Kazakistan'da Türk dünyasının kültürel mirasının korunmasına yönelik konferans düzenlendi 

9-12 Haziran tarihleri arasında Kazakistan'da Türk dünyasının kültürel mirasının korunmasına yönelik konferans düzenlendi.  Almatı'da "Türk halklarının manevi değerleri ve kültürel mirası" konulu uluslararası bilimsel ve metodolojik konferans yapıldı. Türk Kültür ve Miras Vakfı tarafından Kazakistan Kültür ve Enformasyon Bakanlığı işbirliğinde ülkenin güneyindeki Yedisu Vadisi'nde bulunan Tamgalı Devlet Açık Hava Müze Rezervi Ziyaret Merkezi'nde düzenlenen konferansa Türk Kültür ve Miras Vakfı Başkanı Aktotı Raimkulova, Kazakistan Cumhurbaşkanı Danışmanı Malik Otarbayev, Kazakistan Kültür ve Enformasyon Bakanlığı Kültür Komitesi Başkanı Kümis Seyitova'nın yanı sıra Kazakistan, Türkiye, Azerbaycan, Kırgızistan, Özbekistan'ın bilim adamları, tarihçileri, arkeologları ve restoratörleri katıldı. Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Meclisinden sayın millet vekili, Dr. Cavanşir Feyziyev  konferans'da "Türk kültür mirasının uluslararası düzeyde tanıtılması" konusuyla katkılarını sağlamışdır. Sayın Cavanşir beyefendiye değerli katkılarından dolayı teşekkür eder, kongre bildirisini dikkatlerinize sunarız.

12 Haziran 2024 - 09:00 - Güncelleme: 12 Haziran 2024 - 10:19
Türk kültür mirasının uluslararası düzeyde tanıtılması çağdaş zamanın ihtiyacıdır
*Dr. Cavanşir Feyziyev


Ortak tarih, kültür ve ortak değerlerle birleşen Türk halkları yüzyıllardır birbirleriyle yakın ilişki içinde olmuş, birlikte yaşamış, sevinçlerini, üzüntülerini paylaşmışlardır. Bu milletlerin başlarında zaman-zaman kara rüzgarlar esse de fakat hiç bir irade bu birliği bozacak güce sahip olmamışdır. Birbirlerinden ayrılsalar bile manevi bağları hiçbir zaman sarsılmamıştır.
Tüm dünyada mali ve ekonomik krizin hala devam ettiği bir dönemde Türk devletleri başarılı bir şekilde kalkınıyor. Buna sebeb bu ülkelerde var olan istikrardır ki, bu da türk halklarının en büyük başarısı ve zenginliğidir. Bugün bu ulusların her biri, bu zenginliği korumak ve geliştirmek için birlikte çalışmaya büyük önem veriyor. Ortak değerlerimizi, Türk kültür mirasını korumak, dünyaya tanıtmak için, "21. yüzyıl Türk dünyasının yüzyılı olmalı!" düşüncesiyle tüm olumlu eğilimleri güçlendirmek, birlikte çalışmak üzerine her bir türk ulusu kendi adına katkılar sağlamaktadır.
15 Haziran 2021 tarihli Şuşa Deklarasyonu'nun Azerbaycan Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki ittifak ilişkilerine dair şu paragrafında okuyoruz: "Taraflar, Türk kültürel mirasının tanıtılması alanında ortak iş birliğini uluslararası düzeyde güçlendireceklerdir.” “Şuşa Deklarasyonu”nda bu noktanın temelinde yukarıda söylediğimiz fikirler vardır.
Bu gün Türk dilinde konuşan ülkelerin ortak iş birliğine artık her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulmakta ve bu iş birliği çeşitli yönlerde yürütülmektedir. Elbette öncelikle kardeş milletler ile komşu ülkeler arasında karşılıklı yarar sağlayan ekonomik iş birliğinin güçlendirilmesi gerekiyor. Bu çerçevede, kardeş ülkeler arasında eğitim, bilim ve kültür alanlarındaki işbirliğinin daha da geliştirilmesine ve Türk mirasının araştırılmasında mevcut kurumların deneyimlerine dayalı deneyim alışverişine büyük önem verilmektedir. Örneğin, Türk Konseyi'nin Almatı'da düzenlenen ilk zirve toplantısı kararıyla yayımlanan yıllık "Türk dünyası" almanağı, Türk Akademisi tarafından hazırlanan "Türkçe eğitim antolojisi", ilk uluslararası sempozyum olan "Günümüzde Türk dünyası" : Türkistan'da düzenlenen gerçek durum, gelişme beklentileri" ve.b. bu anlamda büyük önem taşımaktadır.
16 Ağustos 2013 tarihinde Azerbaycan’da Gebele'de düzenlenen Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi III. Zirve toplantısında Azerbaycan Cumhurbaşkanı böyle bir konuşma yapmışdı: "Bugünkü konuşmalarda aynı zamanda halklarımızın doğasında var olan hoşgörüden de söz edilmekdedir. Nitekim, ülkelerimizde yaşayan tüm halklar, etnik veya dini mensubiyeti ne olursa olsun, her türlü haktan yararlanır, aile gibi yaşar ve hiçbir zaman hoş olmayan durumlar yaşamazlar. Bu bizim birey olarak da, toplum olarak da büyük zenginliğimizdir ve Türk dünyasını hoşgörü ülkesi olarak (toleyrant bir ülke olarak) dünyaya sunmaya çalışmalıyız..."
"Türk dünyası" tarihi ve derin anlamlara sahip bir terimdir ve temelde büyük bir kültürün önemli bir parçasını oluşturur. Türk devletleri arasındaki işbirliği ve dayanışmanın bölgenin barış, istikrar ve refahına katkı sağlayacağından hiç bir şüphemiz yoktur. "Sekiz devlet, tek millet" sloganıyla ülkelerimiz arasındaki işbirliği, eşit ve karşılıklı saygı temelinde ilerlemeye devam ediyor.
Biz Türk milleti olarak Ortak bir mirasta birleşiyoruz, bu mirasın yardımıyla halklarımız arasındaki kapsamlı iş birliğini derinleştirmek mümkündür. Ve bütün bunlar bölgede ve dünyada barış ve istikrarın sağlanmasına yönelik çalışmalardır.
Dünya medeniyetine değerli katkılar sağlayan her bir Türk devleti kültürel mirasıyla Türk dünyasının ayrılmaz bir parçasıdır. Modern aşamada kültürlerimizin gelişmesi, kültürel mirasımızın kuşaktan kuşağa aktarılması, medeniyetimizin yenilenmesinin devamı ve yıkılmazlığını sağlamaktadır.
Bu düşünceden hareketle Büyük İpek Yolu'nun günümüzde Türk halklarının birleşmesinin sembolü olarak nitelendirildiği ve öneminin giderek arttığı söylenebilir. Sadece modern bir formatta restore edildiği için değil, aynı zamanda bu halkların zihninde tarih ve kültürün ortaklığına dair bir imaj yarattığı için bunu söyleye biliriz. Bu söylenenler  İnsani ilişkiler, ortak kültürel zenginliklerin korunması, araştırılması ve yaygınlaştırılmasının önemli faktörlerinden biridir.
Türk halklarının ortak bayramı olan Nevruz kutlamalarının her yıl bir arada kutlanması türk halklarımızın birliğinin kanıtıdır. Elbette bu etkinliğin ortaklaşa yapılması bölgede barış ve dayanışmanın oluşmasına hizmet ediyor.
Kültürel ve insani işbirliği çerçevesinde her yıl kültür günleri, bilimsel konferanslar, sergiler ve toplantılar düzenlenmekte, klasiklerin edebi ve felsefi mirası incelenmekte ve tercüme edilmektedir.

Türk Kültür ve Miras Vakfı Başkanı Aktotı Raimkulova ve Dr. Cevanşir Feyziyev
Türk halkları arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesinde birçok kurumun da önemli rolü bulunmaktadır. TÜRKSOY, Türk Kültür ve Miras Vakfı, Türk Akademisi, zengin Türk kültür mirasının araştırılması, maddi ve manevi değerlerin dünya çapında tanıtılması konusunda önemli bir rol oynamaktadır. Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi ve Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi de bu yönde başarıyla çalışmaktadır.
Yakın tarihe baktığımızda Türk halkları arasındaki ilişkilerin Orta Asya'da yeni bağımsız devletlerin ortaya çıkışının ilk aylarında şekillenmeye başladığını görürüz. O dönemde bu milletler Ankara Deklarasyonu'nu imzalayarak geniş Türk dünyasında karşılıklı iş birliğini geliştirme yönündeki irade ve kararlılıklarını ortaya koymuşlardı. Türk dilinde konuşan ülke başkanları Azerbaycan, Türkiye, Kırgızistan, Özbekistan ve Kazakistan'da farklı heyetlerde toplantılar gerçekleştirdi ve görüşmelerde bulunmuşlardı. 2009 yılında Azerbaycan'ın kadim şehri Nahçıvan'da kurulan Türk Dilinde Konuşan Devletler İşbirliği Konseyi'nin kurulmasıyla bu ilişkilerde yeni, daha düşünceli ve pragmatik bir aşamaya geçildi. Burada kabul edilen belge esas olarak Türk dilinde konuşan ülkelerin çok planlı etkileşiminin gelecekte niteliksel olarak daha yüksek bir düzeye getirilmesinin temelinde dayandı.
Türk medeniyetinin derin kökleri vardır. Küreselleşme ve çağın getirdiği zorluklar karşısında gücünü koruyan medeniyetlerimiz, genç nesli insani değerler ruhuyla yetiştirerek ilerlemektedir. Tüm bunların arka planında gerçek sonuçlar veren toplantılar, zirve görüşler, etkinlikler vb. yapılıyor ki, bütün bunlar hiç şübhesiz, Türk devletleri arasındaki entegrasyon süreçlerinin daha da geliştirilmesine, halklarımızın karşılıklı manevi zenginleşmesine ve yakınlaşmasına zemin yaratacaktır. Bütün bu manevi yakınlıklar Türk kültür mirasının uluslararası düzeyde tanıtılması  yönünde ortak işbirliklerini güçlendirecektir.

*Dr. Cavanşir Feyziyev, Azerbaycan Milli Meclisi Milletvekili


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum