İnsanların Akıl Ve Özgürlük Kabiliyetlerinin Önündeki Dini Engeller Ve Maturidi - H. Ahmet Özer

İnsanların Akıl Ve Özgürlük Kabiliyetlerinin Önündeki Dini Engeller Ve Maturidi - H. Ahmet Özer
27 Nisan 2021 - 18:26

İnsanların Akıl Ve Özgürlük Kabiliyetlerinin Önündeki Dini Engeller Ve Maturidi

Evrene nizam verme amacıyla indirilen orijinal vahiy nasıl olmuştur da insanın insan olma özelliklerinin kullanılmasına engel olacak düzeye getirilmiştir. Nasıl olmuştur da dini eğitim alan zümre din tekelleri haline dönüşmüştür. Baş amacı en yüce ahlakı, insan iradesinde iktidar yapmak isteyen bir dinin mensupları nasıl olurda ahlaksızlığın ve cahilliğin hâkim olduğu toplumlar haline dönüşürler.

Gazali’nin ibni Sina ve Farabi’yi tekfir(din dışı) etmesiyle Türk bilim âleminde başlayan felsefe düşmanlığı fikir ve düşünce akımlarının önünü kesmiş Eşari ekolünün hâkim olmasını sağlamıştır. Hâlbuki İslam Kindi,Farabi ve İbni Sina gibi filozoflar sayesinde felsefe ve bilimle barışık olduğu ortaçağda en büyük hamlesini gerçekleştirmiştir. Bilim dönme dolap değildir. Bilim arkasına taklit öngörüsüyle bakmaz. Din, bilimin, düşüncenin önüne engel değil tam tersine evreni okumayı emreder ki buda bütün ilimlerde derinleşmeyle sağlanabilir. Bozuk Hıristiyan inancında oluşan din sınıfı, İslam âleminde de oluşturularak hem devlet idaresinde hem de ilimde, din sınıfından icazet alma geleneği oluşturulmuştur. Osmanlı yedi düvele boyun eğdirirken fikir ihtişamını içten içe fetheden akıl düşmanlığının ve tabiiyet zincirinin önüne geçememiştir. Çünkü en zor mücadele uydurma temellere dayanan dini görüşle yapılan mücadeledir. Büyük Osmanlı Takiyüddin’in rasathanesini(uzay gözlem evi) bombalatma sürecine nasıl gelmiştir? Milli devletten din devletine dönüşme,  akıl ve bilim düşmanı din sınıfının egemenliği devleti bu noktaya getirmiştir. Bütün dünya tarım toplumu halinde yaşarken Osmanlı hâkimiyetini sürdürmüştür ancak sanayi toplumuna geçemeyiş ve bilimdeki yeniliklere ayak uyduramayışının temel sebebi hep aynıdır. Bilim düşmanlığı ve her şeyi Allah’tan bekleyen bir toplum oluşması..

İnsanların güç ve potansiyelleri engellenmediği ve işletildiği zaman kıblesi sürekli yeniliktir. Bu engellerden biri dini öğreti ve otoritenin ortaya attığı uydurma kutsallıklardır. Tabiiyet ve taklit insani güçlerin önündeki en büyük engeldir. Peygamberleri niye taklit ediyoruz diyene; Taklit sorgulamadan delilsiz inanmaktır. Hâlbuki peygambere delil gerekmez çünkü vahiyle desteklenmektedir, deriz.

Avrupa yozlaşmış dini otoritenin karşısına akıl ahlakı ve ateizmle çıkarak Rönesans’a sebep olacak ortamı oluşturmuş ve bu günkü medeniyetinin temellerini atmıştır. Türk toplumları bu ivmeyi yakalayabilmek için gerekli normlara binli yıllarda sahip olmalarına rağmen fikir ve düşünce yapılarını ters yüz eden uydurma kutsallıkların peşine düşmüştür. Farabi’yi ,İbni Sina’yı, Maturidi’yi, Zemahşeri’yi, Ahmet Yesevi’yi ve Nasirettin Tusi gibi fikir ve yorum önderlerini çıkarabilen bu toplum  bu değerlerine yenilerini katıp insan hürriyetinin önündeki engelleri ortadan kaldıramamıştır.

İlim taklitle değil sorgulayarak gelişir. Öyleyse sorgulamanın önüne dini engel konulamaz. Eğer konuluyorsa bunun dini temeli yoktur. Din insanları düşünmeye, tefekküre ve akıl etmeye çağırır. Taklide değil. Din insandan itaat ister ancak bu itaat nedensiz ve niçin siz bir itaat değildir. İnsan sorgulamadan en yüce ahlaka nasıl erişir? Eşari’deki ve aynı zamanda toplumdaki Allah’ın hikmetinden sual olunmaz mantığı akli engellerden biridir. Yüce yaratıcı akılla donatılmış insandan nedensiz ve niçinsiz bir kulluk istemez. Kuran insanları ahlaklı olmaya çağırırken tasavvuf insanlardan kaçmayı öğretisi içine almıştır. Hâlbuki ahlak insanlarla ilişkilerde ortaya çıkar. Ahmet Yesevi’deki gibi gerçek tasavvuf  ” özgür aklın aşkla birleşmesi” dir. Aklın başkalarının emrine verilmesi demek değildir.

“Kuran bilimi ve deneysel yöntemi teşvik etmekte, insana büyük bir özgürlük ve yaratıcı kudret bahşederek dünyanın geleceğini belirleme ve şekillendirme yetkisi vermiştir.”(2) Kuran, diri insanlara öğretisiyle akli şifa kaynağıyken ölülere ilahi rahmet olarak algılama topluma hâkim olmuştur. Kuran öğretisini düşünüp yorumlayarak ilahi erdemlere doğru yol alması gereken bireylere anlamsız okuma teşvik edilmiştir. Bu gün camilerde okunan ilahi kelamın Türkçe anlamına veya tefsirine kaç camide yer verilmektedir.

İnsana ilk gerekli olan nefsini bilmek olduğuna göre, “nefsini bilmekten alıkoyan düşüncenin de şeytandan olduğuna göre”(2) okuduğunu anlamayan insan nasıl üstün ahlaka ulaşabilir. İnsanın insan olma özelliği akli bilinç olduğuna göre okuduğunu anlamayan insan bu bilince nasıl ulaşabilir. Bütün ruhsal istek ve arzuların akıl vasıtasıyla kontrol edilmesi gerektiğine göre bilgisiz bir akıl bunu nasıl başarabilir. Maturidi’ye göre iman sıradanlaşmaktan ve alışkanlıktan ancak yenilenmekle kurtulabilir. Bunun da yolu akla ihtiyacı olan bilgiyi vermek bir değer üretmesini sağlamaktır. Allah insanlardan olumlu davranışlar   (Salih amel) istemekteyken bunu sağlayabilmek için yine aklın devrede olması gerekir. Taklitle, şuursuzca yapılan olumlu eylemler bu kapsama girmez. “Aklını kullanmamak cehenneme girme sebebi (Mülk 10. Ayet)buyruğu varken felsefe düşmanlığı nasıl yapılabilir. Yanlış yorumlanmış din ve uydurma rivayetler insanın akıl ve özgürlük kabiliyetlerinin en büyük düşmanıdır.

21. yüzyılda kurduğu devlete İslam devleti deyip “ kaderi Allah’ın elindeki ülkem” diyen anlayış nasıl bir anlayıştır. Bir diğeri adına İslam devleti deyip kendinden olmayanı kâfir ilan etmesi ve öldürmesi hangi dini anlayıştan ortaya çıkmıştır?” İslam dünyası kendi içinde büyüyen Işit yapılanmasına karşı askeri ittifak peşindedir. Hâlbuki önce yapılması gereken bu oluşumu ortaya çıkaran fikri sapıklıkların ortadan kaldırılmasıdır. Kendi içinde beslediği tohumlardan oluşan Işit terörü gibi oluşumlar dinin akıl dışı yorumlarından oluşmuştur. Bu bataklığın kurutulmasının yolu doğru dini yorumları İslam toplumlarına hâkim kılınmasıdır.

Bütün arz sakinlerine merhamet etmeyen kimseye Allah’ın merhamet etmeyeceğini “(3) söyleyen dini yorumlardan bugünlere gelişin sebepleri nelerdir? Kendi yaptığı icraatın sorumluluğunu kader diye Allah’a havale etmek, yapılan zulümleri Allah’ın zulmüymüş gibi göstermek din tüccarlarının Allah’a yaptığı en büyük iftiradır.

“İnsan gerçek anlamda fiile (eyleme)sahip olduğunu, fiile ilişkin gücün bütünüyle Allah tarafından insana bahşedildiğini ve O’nun özel bir ikramı olduğunu, sırf bu yüzden nimetlerin en büyüyü olduğu”(4) şeklindeki tespitlerden günümüzde kendi eli ve iradesiyle yaptığına Allah’ın kaderiymiş gibi anlatım hangi dinin öngörüsüdür. Küfrün gerçek anlamı inkâr değil gerçeğin üzerini örtmektir. Kuran’daki ayetlerin üzerini örterek yenilik ve akıl düşmanı toplumsal buhran oluşturulmuş İslam dünyasının bu günkü yapısı meydana gelmiştir. Bundan bin yıl önce Maturidi Kuran’da geçen “Allah’tan istemekle” ilgili ayette “istemeği” çalışıp çabalamak şeklinde yorumlarken bu günkü nesiller türbeleri vesile yaparak Allah’tan isteyecek noktalara gelmişlerdir. Bu anlayış İslam toplumlarında nasıl gelişim sağlayabilir. Orta Asya İslam anlayışının iz düşümlerinin hala yaşadığı balkanlarda “İnsan planlar Allah yaratır”(5) sözü, atasözü haline gelmişken Anadolu’da da çalışmadan Allah’tan istemek dini anlayış olarak varlığını sürdürmektedir.

Türk toplumunu öz benliğine döndürmenin yolu özgür düşüncenin önündeki uydurma dini engelleri kaldırmak yaratıcı, kudretli, yırtıcı ve mücadeleci, yaşam gücünü kendi akıl potansiyelinde bulan yeni nesiller yetiştirmekten geçmektedir. Çünkü yaşamın tek kanunu güçtür. En büyük itici güçte elde etme, başarma zevkidir. Bilgisizlik ve kötülük güçsüzlükten beslenir. Bu asırda güç bilgiden, bilimden ortaya çıkar. Bilimden başka hedeflenecek ufuk yoktur. Evrenin yaratıcısının da bizden istediği budur.

H. Ahmet Özer
Kaynakça:

1.Maturidi Tevilatül Kuran

2.Muhammet İkbal Cavitname

3.Maturidi Tevilat 80 Semerkandi 151

4.Maturidi Tevilat

5.Boşnak Atasözü

http://www.maturidiyeseviotagi.com/insanlarin-akil-ve-ozgurluk-kabiliyetlerinin-onundeki-engeller-ve-maturidi/


 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum