GREJGAL'DEN DAĞLICA'YA

Turgut Güler beyefendi yazdı.Tarihten günümüze şehitlik makamı.

GREJGAL'DEN DAĞLICA'YA
07 Eylül 2015 - 11:14

GREJGAL'DEN DAĞLICA'YA

(Yüreğimizi yakan Dağlıca haberleri rûhumuzu mâteme gark etti. O azîz şühedânın mertebesi, Grejgal'deki "Başını Vermeyen Şehîd"lerimizle aynı mevkidedir. Peçuylu İbrâhim (Peçevî), Evliyâ Çelebî ve Ömer Seyfeddin, Grejgal'i anlatırlarken, sanki Dağlıca'daki can pazarını görmüşlerdir. Buyrun, birlikte Grejgal Palankası'ndan Dağlıca Karakol'una bakalım):

Kapuşvar’a çok yakın mesâfedeki Grejgal Palankası, önce Peçevî ve Evliyâ Çelebî’de kaydedilen, sonra da Ömer Seyfeddin’in Başını Vermeyen Şehîd isimli hikâyesine ilhâm veren efsânevî bir vak’a ile târih ve edebiyat arşivine girmiştir.
Peçevî İbrâhim Efendi, H.961 (M.1554) kışına dâir açtığı bahisde, Gâzîlerin Kerâmetleri başlığı altında, Grejgal’deki gâzîlerin, kahramanlık ve serdengeçtilik sıfatlarını da aşan hâllerinden söz eder. Peçevî’ye göre: «Böyle gâzîler olmasaydı, o zaman daha fethedilmemiş olan Sigetvar’a bu kadar yakın ve dört cihetden düşman ile kuşatılmış bir palankada cenk etmek ne mümkündü?»
Peçevî’nin Vâli dediği Grejgal Palankası Dizdârı Ahmed Bey, aldığı emir üzerine, Kapuşvar fethi için düzenlenen harekâta katılınca, Grejgal’de çok az kuvvet kalır. Bunu fırsat bilen Sigetvar’ın Avusturyalı kumandanı, kalabalık askerle Grejgal’i muhâsara eder.
Nemçelû’nun vire teklifi reddedilir. O gün (23 Ekim 1554), 961 yılı Kurban Bayramı’nın ilk günüdür.
Gâzîler, durumu değerlendirip aralarında müşâvere ederken:«Bu mübârek günde; hacılar ve sâir Müslümanlar, gâzîler için duâ edeceklerdir. Biz dahî, Bayram Namâzı’nı kılub duâ idelüm ve birbirimizle helâlleşüb karşı çıkalum.» görüşünde karar kılarlar.
Bu teklifin sâhibi, destânın da müellifi olan Grejgal Kadısı’dır. Namâzdan sonra öğleye kadar bekleyen gâzîler, palankanın açılan kapısından iki kol hâlinde düşman üzerine hücûm ederler.
Birinci kolun Kolbaşı Deli Mehmed, daha ilk hamlede şehîd olur. Bir düşman neferi, Mehmed’in başını kesip, kesik başı koltuğunun altında götürünce; ikinci kolun Kolbaşı Deli Husrev, Deli Mehmed’in naaşına doğru haykırır: « Ne yatarsun! Aduv başını alıp gitdi. Cânı verdin ammâ, kıyma başına!..» 
Bunun üzerine, başsız Deli Mehmed; kalkar, fırlar, at üstündeki düşmanı yere çalar, başını geri alıp toprağa uzanır. Deli Husrev, bütün bunları seyreden Grejgal Kadısı’na: « Bak gör! Ne durursun? Girsene cenge!... » der.
Dehşet içinde ve şaşkın vaziyetteki Kadı, hücûma katılır. Münhezîm düşman, perîşân olup kaçar.
Grejgal Kadısı, bu hâdiseye vâkıâ değil, vak’a deyip; Peygamber ve âl ü eshâbı üzerine yemîn ederek, hakîkat olduğunu, yalanı bulunmadığını bildirir.
Evliyâ Çelebî de, hâdiseyi benzer ifâdelerle anlatır; Deli Mehmed’den sonra Deli Husrev’in de şehîd düştüğünü, ikisinin müşterek mezârının ziyâretgâh olduğunu kaydeder.
Ömer Seyfeddin, usta işi hikâyecilik mâdenini, bu fevkalâde güzel iskeletin üzerinde işleyerek, bir hikâye klâsiği olan Başını Vermeyen Şehîd’i vücûda getirir.
Grejgal gâzîleriyle Dağlıca şehîdlerinin hepsine, Peçevî’ye, Evliyâ Çelebî’ye ve Ömer Seyfeddin’e ganî rahmet diliyoruz…-Turgut Güler


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum