ARZU KUREYŞİ YAZDI: MATEMATİĞİN YANSIMASI
Oysa matematik bir sanattır. Müzik, şiir, resim ve edebiyat gibi bir sanat... Dünyaca ünlü resimler zorla mı çizildi? Yada hiç unutulmayan, duygularımızı coşturan o şiirler, zorla mı yazıldı?
22 Ekim 2024 - 11:51
MATEMATİĞİN YANSIMASI
Başlayan her günüm bir bitişin habercisi olup olaylar ve durumlar, mutluluklar ve duyulan bütün üzüntülerle bir ders bırakıp bitişini sunar benim için.
Bundan daha gerçek olan bir gerçek var mı?
Sabır ediyoruz ama ne için?
Zorluklar bitmeyecek. Yani biz insan olarak zorlukların bitmesine izin veremiyoruz. Bir şekilde aklımızda bir sorunun peşine düşüyoruz. O bittiğinde başka bir sorunla uğraşmaya başlıyoruz. Böyle devam ederek de tüm duyguları yaşamış oluruz.
İnsan dediğimiz bu işte, mutluluğu arıyor ama dikenli yollarda...
Gördükleri ile yetiniyor, daha ilerisinin ver olmadığını düşünüyor, perdenin arkasındakilerden habersiz, nereye gideceğini bilmediği hâlde bilenler gibi davranıyor.
Bilenle bilmeyenin gerçeğini de ya bilmiyor ya da bilse de umursamak istemiyor.
Somutluğa önem verdiği kadar soyutluğa da verse dünya da kötülük diye bir şey kalmaz. Kötülüğün olmadığı bir dünya düşünülemez. Çünkü dengesizlik ortaya çıkar.
Oysa harika şeyler, mükemmellikler ve bütün güzellikler perdenin arkasında saklıdır. Her şeyin özünde var olan bir düzen...
Gerçekler ne kadar önemli olsa da kurguladıklarımız, hayal gücümüzle yarattıklarımız her zaman gerçeğin ötesinde yer almalıdır.
Çünkü özümüzü aslında hayal ettiklerimiz oluşturuyor.
Yani kısaca ne kadar önemli olduğumuz ve kim olduğumuz soruların yanıtları kısaca gün içerisinde neyi düşündüğünüzde. Saklıdır.
Bugüne kadar her şeyden ve herkesten en çok neye veya kime değer verdiniz?
Sizi bilmiyorum ama ben bütün o güzel duyguları bir şeye düşünerek yaşadım ve yaşamayı da devam etmekteyim.
"Hayatta kazanmadan önce zihninizde kazanmak zorundasınız." diyor John ADDİSON.
Ona kavuşmak istediğim hep onu düşündüğüm o şeyi zihnimde tam yerleştirmeden nasıl bu kadar katı olan bir dünyada elde edebilirim ki?
Bu konuda sizin farklı bir düşünceniz olabilir ama ben her şeyi başlatan veya bitiren insanın kendisi olduğunu düşünüyorum. Çünkü insanı diğer varlıklardan ayıran en önemli özelliklerden biri de onun irade sahibi bir varlık olmasıdır.
Hayatımda hiç farkında olmadan bir şey başlatırdım. Bir şeyin hayatıma girmesine izin verdim. Beni bana tanıttı. Onu tanıdıkça kendimi tanıyor ona yaklaştıkça da içimdeki o sesi duyabiliyor hâle geliyorum.
Çok şanslıyım ki onu her yerde, dünyanın her hangi bir köşesinde bulabilirim. Onu bu kadar sevmemin nedenlerinden biri de canlı cansızda, düzenli düzensizde onu görebileceğimdir.
Varlığının yanında her şeyin kusursuzluğunun sırrını açıklayan, her varlığın yaratma sebebini içinde gizleyen bu şey; varlıkta da yoklukta da var olan bu esrarengiz bir o kadarda muhteşem şeyin adını verip üzerine uzunca yazayım istiyorum.
Hep kendimden bir soru sormuşum dur. "Ben neden bu kadar matematiği seviyorum?" İşte tam da bu soruyu kitaplar okuyup ararken karşıma Matematik Sanatı adlı kitaptan şu cümleler çıktı:
Gerçekten de öyle. Kesin olan tek bir şey var. Yarının gözlemleriyle değişmeyecek bir hakikat istiyorsanız onu bilimde bulmaya çalışmaz; matematikte ararsınız.
Bende bunu istiyordum. Değişmeyecek bir kesinlik. Ve sorgulanmayacak bir sadeliği olan matematiği...
Bir yerde zerre kadar da olsa bir güzellik varsa orda Matematik de vardır. Çünkü Allah Teâlâ güzeldir.
Öyle ki yarattığı her varlıkta güzelliğini matematikle yansıtmış. Ve insanlardan bu güzellikleri bakıp düşünmelerini defalarca Kur'an-ı Kerim de buyurmuştur.
Günlerdir bu konunun etkisinde kalmışım. Bu konuyu diğer yazıda daha fazla açıklamayla sunmaya düşünüyorum.
Bu yazımda Matematik nasıl doğada varlığını bize kanıtlıyor." sorusu hakkında yazmak istedim.
Bir cümleyle" ben hayatı bundan ya da şundan değil Matematikten öğrendim." desem sizin tepkiniz nasıl olur?
Belki saçmaladığımı düşünüp geçersiniz. Veya belki de bunu neden söylediğimi sorup merak edersiniz. Böyleyse başlayalım:
Çoğu hayat dersi doğanın izlenimlerinde saklıdır. Bunu anlamak için ise sadece doğaya bakıp geçmek değil doğanın sesini duymak, doğayı yaşamak gerekir.
Bir karınca bile insan için büyük bir öğretmendir. İstersiniz karıncaları bir araştırın. Ve kendiniz bu muazzam evreni bir "Ol" demekle olduran o büyük zatın varlığına bir kere daha tanık olun.
Bunların sebebini açıklamak istersek bir cümleyle "Dünya bir sınav yeridir." dememiz yeterli olacaktır.
Her şeyiyle sınanıyoruz.
Bazen karanlığıyla bazen ise aydınlığıyla…
Evrenin bir düzen içerisinde olduğunun kanıtları nelerdir?
Sayılamaz...
Saymaya kimse cesaret edememiştir.
En basitinden her gün onunla kendinizi aynada gördüğünüz "göz"; her gününüzü onları açarak başladığınız, sevdiğiniz insanları onlarla gördüğünüz, Allah'ın mükemmel eserlerinde güzellikten izler aradığınız ve aradıklarınızı bulup düşündüğünüz o gözler ne kadarda kusursuz yaratılmış.
Ve anladım, mutluluğun benim adını "Matematik Dünyası" koyduğum dünyamda saklı olduğunu.
Ben yorgun gibi görünüyorum ama içimde bir fırtına var ki nerede onun sanatını görebilse yaklaşıp onu içine çeker.
Bazı insanların matematiği yapamıyorum cümlesini kurmaları geçmişte matematiği zorla öğrenmek zorunda oldukları içindir. Oysa matematik bir sanattır.
Müzik, şiir, resim ve edebiyat gibi bir sanat...
Dünyaca ünlü resimler zorla mı çizildi?
Yada hiç unutulmayan, duygularımızı coşturan o şiirler, zorla mı yazıldı?
Matematik de zorla yapılmaz ve öğrenilemez. Öncelikle onu sevmek gerekir.
Onun içindeki sanatı görmeyenler matematiği yapmayanlardır.
Şöyle düşünün, dünyaca ünlü bir şair hayata olan bakışı diğer insanlardan tamamen farklıdır.
Diğer insanlar yalnız konuşur. O ise konuşmanın yanında konuşmada ki kelimeleri hisseder. Hisler kelimelerle birleşirse ortaya şiir diye adlandırılan bir sanat çıkar.
Şairin malzemeliyle bir matematikçinin malzemesi bir kalem ve bir beyaz kâğıttan başka bir şey değildir. Yani biz onlara baktığımızda sadece bunları görürüz. Ama perdenin arkasındakileri göremiyoruz. Birinin malzemesi kelimeler diğerinki ise sayılar...
Birisi duygular diğeri ise düşünceler...
İkisi de mükemmel ve insanı anlatan.
Dünyaca ünlü bir ressam resim çizmekten sıkılabilir mi sizce?
"Sıkılamaz." Tam tersi, her şeyi çizmek ister. Düşüncelerini, soyut olan her şeyi bir şekilde somutlaştırır. Bu özelliğidir ki onu bir yaratıcı yapar.
Matematikçi de bir yaratıcıdır. Her şeyi beyninin içerisinde yaratır. Onun ressamdan farkı budur. Ressam gözlemler. İster doğayı, ister sahiplendiği bir duygudan kaynaklanan bir olayı. Sonrasında ise onu renklerle bezenir. Bazen çizdiklerini gören herkes aynı duyguyu hisseder. Bazen ise öyle şeyler meydana getirir ki herkeste farklı bir duygu veya tüm duyguları aynı anda yaşatır.
Şair yazmazsa deli olur. Ressam çizmezse kalbi kurur ve hiçbir yere bakmak istemez. Matematikçi ise sayılarla uğraşmazsa kendisini iyi hissetmez. Sanki içinde bir fenalık, bir yangın yaşanıyormuş gibi köşelere çekilir, içine kapanır. İşe yaramadığını da bilir.
Doğduğum andan itibaren onunla tanışmıştım. Ama varlığını, o zarifliğindeki sadeliği yıllar sonra fark ettim.
Onun dünyasındaki bir noktayı gördüğümde ona hayran kaldım ve onun peşine düştüm. Tek amacım ona yaklaşmak. Onu her yere baktığımda görmek ve onun gibi bir dünyayı kafamın içinde yaratmak.
Dünyanın adını ise Matematik Dünyası koymak…
Hangi dünyamın beni mutlu edeceğini düşünürken bir günüm bile onu düşünmeden geçemediği bir dünyamla karşılaştım.
Yani diğer dünyalarımı ararken bile onu düşünüyordum.
Ve böylelikle de dünyamın güneşi bulundu. O matematikti...
Matematiğin verdiği düzeni görebiliyor musunuz?
Doğaya bakın.
Veya sadece kendinize bakın. Evreni yaratan o sanatçının eserisiniz.
Ve Matematiğin yansıması...
Arzu KUREYŞİ 15.10.2024
Başlayan her günüm bir bitişin habercisi olup olaylar ve durumlar, mutluluklar ve duyulan bütün üzüntülerle bir ders bırakıp bitişini sunar benim için.
Bundan daha gerçek olan bir gerçek var mı?
Sabır ediyoruz ama ne için?
Zorluklar bitmeyecek. Yani biz insan olarak zorlukların bitmesine izin veremiyoruz. Bir şekilde aklımızda bir sorunun peşine düşüyoruz. O bittiğinde başka bir sorunla uğraşmaya başlıyoruz. Böyle devam ederek de tüm duyguları yaşamış oluruz.
İnsan dediğimiz bu işte, mutluluğu arıyor ama dikenli yollarda...
Gördükleri ile yetiniyor, daha ilerisinin ver olmadığını düşünüyor, perdenin arkasındakilerden habersiz, nereye gideceğini bilmediği hâlde bilenler gibi davranıyor.
Bilenle bilmeyenin gerçeğini de ya bilmiyor ya da bilse de umursamak istemiyor.
Somutluğa önem verdiği kadar soyutluğa da verse dünya da kötülük diye bir şey kalmaz. Kötülüğün olmadığı bir dünya düşünülemez. Çünkü dengesizlik ortaya çıkar.
Oysa harika şeyler, mükemmellikler ve bütün güzellikler perdenin arkasında saklıdır. Her şeyin özünde var olan bir düzen...
Gerçekler ne kadar önemli olsa da kurguladıklarımız, hayal gücümüzle yarattıklarımız her zaman gerçeğin ötesinde yer almalıdır.
Çünkü özümüzü aslında hayal ettiklerimiz oluşturuyor.
Yani kısaca ne kadar önemli olduğumuz ve kim olduğumuz soruların yanıtları kısaca gün içerisinde neyi düşündüğünüzde. Saklıdır.
Bugüne kadar her şeyden ve herkesten en çok neye veya kime değer verdiniz?
Sizi bilmiyorum ama ben bütün o güzel duyguları bir şeye düşünerek yaşadım ve yaşamayı da devam etmekteyim.
"Hayatta kazanmadan önce zihninizde kazanmak zorundasınız." diyor John ADDİSON.
Ona kavuşmak istediğim hep onu düşündüğüm o şeyi zihnimde tam yerleştirmeden nasıl bu kadar katı olan bir dünyada elde edebilirim ki?
Bu konuda sizin farklı bir düşünceniz olabilir ama ben her şeyi başlatan veya bitiren insanın kendisi olduğunu düşünüyorum. Çünkü insanı diğer varlıklardan ayıran en önemli özelliklerden biri de onun irade sahibi bir varlık olmasıdır.
Hayatımda hiç farkında olmadan bir şey başlatırdım. Bir şeyin hayatıma girmesine izin verdim. Beni bana tanıttı. Onu tanıdıkça kendimi tanıyor ona yaklaştıkça da içimdeki o sesi duyabiliyor hâle geliyorum.
Çok şanslıyım ki onu her yerde, dünyanın her hangi bir köşesinde bulabilirim. Onu bu kadar sevmemin nedenlerinden biri de canlı cansızda, düzenli düzensizde onu görebileceğimdir.
Varlığının yanında her şeyin kusursuzluğunun sırrını açıklayan, her varlığın yaratma sebebini içinde gizleyen bu şey; varlıkta da yoklukta da var olan bu esrarengiz bir o kadarda muhteşem şeyin adını verip üzerine uzunca yazayım istiyorum.
Hep kendimden bir soru sormuşum dur. "Ben neden bu kadar matematiği seviyorum?" İşte tam da bu soruyu kitaplar okuyup ararken karşıma Matematik Sanatı adlı kitaptan şu cümleler çıktı:
Gerçekten de öyle. Kesin olan tek bir şey var. Yarının gözlemleriyle değişmeyecek bir hakikat istiyorsanız onu bilimde bulmaya çalışmaz; matematikte ararsınız.
Bende bunu istiyordum. Değişmeyecek bir kesinlik. Ve sorgulanmayacak bir sadeliği olan matematiği...
Bir yerde zerre kadar da olsa bir güzellik varsa orda Matematik de vardır. Çünkü Allah Teâlâ güzeldir.
Öyle ki yarattığı her varlıkta güzelliğini matematikle yansıtmış. Ve insanlardan bu güzellikleri bakıp düşünmelerini defalarca Kur'an-ı Kerim de buyurmuştur.
Günlerdir bu konunun etkisinde kalmışım. Bu konuyu diğer yazıda daha fazla açıklamayla sunmaya düşünüyorum.
Bu yazımda Matematik nasıl doğada varlığını bize kanıtlıyor." sorusu hakkında yazmak istedim.
Bir cümleyle" ben hayatı bundan ya da şundan değil Matematikten öğrendim." desem sizin tepkiniz nasıl olur?
Belki saçmaladığımı düşünüp geçersiniz. Veya belki de bunu neden söylediğimi sorup merak edersiniz. Böyleyse başlayalım:
Çoğu hayat dersi doğanın izlenimlerinde saklıdır. Bunu anlamak için ise sadece doğaya bakıp geçmek değil doğanın sesini duymak, doğayı yaşamak gerekir.
Bir karınca bile insan için büyük bir öğretmendir. İstersiniz karıncaları bir araştırın. Ve kendiniz bu muazzam evreni bir "Ol" demekle olduran o büyük zatın varlığına bir kere daha tanık olun.
Bunların sebebini açıklamak istersek bir cümleyle "Dünya bir sınav yeridir." dememiz yeterli olacaktır.
Her şeyiyle sınanıyoruz.
Bazen karanlığıyla bazen ise aydınlığıyla…
Evrenin bir düzen içerisinde olduğunun kanıtları nelerdir?
Sayılamaz...
Saymaya kimse cesaret edememiştir.
En basitinden her gün onunla kendinizi aynada gördüğünüz "göz"; her gününüzü onları açarak başladığınız, sevdiğiniz insanları onlarla gördüğünüz, Allah'ın mükemmel eserlerinde güzellikten izler aradığınız ve aradıklarınızı bulup düşündüğünüz o gözler ne kadarda kusursuz yaratılmış.
Ve anladım, mutluluğun benim adını "Matematik Dünyası" koyduğum dünyamda saklı olduğunu.
Ben yorgun gibi görünüyorum ama içimde bir fırtına var ki nerede onun sanatını görebilse yaklaşıp onu içine çeker.
Bazı insanların matematiği yapamıyorum cümlesini kurmaları geçmişte matematiği zorla öğrenmek zorunda oldukları içindir. Oysa matematik bir sanattır.
Müzik, şiir, resim ve edebiyat gibi bir sanat...
Dünyaca ünlü resimler zorla mı çizildi?
Yada hiç unutulmayan, duygularımızı coşturan o şiirler, zorla mı yazıldı?
Matematik de zorla yapılmaz ve öğrenilemez. Öncelikle onu sevmek gerekir.
Onun içindeki sanatı görmeyenler matematiği yapmayanlardır.
Şöyle düşünün, dünyaca ünlü bir şair hayata olan bakışı diğer insanlardan tamamen farklıdır.
Diğer insanlar yalnız konuşur. O ise konuşmanın yanında konuşmada ki kelimeleri hisseder. Hisler kelimelerle birleşirse ortaya şiir diye adlandırılan bir sanat çıkar.
Şairin malzemeliyle bir matematikçinin malzemesi bir kalem ve bir beyaz kâğıttan başka bir şey değildir. Yani biz onlara baktığımızda sadece bunları görürüz. Ama perdenin arkasındakileri göremiyoruz. Birinin malzemesi kelimeler diğerinki ise sayılar...
Birisi duygular diğeri ise düşünceler...
İkisi de mükemmel ve insanı anlatan.
Dünyaca ünlü bir ressam resim çizmekten sıkılabilir mi sizce?
"Sıkılamaz." Tam tersi, her şeyi çizmek ister. Düşüncelerini, soyut olan her şeyi bir şekilde somutlaştırır. Bu özelliğidir ki onu bir yaratıcı yapar.
Matematikçi de bir yaratıcıdır. Her şeyi beyninin içerisinde yaratır. Onun ressamdan farkı budur. Ressam gözlemler. İster doğayı, ister sahiplendiği bir duygudan kaynaklanan bir olayı. Sonrasında ise onu renklerle bezenir. Bazen çizdiklerini gören herkes aynı duyguyu hisseder. Bazen ise öyle şeyler meydana getirir ki herkeste farklı bir duygu veya tüm duyguları aynı anda yaşatır.
Şair yazmazsa deli olur. Ressam çizmezse kalbi kurur ve hiçbir yere bakmak istemez. Matematikçi ise sayılarla uğraşmazsa kendisini iyi hissetmez. Sanki içinde bir fenalık, bir yangın yaşanıyormuş gibi köşelere çekilir, içine kapanır. İşe yaramadığını da bilir.
Doğduğum andan itibaren onunla tanışmıştım. Ama varlığını, o zarifliğindeki sadeliği yıllar sonra fark ettim.
Onun dünyasındaki bir noktayı gördüğümde ona hayran kaldım ve onun peşine düştüm. Tek amacım ona yaklaşmak. Onu her yere baktığımda görmek ve onun gibi bir dünyayı kafamın içinde yaratmak.
Dünyanın adını ise Matematik Dünyası koymak…
Hangi dünyamın beni mutlu edeceğini düşünürken bir günüm bile onu düşünmeden geçemediği bir dünyamla karşılaştım.
Yani diğer dünyalarımı ararken bile onu düşünüyordum.
Ve böylelikle de dünyamın güneşi bulundu. O matematikti...
Matematiğin verdiği düzeni görebiliyor musunuz?
Doğaya bakın.
Veya sadece kendinize bakın. Evreni yaratan o sanatçının eserisiniz.
Ve Matematiğin yansıması...
Arzu KUREYŞİ 15.10.2024
FACEBOOK YORUMLAR