M Furkan Kocaaslan: DOSTOYEVSKİ’Yİ ANLAMAK

Lisedeyken, yağmurlu bir günde tanımıştım Raskolnikov’u. O gün, tanımaya başlamıştım Dostoyevski’yi ve ‘’Suç ve Ceza’’ ile başlayan Rus edebiyatı merakım bugüne dek devam etti.

M Furkan Kocaaslan: DOSTOYEVSKİ’Yİ ANLAMAK
18 Mart 2012 - 23:23

 

                                                DOSTOYEVSKİ’Yİ  ANLAMAK

Lisedeyken, yağmurlu bir günde tanımıştım Raskolnikov’u.   O gün, tanımaya başlamıştım Dostoyevski’yi ve ‘’Suç ve Ceza’’ ile başlayan Rus edebiyatı merakım bugüne dek devam etti.

Dostoyevski romanlarını, uykuda görülen, insana gerçekmiş gibi gelen rüyalara benzetirim. Hani uyanırsın da hala rüyanın etkisi devam eder. Sanki rüyada görülen o anı yaşamış gibi hissedersin kendini.

İşte öyle bir şeydir Dostoyevski romanları. Okumaya başlandığı an, dış dünyadan koparır insanı ve bambaşka bir gerçekliğin içine sokar. Ama bir roman olduğunu hiç belli etmez. Sanki bir kurgu değil de, Dostoyevski oturmuş ve bize bir anıyı anlatırmış gibi.

Nitekim Suç ve Ceza romanında da öyle güçlü bir anlatım vardır ki, Dostoyevski’nin, cinayet psikolojisini anlatmak ve bu romanı yazmak için cinayet işlediği bile söylenir.

Suç ve Cezayı ilk kez okuduğumda kelimelerin büyüsüne kapılmıştım. Beni alıp o romandaki gerçekliğin içine sokmuştu.

Romanı bitirdiğimde sanki bir şeylerin eksik olduğunu hissediyordum. Anlatımı, çok ilgimi çekti ama sanki tam olarak anlamamış hissediyordum kendimi.

Romanı bitirdikten sonraki günler, tam anlamıyla Rus edebiyatını ve Dostoyevski’yi araştırmaya vermiştim kendimi. İnternetten sayfalar dolusu bilgi topladım. O dönemin Rusya’sını inceledim.

Diğer önemli Rus yazarları inceledim. Tüm bunları, romanı sonraki okuyuşumda daha fazla tat almak ve anlayarak okumak için yapmıştım.

Sonra bir kez daha okudum. Bu sefer daha farklı bir gözle baktım kitaba. Her sayfasını içime sindirerek okudum  ikinci okuyuşumda.

Daha başka ayrıntılar keşfettim, ilk okuduğumda fark edemediğim.  Daha çok bağlandım kitaba.

Ardından zincirleme halinde Rus edebiyatı eserlerini okudum. Karamazov kardeşler, Ezilenler, Ölü evinden anılar, Yeraltından notlar, Kumarbaz, Budala…

Her okuyuşta Dostoyevski’yi daha fazla anladığımı düşündüm. Sonra diğer yazarlar: Tolstoy, Puşkin, Turgenyev, Gogol…

Her birini okudukça daha çok ayrıntıyı keşfettim. Adeta yaşadıkları dönemin birer aynasıydılar bu yazarlar. Her birinde kendimi koydum onların yerine.

Suç ve Ceza’da, vicdani hesaplaşmalar yaşayan Raskolnikov oldum.

Budala’da sara hastası  Nikolayeviç Mişkin oldum.

İşte bu yüzden Rus klasiklerini anlamak için belli bir bilgi birikimi gerektiğini düşünüyorum.

Meb’in  öğrencilere tavsiye ettiği 100 temel eserin çoğunun ilköğretim seviyesi ve lise 1-2 de tam anlamıyla anlaşılabileceğini, sindirilebileceğini düşünmüyorum. Suç ve ceza, Madam Bovary gibi eserler bir bilgi birikimi ister diye düşünüyorum.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum