Görüneni, yaşananı, hissedileni olduğu gibi aktaran öyküler

Kendi has üslubu ve evreniyle edebiyatımızın usta isimlerinden Hasan Ali Toptaş’ın beş öyküden oluşan yeni kitabı “Gecenin Gecesi”, bilindik Hasan Ali Toptaş dünyasına davet ediyor okuru. Kitapta, parçalanmış ya da kaybedilmiş aileler, unutulmayan çocukluk anıları, gerçekle çatışan hayallerle rüyalar, eski bir zamanda kaldığı bilinen güzel günlere özlem, kaybedenler ve kayıplarına rağmen yoluna devam etmeye çalışan insanlarla karşılaşmanız mümkün.

Görüneni, yaşananı, hissedileni olduğu gibi aktaran öyküler
06 Kasım 2017 - 15:57

MERVE AKINCI ALMAZ



Geçtiğimiz sene itibariyle Everest Yayınları tarafından yayımlanmaya başlanan Hasan Ali Toptaş (HAT) külliyatı, “Gecenin Gecesi” ile devam ediyor. “Yatak”, “Nihat”, “Fotoğraf”, “Veysel’in Kanatları”, “Şeytan Uçurtması” adlı beş öyküden oluşan kitapta, her bir öyküye Ümit Ünal çizimleri eşlik ediyor.

Okurları bilir, Toptaş’ın kendine has bir evren yarattığı, gündelik ya da alelade olabilecek bir konuyu bile gerek atmosfer yaratımı gerekse üslubuyla başka bir yere taşıdığı eserler kaleme alır. Postmodern unsurlarla oluşturduğu ya da kimi zaman geleneksel anlatıya daha yakın olup modern/postmodern anlatılara da göz kırpan eserler kaleme alır. Fantastik unsurların ya da zaman-mekân geçişlerinin yer aldığı yazınında, hayali ögelerin, hayalle gerçeğin ya da rüyayla gerçeğin karşıtlığını sıklıkla kullanır. Gecenin Gecesi’nde yer alan öyküler de bilindik HAT külliyatı içerisinde yerini alan ancak kendini tekrardan kaçınan bir öykü toplamı diyebiliriz.

Doğa tasvirleri
“Yatak” öyküsüyle başlıyor kitap. Çocukluğun arka bahçelerinde geziniyor Hasan Ali Toptaş bu öyküsünde. Okurken bile içinizi ferahlatacak, dağların, ormanların, yemişlerin kokusunu duyabileceğiniz bir doğa tasviriyle başlıyor öykü; öyle ki, değişimin ve dönüşümün, modern yaşamın soğuk betonları araya girmeye çalışsa da izin vermiyor Toptaş doğadan kopmanıza. Çocukluk anılarının, hislerinin, düşüncelerinin anlatıldığı bölümlerdeyse bugün pek çok yetişkinin kaybettiğinin farkına bile varmadığı bir hayal gücüyle karşılaşıyoruz, adeta bir karnaval havası estiriyor yazar. Konuşma diliyle, sanki sizinle sohbet edermişçesine kaleme alınan öykü, tamamıyla gerçek bir atmosferin içine sürüklüyor sizi, elinizden tutup gezdiriyor anlattığı yerleri, zamanları. Öyle ki, öykü kahramanının da dediği gibi, aslında size de çocukluğunuzu vermiş sayılıyor sanki.

“Nihat” öyküsünde bir anne-oğul hikâyesi resmediliyor; evini ve ailesini terk eden bir babanın ardından birbirinin yarasını sarmaya çalışan bir anne-oğul. Hayalle gerçek arasında gidip geliyor öykü çoğu zaman ve tabii geçmişle bugünün de. Kimi zaman özlemin, kimi zaman öfkenin, kimi zaman çaresizliğin anlatısına dönüşüyor “Nihat”. Deliliğe vardırıyor Hasan Ali Toptaş kahramanını. Kim bilir, belki de kurtarıyor onu?

“Fotoğraf”, ilk iki öyküden farklı olarak başka bir yerden bakıyor yaşama: Sonundan ancak gelmeyen bir sondan. Çocuklara hikâye kitapları satan rahmetli Fuat Yücesoy’un öğretmen oğlu Himmet Nadir Yücesoy’un hikâyesi anlatılıyor öyküde. Her ne kadar öykü Fuat Yücesoy’un fotoğrafına ulaşmaya çalışan bir belgesel yönetmeninin arayışını konu ediniyor gibi görünse de, esasen Himmet’in öğretmenlik zamanlarına ve bugününe odaklanıyor. Mezar taşları ve ölüm tarihleri arasında yaşayan Himmet, geçmiş zamanda kalan ölümünü bekliyor; ölümünü hesaplayıp ona geciktiğini düşünenler ve mezar taşına yazdırdıkları tarihe ek süre talep eden diğer mahalle sakinleriyle birlikte.

“Veysel’in Kanatları”, diğer öykülere nazaran fantastik unsurların biraz daha ön planda olduğu bir öykü. Bir mahalle kahvesinde, anlatıcının dayısı, Bekir, İbrahim ve Veysel’in sabaha dek oturdukları bir kumar masasında geçiyor. Hem birbiriyle rekabet içinde hem de birbirine merhamet gösteren mahalle sakinleri, arka planda bir kaybedişin, bir yok oluşun hikâyesine tanıklık etmemizi sağlıyor. Görünenin ardındakini işaret ediyor Hasan Ali Toptaş gerçeklik sınırlarının dışına taşırdığı öyküsünde.

Bilerek bırakılan boşluklar
Kitabın kapanış öyküsü olan “Şeytan Uçurtması” ise, “hiç kendi için ağlamamış” bir kahramanın gözünden anlatılıyor. Annesinden ayrıldıktan sonra babası, cici annesi ve cici kardeşiyle birlikte yaşayan bir çocuk kahraman, gerçekle hayal ve rüya arasında gidip geliyor. Bir yandan anne, anneanne ve geçmiş özlemiyle başa çıkmaya bir yandan hayatını zindana çeviren karanlık bir hayalet olarak gördüğü kardeşiyle yaşamaya katlanma çalışıyor. Kimi zaman çocuk dünyasının acımasızlığını gözler önüne seriyor yazar.
“Gecenin Gecesi”nde yer alan öyküler, bilindik Hasan Ali Toptaş dünyasına davet ediyor okura. Parçalanmış ya da kaybedilmiş aileler, unutulmayan çocukluk anıları, gerçekle çatışan hayallerle rüyalar, eski bir zamanda kaldığı bilinen güzel günlere özlem, kaybedenler ve kayıplarına rağmen yoluna devam etmeye çalışan insanlar… Ancak bu, öykülerde umutsuz ya da karamsar bir atmosfer yaratıldığını düşündürmesin; her öyküde, her karakterde ya da anlatımda mutlaka bir ışık, bir aydınlık göz kırpıyor bir kenardan. Fakat öte yandan, öyküler ille de bir umuda ya da umutsuzluğa, bir çareye ya da çaresizliğe işaret edilsin diye değil; görüneni, yaşananı, hissedileni olduğu gibi aktarmak gayesiyle yaratılmış gibi. Daha çok bir durum aktarımı yapılmış görünen öykülerde, herhangi bir çıkarım, ders ya da sonuç dayatmıyor yazar; sanki bilerek bırakılan küçük boşluklarla bitmemişlik hissi uyandırarak, her okurun zihninde ayrı bir yola çıksın, öyküler okur tarafından tamamlansın isteniyor sanki.
Modern yaşama az da olsa gönderme yapıp eleştirel yaklaşan ve geçmişi sevgiyle, özlemle yad eden öyküler kaleme almış Toptaş. Kimi okurları zorlayan postmodern ya da fantastik unsurların çok yoğun olmadığı öyküler, hemen her okura hitap eden, duygu yoğunluklu, sohbet havasında oluşturulmuş. Ancak bu, kitapta yer öykülerin basit ya da niteliksiz olduğu ya da yazarın kendi çizgisinden çıkıp daha geniş bir okur kitlesine ulaşma amacıyla yazıldığı anlamına gelmiyor elbette. Öykülerin Toptaş’ın kaleminden çıktığına dair küçük nüanslar yer alıyor -ki Hasan Ali Toptaş okurları bunları tespit etmekte ve hazzını yaşamakta zorluk çekmeyecektir. 

Son olarak şunu belirtmekte fayda var: “Gecenin Gecesi”, kendisinden heyecanla yeni kitap bekleyen Hasan Ali Toptaş okurlarının beklentisini karşılayacak gibi görünüyor.

Kaynak:http://vatankitap.gazetevatan.com/haber/goruneni_yasanani_hissedileni_oldugu_gibi_aktaran_oykuler_/1/24995


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum