'Gonca yaşında' işgalin ardından gardaş toprakları

Fethi Gedikli 27 Yıl Ermeni işgali altında kalan Karabağ'ı yazdı: "Gonca yaşında’ işgalin ardından gardaş toprakları"

'Gonca yaşında' işgalin ardından gardaş toprakları
21 Ocak 2023 - 09:07
‘Gonca yaşında’ işgalin ardından gardaş toprakları

Fethi GEDİKLİ

Azerbaycan’ın 27 yıllık işgalden 2020’de kurtulan Karabağ topraklarına bir milyondan fazla mayın döşeli. Ermenistan yetkilileri dört yüz bin mayın döşendiğini söylüyor, doğruyu aksettirmiyor. Yüzlerce köy ve dokuz şehir, işgal süresince tahrip edilmiş. Evler, binalar toprak olmuş. Yağmalayıp satmışlar. Ağdam ve Fuzuli şehirlerine giderken yol boyu hâk ile yeksan edilmiş köylerden geçiyoruz. İşgal edilmiş arazide 67 camiden 58 adedi sağ kalabilmiş. Dokuzu tahribe uğramış, kimileri ahır yapılmış.

Bir yıl aradan sonra yeniden, 6 Aralık 2022 Salı günü Azerbaycan yolundayım. Aklıma çeşitli düşünceler geliyor. Biri de şu: Türkiye olarak, Türkler olarak Doğu’ya ne denli çok gidersek arkamızı o denli sağlama alırız. Türkiye salt Azerbaycan’la değil, İran, Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan’la da münasebetlerini kavileştirmeli. Aynı zamanda aydınların, bilim insanlarının, sanatçıların Doğu’ya daha çok seyahat etmesinden, dostluklar tesis etmesinden söz ediyorum.

Zihnimde bu düşüncelerle İstanbul Havalimanında AZAL tayyaresine bindim. Uçağa binerken gazetelikten kardeş ülkenin Halk ve Azerbaycan gazetesini aldım. Azerbaycan gazetesinde (6.12.2022, s. 6) Mustafa Çemenli’nin ‘Ağdam İmaret Mezarlığı’ adlı bir makalesi var. Orada yatanları, başta meşhur kadın şair Natevan olmak üzere anlatıyor. Ermenistan işgalinde tahrip edilen İmaret Mezarlığı şimdi onarılıyor. Bu yazıda, birinin ‘gonca yaşında’ öldüğü belirtilmiş; bu benzetmeyi çok şiirsel bulduğum için buraya da yazıyorum. Açmadan solmuş bir gülden bahsediliyor!

xzz.jpg
Ağdam şehrinde bulunan tarihi İmaret Mezarlığı da işgal sırasında büyük tahribata uğradı.

Kısmetse tekrar merhaba Bakü diyeceğim! Bakü serüveni kapanalı 15 yıl olmuş! Üç yıl Kültür ve Turizm Müşavirliği yaptığım Bakü’den 2007 Haziranında geri dönmüştüm. On beş yıl az vakit değil. O yüzden hatırlamak istediğim bazı adları, olayları tam hatırlayamıyorum. Bu zaman zarfında Azerbaycan çok değişti, gelişti. Karabağ’ı aldı. İran’daki kardeşleriyle daha yakından ilgilenmeye başladı. Özgüvenlendi. İran da rahat durmuyor, öteden beri dindaş ve soydaş Azerbaycan’a karşı daima Ermenistan’ı destekledi, destekliyor. Oysa yeni fetihler çağının açıldığını izlediğimiz şu vakitte herkesin soğukkanlı ve akıllıca siyasetler takip etmesi arzu edilir! Bakü’ye akşam çağı indik. Anar adlı İrevan’dan kopup gelmiş mihmandarımız ADA Üniversitesi adına bizi karşılayıp hemen otelimize götürdü. Bakü durmadan yapılıyor. Her yer ‘tikinti’ (dikinti) yani inşaat şantiyesi. Hafif bir yağış var. Eski Kara Şeher yeniden kurulmuş; adı da Ağ Şeher/Ak Şehir olmuş.

KONUMUZ İŞGAL ALTINDAKİ ŞEHİRLERDE KORUNAMAYAN KÜLTÜR VARLIKLARI

8 Aralık 2022 Perşembe günü, sabah sekizi bulmadan bizi otelden alıp konferansın yapılacağı ADA Üniversitesi’ne götürdüler. Saat 9.00’da konferans başladı. Hoş geldiniz oturumunda Başbakan vekili Ali Ahmedov, işgal altındaki tarihi-kültürel eserlerin tahribine karşı etkin tedbirler almadığı için UNESCO’yu eleştirdi. Bu konuya yaklaşımı yumuşak desek “(Y)ürek açan değil!” dedi. Azerbaycanlıların Medeniyet Naziri dedikleri Kültür Bakanı Anar Kerimov, kültürel mirasın korunmasına dair sözleşmeleri zikredip yine Karabağ’daki kültürel eserleri korumada edilgin kalan UNESCO’nun sorumluğunu hatırlattı. Ardından bakan yardımcısı Mahmud Mammad-Guliyev aynı yolda konuştu.

Bu oturumun yöneticisi Dr. Fariz İsmailzade idi. Gerçekten dünyamızda birçok yerde kültür mirası, muhtelif sebeplerle tehdit altındadır. İklim değişikliğinin yol açtığı hava hadiseleriyle gelen sel, yağış, sıcaklık, yangın ve savaşlar vs. tarihi-kültürel mirasın tehdit edicileri arasındadır. Kaçakçılık, kültür varlığının ait olduğu yerden başka yere taşınması gibi başka sorunlar da var.

Hoş geldiniz oturumunun ana konuşmacıları UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Öcal Oğuz ve ICOMOS başkan yardımcısı Prof. Dr. Zeynep Gül İnal idi.
Konferans, ardından 3 panelle devam etti. Aygün Hacıyeva’nın idaresinde Prof. Dr. Hans-Joachim Heintze (Almanya), Dr. Leonard Hammer (ABD), Prof. Samir Abdulac (Suriye), Azerbaycan’ın BM daimi temsilci vekili Tofig Musayev ve BDÜ İnsan Hakları ve Bilişim Kürsüsü Başkanı ve UNESCO Müdürü Prof. Dr. Amir Aliyev çeşitli açılardan kültür varlıkları hakkında konuştular.

Benim de konuşmacısı olduğum ikinci panelde, Azerbaycan milli halı müzesi müdiresi Şirin Melikova idaresinde Ralf Čeplak Mencin (Slovenya), MÜ Hukuk Fakültesinden Prof. Dr. Sibel Özel, Kazakistan Pavlador Devlet Üniversitesi’nden Tatiana Krupa, Prof. Dr. İlham Mammadzade (Azerbaycan), Atatürk Üniversitesi’nden Prof. Dr. Kerem Karabulut konuşmalarını yaptılar. Üçüncü panelde ise Sadagat Davudova (ICOMOS Azerbaycan Milli Komitesi başkanı), Türkiye-Azerbaycan Dostluk, İşbirliği ve Dayanışma Vakfı başkanı Prof. Dr. Aygün Attar, Fauzia Qureshi (Pakistan, ICOMOS Başkanı), Prof. Dr. Adel Abdullin (Kazan, Tataristan), Dr. Nicoleta Zagura (Romanya), Jean-Michel Brun (Fransa) konuşmacı idiler. Bütün bu konuşmacılar, türlü açılardan kültürel ve tarihi eserlerin karşılaştığı tehditler ve onların korunup geleceğe aktarılması konusundaki görüşlerini anlattılar.

Konferans sonlandıktan sonra İçerişeher’e, Mugam Külubü’ne öğle yemeğine gidildi. Tarihî bir mekânda tatlı sohbetler eşliğinde nefis bir yemek oldu. Yalnız, Azerbaycan çayı bizim çaya göre çok açık içiliyor. Yanında ‘mürebbe’ denilen reçelle sunuluyor. Belki de şekerin kıt olduğu devirlerin yerleştirdiği bir âdetten kalmış...

RUSYA FEDERASYONU’ NUN HALI İNADI

9 Aralık 2022 Cuma günü, dönüş günü! Sabah Prof. Sibel Özel ile şehre doğru, Ağ Şeher kenarından yürümeye başladık. Sonra Elçin bizi alıp Halı Müzesine götürdü. Bir gün evvel konferansta bizim oturumun başkanı olan Halı Müzesinin müdiresi Şirin Hanımın davetine icabet etmiştik. Bizi sıcak bir şekilde karşıladı, şirniyyat (tatlılar) ve çay sundu. Sıcak bir sohbete oldu. Müzesini, yaptığı çalışmaları, başka müzelerdeki halılarını, açık artırmalardan satın aldıkları halıları, Rusya Federasyonunda Azerbaycan halılarının ‘Azerbaycan’ adı altında sergilemede karşılaşılan direnci anlattı.Yine Rusya’da açtığı bir sergide Karabağ halılarına sahte Ermeni adlarının iliştirilmesini nasıl önlediğini de ekledi.

xzzzz.jpg
Azerbaycan Halı Müzesi

İstanbul’da Türk ve İslam Eserleri Müzesinde de Azerbaycan coğrafyasına ait halılar için bir sergi açtıklarını, küresel salgına denk gelen serginin iki yıl açık kaldığını belirtti ve bize sergi kitabını hediye etti. Müzede, Azerbaycan’da halıcılığı bir bilim dalı olarak kuran Şuşalı Latif Kerimov heykeli vardı. Halı Müzesi fikri de onunmuş. Sonra Ülker Hanım bize, kuyumculuk bölümü de dahil, bütün müzeyi gezdirdi. Her parça hakkında mufassal malumat verdi. En sonunda, halı dokuma işliğini ziyaret ettik. Kadınlar, erkekler iş başında harıl harıl çalışıyorlar.

“Yorulmayasınız!” diye hitap ettiler, bizdeki “Kolay gelsin!” manasında. Bir tasarımcı halı deseni çiziyor ve orada dokunuyor. İşi bu! Sıcak bir sanatkar... Engelliler için de halı dokumayı mümkün kılan bir yapı geliştirmişler. Hatıra defterine duygularımızı yazıp imzaladık. Büyük memnunluk hissiyle ‘uçan halı’ imgesiyle modern bir tarzda, Avusturyalı bir mimarca çizdirilen bu ilginç müzeden ayrıldık. İstanbul’a dönüş yolunda, uçakta, ‘Ak Deve’yi okuyorum. Azerbaycan’a gidiyorsam orayla ilgili olsun diye düşünerek yakınlarda Necip Fazıl Ödülüne layık görülen Elçin Efendiyev’in eserini yanıma almıştım! Gökyüzünde Ağaoğlu Ahmed’in yazılarını toplamak fikri geliyor zihnime.

zxzzz.jpg

ERMENİLER ARDINDA BİR MİLYON MAYIN BIRAKTI

7 Aralık 2022, Çarşamba seyahat günü. Ağdam’ın girişindeyiz. Rehber 30 yıllık Ermenistan işgali ve tahribatı hakkında konuklara bilgi veriyor: “Ağdam otuz yıldır sistemli ve kasti olarak tahrip edildi”, diyor. Demir yolunun sağı mayınlı arazi imiş, başında yuvarlak Kafkas papağı olan rehberimizin (Araz N. İmanov) verdiği bilgiye göre, bir milyondan fazla mayın döşeli bu topraklar. Ermenistan tarafı bazı mayın haritaları vermiş. Ama eksik... Ermenistan yetkilileri dört yüz bin mayın döşendiğini söylüyor, doğruyu aksettirmiyor. Yüzlerce köy ve dokuz şehir, işgal süresince tahrip edildi. Evler, binalar toprak olmuş. Yağmalayıp satmışlar. Sökümü tutsak Azerbaycan askerlerine yaptırmışlar üstelik: İşkence! İçimizden biri bu yolu mayından nasıl arındırdınız? diye sordu. İki binden fazla insan çalışıyor bu işte. Araziyi karış karış tarayıp mayınları yok ediyorlar. Gerçekten yol boyu hak ile yeksan edilmiş köylerden geçiyoruz. Derken Ağdam’a varıyoruz. İlk durak İmaret Mezarlığı!

İstanbul’dan Bakü’ye gelirken bunun hakkında uçakta okuduğumu yazmıştım! Hemen bitişiğinde Sovyet vakti çevgan, Azerbaycan ağzıyla ‘çövgen’ sahası varmış. Şimdi ‘polo’ diyorlar. Karabağ atları meşhurdur. Karabağ yiğitleri, bu meydanda Karabağ atlarını binip çevgan oynarlarmış. Mışlı zaman kullanıyorum çünkü hiçbir şey yok an itibarıyla, dümdüz bir saha. Şimdi İtalyanlar bu meydanı taş taş onaracaklar. Çınarlar kesilmiş, başka birçok ağaç da. Hemen yanı başında yeni konutlar dikiliyor. Rehberin dediğine göre, işgal edilmiş arazide mevcut 67 camiden, işgalden sonra 58 adedi ‘sağ’ kalabilmiş.

Dokuzu tahribe uğramış, kimileri ahır yapılmış. Gerçekten hem Ağdam’da, hem de daha sonra gittiğimiz Fuzuli girişinde camilerin ahır yapıldığının izleri ayan beyan görülüyor. Koca şehir bir harabezâra dönmüş. Mastır plana göre Ağdam merkezi ve tahrip olmuş şehirler, açık hava müzesi haline çevrilecek. Hatıra bahçesini İtalyanlar yapacak. Yapma göl olacak. Kongre binası yapılacak. Eski İmaret Mezarlığı’ndan başka yeni mezarlık da tamamen tahrip edilmiş. Azerbaycan ve Türkiye bayrakları var mezarlıkta. ‘Vatan Muharebesi’ kahramanlarının adları koca bir levhada yaşatılıyor. Şehir insansızlaştırılmış...

xz.jpg
Meşhur mimar Kerbelayı Sefihan Karabaği’nin Fuzuli’de inşa ettiği Hacı Ali Ekber Cami, 27 yıllık işgalde yok oldu.

FUZULİ’DEN KALAN DERİN BİR HÜZÜN

Ağdam’dan Ağcabedi’ye doğru yol alıyoruz. Çayırlarda büyük ve küçükbaş hayvanlar otluyor. Ağcabedi’den sonra Ali Nazarlı’da, daha Beylegan’a ulaşmadan bir evin penceresinde Türkiye ile Azerbaycan bayrağı yan yana rüzgârlanıyor. Sazlıkları geçtik, ardından Fuzuli’nin merkezine doğru yola çıktık. Arada geçtiğimiz Karahanbeyli mezarlığının tamamen tahrip edilmiş olduğunu gördük. Mezarlıklardaki malzemelerin bile satılabilenlerini satmışlar Ermeni işgalciler. Mezarlar bir yerin tapu senedi sayılır; mezarlar var oldukça oranın kime ait olduğunu tek başına ispat ederler. Bu sebeple olacak onların tahribine gidilmiş... Fuzuli şehir merkezi tam bir ölü kent, ne bir bina ayakta, ne bir kimse var! Burada da yıkık kent açık hava müzesi yapılacak! Etrafta dağlar var, şehir güzel bir yere kurulmuş.

Alınmaz yani zapt edilmez kale Şuşa, altmış kilometre uzakta… Vaktiyle, kültür merkezleriyle, lokantalarıyla, okullarıyla, çarşısıyla, mahalleleriyle capcanlı, kıvıl kıvıl bir şehir olan Fuzuli’den kalan, insanı çepeçevre bürüyen derin bir hüzün oluyor. Buralarda da geniş tarım toprakları var. Rehberimiz bütün bu arazi mayınlardan temizlenecek. Ziraatçi şirketler buraları güneş ve rüzgâr enerjisi kullanarak, sulayarak ekecek diyor. Fuzuli şehrinin evvelki adlarından biri de Karabulak imiş. Sonradan ortak mirasımızın öncü şahsiyetlerinden Irak doğumlu Fuzuli’nin adı buraya verilmiş. İşgalden önce otuz binden fazla nüfusu varmış. Baküye 325 km mesafede. Küçük ama çok şirin bir havaalanı yapılmış işgalden hemen sonra. İnşaatını bir Türk şirketi yapmış.
İlk yayın yeri:https://www.karar.com/kultur-sanat-haberleri/gonca-yasinda-isgalin-ardindan-gardas-topraklari-1722539


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum