Malazgirt Zaferi'nin 951. yıl dönümü

Büyük Selçuklu Hükümdarı Alparslan ile Bizans İmparatoru IV. Romen Diyojen arasında 26 Ağustos 1071 tarihinde gerçekleşen muharebe Alparslan’ın zaferi ile sonuçlandı. Hafızalara kazınan kutlu zaferin bugün 951. yıl dönümü kaydediliyor. Büyük Selçuklu İmparatoru Alparslan tarafından kazanılan Malazgirt Muharebesi sonucunda Türklere Anadolu’nun kapıları açıldı.

Malazgirt Zaferi'nin 951. yıl dönümü
26 Ağustos 2022 - 15:05

Tarihte en önemli günlerden biri olan Malazgirt Zaferi’nin bugün 951’inci yıl dönümü. Anadolu’da yaşamak ve yurt tutmak için yapılan mücadele, 26 Ağustos 1071 tarihinde Büyük Selçuklu Hükümdarı Alparslan ile Bizans İmparatoru IV. Romen Diyojen arasında gerçekleşen muharebede Alparslan’ın zaferi ile sonuçlandı. Büyük Selçuklu İmparatoru Alparslan tarafından kazanılan Malazgirt Muharebesi, Türklere Anadolu’nun kapılarını açmasından dolayı önem arz ediyor.

Malazgirt Zaferi bu yıl da pek çok kişi tarafından çeşitli törenlerle anılacak. Etkinliklere katılacak olan kişiler Anadolu’nun kapısının Türklere açılışını kutlayacak.

MALAZGİRT ZAFERİ NEDİR, NE ZAMAN OLDU?

Bu sene 951. yıl dönümü kutlanacak Malazgirt Meydan Muhaberesi 1060’lı yıllarında Büyük Selçuklu Sultanı Alp Arslan Türk dostlarına Ermenistan ve Anadolu’ya doğru göç etmesine izin verdi. Türkler buralarda şehirlere ve tarım alanlarına yerleştiler. 1068 yılında komutan Romen Diyojen bu bölgedeki Türklere karşı bir sefer düzenledi. Diyojen’in Türklere karşı düzenlediği sefer zaferle sonuçlansa da Türk atlılarını yakalayamadı. 1070 yılında Türkler Büyük Selçuklu Hükümdarı Alparslan komutasındaki bir orduyla, günümüzde Muş’un bir ilçesi olan Malazgirt’te Manzikerti ve Erciş kalelerini ele geçirdi. Daha sonra Diyarbakır ve Bizans ordusu yönetimindeki Urfa’yı kuşattı ancak alamadı. Sultan Alparslan Türk Beylerinden Afşin Beyi de güçleri arasına katarak Halep’i de aldı. Sultan Alparslan Halep’te konaklarken Türk atlı birliklerinin bir kısmına ve Akıncı Beylere Bizans şehirlerine akınlar düzenlemesine izin verdi. Bu sırada da Türk akınlarından ve son gelen Türk ordusundan çok rahatsız olan Bizanslılar tahta ünlü komutan Romen Diyojen’i çıkardılar.

Bizans ordusu düzenli Rum ve Ermeni birlikleri dışında ücretli Slav, Got, Alman, Frank, Gürcü, Uz, Peçenek, Kıpçak askerlerinden oluşuyordu. Ordu ilk olarak Sivas’ta dinlendi. Burada halkın coşkuyla karşıladığı imparator halkın dertlerini dinledi. Halkın Ermeni taşkınlık ve barbarlığından yakınmaları üzerine kentin Ermeni mahallelerini yıktırdı. Pek çok Ermeni’yi öldürüp, önderlerini sürgüne yolladı. Haziran 1071’de Erzurum’a vardı. Orada, Diyojen’in generallerinden bazıları Selçuklu bölgesine ilerlemeyi sürdürmeyi ve Alp Arslan’ı hazırlıksız yakalamayı teklif etti. Nikeforos Bryennios da dahil diğer generallerin bazıları da bulundukları yerde bekleyip pozisyonlarını güçlendirmeyi önerdi. Sonuç olarak ilerlemeye devam etme kararı verildi.

Diyojen, Alp Arslan’ın çok uzakta olduğunu veya hiç gelmeyeceğini düşünerek ve Malazgirt’i ve hatta Malazgirt yakınındaki Ahlat kalesini hızlıca geri ele geçirebileceğini ümit ederek Van Gölü’ne doğru ilerledi. Öncü kuvvetlerini Malazgirt’e gönderen imparator ana kuvvetleriyle yola çıktı. Bu sırada da Halep’te bulunan hükümdara elçiler göndererek kaleleri geri istedi. Elçileri Halep’te karşılayan hükümdar teklifi reddetti. Mısır’a hazırladığı seferden vazgeçip Malazgirt’e doğru 20 bin-30 bin kişilik ordusuyla yola çıktı. Casuslarının verdiği bilgiyle Bizans ordusunun büyüklüğünü bilen Alp Arslan Bizans İmparatorunun gerçek hedefinin İsfahan’a (bugünkü İran) girmek ve Büyük Selçuklu Devletini yıkmak olduğunu sezdi.

Alparslan, Ahlat’tan ayrılarak Ahlat-Malazgirt arasındaki Rahve ovasında karargâhını kurdu ve askerlerini tepelere yerleştirip ovayı kontrolü altına aldı. Bizans ordusunun büyüklüğü sebebiyle meydan savaşına girişmeye henüz karar vermediğinden görünüşte barış teklifinde bulunmak, gerçekte ise düşmanın durumunu tespit etmek için İmparatora bir elçilik heyeti gönderdi. İmparator, Sultan Alparslan’ın bu elçilik heyetini köşeye sıkıştığı için gönderdiğini zannederek teklifi reddetti. Gelen elçileri soydaşlarını Hristiyan topluluğuna geçmelerine ikna etmek üzere ellerine birer haç tutuşturarak geri yolladı.

Cuma günü öğleye kadar orduyu denetleyen ve kumandanlarına son direktiflerini veren Alparslan, ordusuyla birlikte Cuma namazını kıldıktan sonra “Ölürsem kefenim olsun” dediği beyaz bir elbiseyle askerin karşısına çıktı ve şu konuşmayı yaptı: “Ben, Müslümanların camilerde bizim için dua etmekte oldukları bu saatlerde düşmanın üzerine atılmak istiyorum. Galip gelirsek arzu ettiğimiz sonuç gerçekleşmiş olur, yenilirsek şehit olarak cennete gideriz. Bugün burada ne emreden bir sultan ne de emir alan bir asker var; ben de içinizden biri olarak sizinle birlikte savaşacağım; benimle gelmek isteyenler peşime düşsünler, istemeyenler serbestçe geri dönebilirler.” Sultan Alparslan, bu ünlü konuşmasının ardından ilk hücumu başlattı.

Şiddetli çarpışmaların ardından Sultan Alparslan’ın bizzat yönettiği Kurt Kapanı (Turan, Hilal Taktiği) taktiği ile Bizans ordusu çembere alındı. Öte yandan Bizans ordusunda savaşan Peçenek, Uz, Kıpçak (Türkleri) askerleri Afşin Bey, Artuk Bey, Kutalmışoğlu Süleyman Şah gibi Selçuklu komutanları tarafından verilen Türkçe emirlerden etkilenen bu süvari birlikleri de soydaşlarının yanına katılınca Bizans ordusu süvari gücünün önemli bir kısmını kaybetti. Sivas’ta soydaşlarına yaptıklarının acısını çıkartmak isteyen Ermeni askerleri her şeylerini bırakıp savaş alanından kaçınca Bizans ordusu için durumun vahameti arttı. Ordusunu komuta etme olanağının kalmadığını gören Romen Diyojen yakın birlikleriyle kaçmaya kalktıysa da artık bunun imkânsız olduğunu gördü. Sonuçta tam bir bozgun havasına giren Bizans ordusunun büyük bölümü akşam hava kararıncaya kadar yok edildi. Kaçamayıp sağ kalanlar teslim oldular. İmparator omzundan yaralı olarak ele geçirildi.

Sultan Alparslan İmparatora bir savaş esiri değil bir konuk hükümdar muamelesi yaptı. İki hükümdar arasında geçen müzakereler sonunda bir barış antlaşması imzalandı. Buna göre,

İmparator kurtuluş akçesi olarak 1,5 milyon altın verecek.

Bizans Devleti her yıl Selçuklu’ya 360.000 altın vergi ödeyecek.

Bizans’ın elinde bulunan bütün İslâm esirleri serbest bırakılacak.

Bizans gerektiğinde Selçuklu’ya askerî yardımda bulunacak.

İmparator kızlarından birini sultanın oğluna nikâhlayacak.

Antakya, Urfa, Menbiç ve Malazgirt Selçuklu’ya bırakılacak.

MALAZGİRT MEYDAN SAVAŞININ TÜRK TARİHİ AÇISINDAN ÖNEMİ

Diyojen’in tahttan indirilmesiyle yerine geçen VII. Mikhail Dukas, Romanos Diyojen’in imzaladığı antlaşmanın geçersiz olduğunu ilan etti. Bunu haber alan Alparslan da ordusuna ve Türk Beylerine Anadolu’nun fethi emrini verdi. Bu emir doğrultusunda Türkler Anadolu’yu fethe başladılar. Bu saldırılar, sonu Haçlı Seferleri ve Osmanlı İmparatorluğu’na varacak bir tarihi süreci başlamış ve elde edilen bu zaferle Türklere Anadolu’nun kapıları açılmış oldu.


Filiz
26 Ağustos 2022, 10:03
Kırım Haber Ajansı - QHA

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum