yaptığı kutlamaya kendinden, tarihinden bir anlam ve ruh katmıştır. Bizim için Nevruz, Ergenekon’dan çıkış günüdür. İslam dünyasındaki yaygın inanışlara göre Âdem bugün yaratılmış, Hz. Ali bugün halife olmuştur. Nevruz'la ilgili bunun gibi umudu, özgürlüğü, geleceği, bolluğu anlatan daha pek çok mit, destan, hikâye vardır Kuzey Yarımkürede.

Doğa bilimleri ile ilgili literatürde bizim Nevruz dediğimiz 21 Mart “bahar ekinoksu” diye bilinir ki bir de 23 Eylül’de “güz ekinoksu” vardır.  Ekinoks, Türkçeye  “gün-tün ılımı” veya “gece-gündüz eşitliği” olarak çevrilir. Pek yaygın olmayan ve ekinoks karşılığı olarak kullanımına şahsen tanık olmadığım  “ılım”  kelimesini doğrusu pek sevdim. Eski Türkçeden geliyorsa eyvallah, biri uydurmuşsa da kabulüm.

Ilım; ılımak, ılık, ılıman, ılımlı gibi yakın akrabalarıyla birlikte genel anlamda ve konumuz özelinde mutedil olmayı ve orta yol tutmayı ifade ediyor ki bu kelime 21 Mart’a çok yakışıyor. Bugün gece ve gündüz, Güney Yarım Kürede de Kuzey Yarım Kürede de 12’şer saat. Ne bir dakika eksik, ne bir dakika fazla.

Bunun için Kuzey Yarımküredeki pek çok kültür, 21 Martla başlayan büyük değişime kendi dilince “Yenigün” veya “Yılbaşı” diyor ve bu günü bayram olarak kutluyor. Çünkü herkesçe biliniyor ki Güneş, Kuzey Yarımkürede 22 Martta bir dakika daha fazla kalacak ve günden güne kalma süresi ve etkisi artacak.

Türk halkları arasından derlenen mitolojik metinlere göre, dünyaya hâkim olmak için birbiriyle mücadele eden iki güç vardır. Bunlardan biri yazı değeri kışı temsil eder. Aralarındaki kavgada bir o yener, bir o. Kışın gelişi kötülüğün kazandığının sembolü olarak görülür. O kazanınca iyinin yanında olan her şey savaş alanını terk eder ve kendi içine kapanır.

İşte bu yüzdendir ki Güneş, güz gelince 23 Eylülde göçmen kuşları, ağaçların yapraklarını, çimeni çiçeği, ürünü üretimi peşine takıp Güney Yarımküreye göç eder. İyiliğin kötülüğü yenmesine kadar orada kalır ve 21 Martta Kuzey Yarımküreye dönme kararı alır. İyiliğin zaferini ve Güneşin dönüşünü havada leylekler, turnalar; yerde çiğdemler, kardelenler, nevruzlar müjdeler.

Bu müjdeyi alan toprak uyanacak, tohumlar yeşerecek, ağaçlar çiçeklenecek, kuşlar yuvalarını kuracak, koyunlar döl dökecek. Evlerde bahar temizliği başlayacak, köşeye bucağa sinen kötü ruhlar sokağa atılacak, onların dokunduğu eşyalar güneşlenecek, evler “alaz alaz” dualarıyla tütsülenecek.

Bu sevinç ve mutluluk, bolluk ve bereket, sokakları çınlatan çocuk sesleri ve kuzu melemeleri yaz boyunca sürecek. Güneş, bizim şimdi “ultraviyole" dediğimiz ve yararlılığını öğrendiğimiz ışınlarını yollamaya devam edecek, bizleri her türlü uğursuzluğa, kötülüğe, hastalığa karşı koruyacak.

Biz bileceğiz ki iyilik ruhlarının sağladığı bu güzel günler, güz ılımından sonra bitecek ve tekrar kötülük kazanacak. Yeniden evlerden çıkamayacağımız, kötülük saçan ruhların, koncolosların hükmünün geçtiği Karakış, Zemheri ve Gücük ayları gelecek.

Onun için Güneş, bütün iyilik ruhlarını alıp Güney Yarım Küreye göçmeden kış hazırlıklarına başlayacağız, kilerleri, depoları, ambarları yaza kadar yetecek yiyeceklerle dolduracağız. Sonra yaktığımız ateşlerin etrafında ısınarak, zorunlu olmadıkça kötü ruhlardan korunmak için evden çıkmayarak, güzün depoladığımız yiyeceklerle iyi beslenerek bahar ılımını bekleyeceğiz.

Bütün bunları biz halk bilimciler derslerimizde mitler, şiirler, halk inançları, bayramlar gibi konularda söz Nevruz’a gelince çoğu zaman “eskiden”, “atalarımız” “ilkel çağlarda” veya “mitolojik dönemde” gibi eklemelerle daha çok geçmişe öteleyerek anlatır, yapılan uygulamaları atalarımızın günümüze gelen kültürel miras kalıntıları olarak görürdük.

Bugün ise Kuzey Yarım Kürede bambaşka bir 21 Marta uyandık. Bütün Kuzey Yarımküre nefesini tutmuş, atalarımızdan kalan bir kültürel mirasın bayram hazırlıkları için değil, hayatta kalabilmek için Güneşin dönüşünü veya başka bir söyleyişle bahar ekinoksunu karşılıyor.

Bütün tıp otoriteleri, dünyayı saran Korana Virüs veya diğer adıyla Covit-19’un yayılımını önlemenin veya en azından yavaşlatmanın çaresi olarak Kuzey Yarımküreye dik gelen güneş ışınlarını gösteriyor. Beklentimiz odur ki 21 Marttan itibaren Kuzey Yarımküre ısınacak, ultraviyole ışınları virüsleri kısa sürede öldürecek ve yayılım azalacak.

Bunun için virüs taşıması muhtemel eşya ve yüzeylerin bahar temizliği yapar gibi güneşe tutulması tavsiye ediliyor. Alazlama veya tütsüleme yapar gibi evlerin hijyen sağlayıcılarla temiz tutulması isteniyor.

Kötücül ruhların ve Koncolosların sokaklarda gezdiği kara kış aylarında olduğu gibi, mecbur kalmadıkça sokağa çıkmamamız öğütleniyor. Eskilerin güzün kış hazırlığı yaptığı gibi, bizim de ihtiyaç duyduğumuz şeyleri depolayıp evde oturmamızın hayat memat meselesi olduğu söyleniyor.

Kısacası bütün bunlardan anlaşılıyor ki siz ne kadar “miras”  “mitolojik dönem” veya “halk inanışı” diye öteleseniz; “bayram”, “şölen” diye eğlence gibi görseniz de onlar üç beş bin yıllık uzaklardan geliyor, ya olgu ya da hayat kurtaran deneyimler olarak karşınıza çıkıyor.

Hatta kışın evde kalmamanın intikamını sizi yazın ev hapsinde tutarak alabiliyor.

Prof. Dr. Öcal Oğuz

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum