HASTANE CİNAYETLERİ - 1: HACER GÖRHAN

O gün hastaneye varabilmek için sabırsızlanıyordum. Bu kadar çok heyecanlanmamın sebebi sanırım ilk ameliyatımı yapacak olmamdı

HASTANE CİNAYETLERİ - 1: HACER GÖRHAN
21 Şubat 2013 - 12:47

                                       HASTANE CİNAYETLERİ - 1

 

    O gün hastaneye varabilmek için sabırsızlanıyordum. Bu kadar çok heyecanlanmamın sebebi sanırım ilk ameliyatımı yapacak olmamdı. Yıllardır başarılı bir cerrah olabilmek için okumuştum. Artık kendimi göstermemin zamanı gelmişti. Hastaneye varınca hemen odama gidip hastayla ilgili raporları gözden geçirdim. Beyin tümörü… Bu işi yapabileceğimi biliyordum. Fakat içimde anlam veremediğim bir korku vardı. Sakinleşmeye çalıştım ve ameliyathaneye girdim. Ameliyat masasına doğru ilerliyordum. Bu sefer ameliyatı ben yapıyordum, hata yapamazdım. Hastaya yaklaştım. Baygın bir şekilde birazdan olacaklardan habersiz öylece ameliyat masasında yatıyordu. Hastanın başına geçtim ve neşteri aldım. Tam o sırada, seminerdeyken bir hocamın kurduğu cümle aklıma geldi. “ insan derisi serttir. Düzgün kesik atabilmek için neştere biraz baskı uygulamalısın ” demişti. Neşteri hastanın kafasına yaklaştırdım ve ilk kesiğimi attım. Neştere gereğinden fazla baskı uygulamışım!

   

     Hastanın beyninden kanlar fışkırmaya başladı. Bu işte bir yanlışlık vardı fakat hiç durmadan kesmeye devam ediyordum. Sanki bu işte zevk alıyordum. Kendimi kaybetmiştim. Hastayı kurtarmam gerekiyordu. Ancak ben inanılmaz bir rahatlıkla kanın o muazzam akışını izliyordum. Anestezi uzmanının kolumdan kolumdan tutup sertçe beni sarsması sinirlerimi bozuyordu. Benden uzak durması gerektiğini belli etmek için neşteri etrafa savurdum. Anestezi uzmanının kolunu kesmiştim. O kendini yere atarken diğerleri canını kurtarmak için ameliyathaneyi terk ediyordu. İçeride kolundan yaralanmış anestezi uzmanı, ameliyat masasında yatan cansız beden ve ben kalmıştık. Bir de şu monitörden gelen ses beni rahatsız ediyordu. Monitörü yerinden söküp sertçe yere fırlattım. İşte o zaman etraf ölüm sessizliğine gömülmüştü. Doktor olup insanları kurtararak mutlu olmam gerekirken hastamı öldürüp arkadaşıma zarar vermek beni neden bu kadar mutlu ediyordu anlayamıyordum. Kendi içimde bu duruma bir anlam vermeye çalışırken dışarıdan gelen sesle irkildim. Kafamı toparlayıp ne söylediğini anlamaya çalışıyordum. O ses bana “Teslim ol!” diyordu. Kendimi kaybetmiştim. Deli gibi etrafta buradan kurtulacak bir şey arıyordum. Her şey böyle bitemezdi, daha yeni başlamıştı. Bunu kabul edemezdim. Birden yerde kolunu tutup kıvranan anestezi uzmanını fark ettim. Evet, bunu kullanabilirdim. Buradan kurtulabilirdim. Hemen hızla etrafa bir göz gezdirdim ve neşteri görüp aldım. Anestezi uzmanını yerden kaldırıp kendime siper ettim. Neşteri boğazına dayadım. Birlikte dışarı çıktık. Hastane koridoru meraklı gözlerle bana bakan hastane çalışanları ve polislerle doluydu. Polisler bana rehineyi serbest bırakmamı ve teslim olmamı söylüyorlardı. Bende dediklerini yaptım. Anestezi uzmanının saçından tutup kafasını kendime doğru çektim ve boğazını kestim. Bu oyunu ben kazanmışım gibi ellerimi kaldırdım ve kocaman gülümsedim. Sonrasında tek hatırladığım bir patlama sesi ve vücudumda hissettiğim yanmaydı.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum