Ergül ALTAŞ Yazdı: BAHAR GELMİŞ NEYİME

İhtiyacımız olan tek şey umut dolu bir bakış, bir çift söz, arkasında durulacak, arkasından yürünülecek basiretli yöneticiler. Gerisi … Söz konusu vatan ise gerisi teferruattır.

Ergül ALTAŞ Yazdı: BAHAR GELMİŞ NEYİME
21 Şubat 2016 - 22:46

BAHAR GELMİŞ NEYİME

Şubat ortasında insanın içini ısıtan günlük güneşlik günler yaşıyoruz. Sanki bahar almış yürümüş. Bahar havasının umutları besleyen, hevesleri kamçılayan, velhasıl insanı yaşama coşkusu veren tabiatı var. Odun, kömür, yerine göre doğal gaz giderinden kurtulacağız. Sebze, meyve bollaşıp ucuzlayacak, geçim kolaylaşacak. Çocuk çoluğumuzu alıp çiçekli kırlara gezmelere gideceğiz, piknik yapacağız. İnsanın gelecekten umudu, beklentisi varsa mutlu olmak için başka sebep aramaya gerek yok. Ev alacağız, araba alacağız, olmadı bunları yenileyeceğiz. Yaz tatili için plan yapmaya koyulacağız. Hayat devam ediyor. Yarınlar güzel olacak.

Böyle hissetmeliyim değil mi? Ne gezer. Bugünlerde ne zaman bu ve benzeri duygularla hayata bağlansam, yaşama sevincimi kuşanıp caddelere, sokaklara insem hevesim kursağımda kalıyor. Öyle haberlerle sarsılıyoruz ki gündüz gözü kâbuslar görüyorum.

Ülkemin geleceğini gölgelemek için el ele vermiş içli dışlı bilumum şer odakları kış günü kurduğum bahar düşlerimin arasına çomak sokuyor.  Fidanlar devriliyor, ocaklar sönüyor. Çocuklar babasız, kadınlar ersiz kalıyor. Annelerin yüreği yanıyor, babaların ciğeri dağlanıyor. Etkili ve yetkili makamlardan, sokaktaki adama kadar “Terörü kınıyoruz, terörü lanetliyoruz.” Bu sözün sözler içinde hükmü nedir? Yaşananlar karşısında ifade ettiği bir anlam var mıdır? Ağızlara kilit vurulmuş, susuyoruz. Sözün bittiği yerdeyiz. Kapkara bulutlardan kevgire dönmüş vatan hudutları seçilmiyor.

Ölen öldüğüyle kalıyor. İnsanoğlu unutmakla maruf, unutuyoruz. Ah vahlar ilk günde kalıyor. Ertesi gün hiç bir şey olmamış gibi geçiyoruz işimizin başına. Televizyonda açık oturumların, gazetelerde manşetlerin konusu değişiyor. Yas havası yerine çal patlasın, vur oynasın bir düğün havasına bırakıyor.

Şer odakların çalışmaları durmuyor. İçimize girmişler, altımızı oyuyorlar. Onlar her zamanki kararlılıkları ile bir bomba daha patlatıyor yüreğimizin orta yerinde. Bizde de ne yürek varmış be kardeşim. Taş olsa çatlardı şimdiye.

               Yanlış hesap her defasında Bağdat’tan dönüyor. Doğru hesap yapmasını bir türlü öğrenemiyoruz. “Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi? "Tarih"i  "tekerrür"  diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?” Kılavuzu karga olanın…. Vatan evlatları ölüyormuş. Ölsün. Asker değil mi? Vatan için icabında ölecekler tabi. Ya siviller. Kurunun yanında yanan yaşlar onlar. Her savaşta zayiat verilir. Her şeye bir bahaneleri, bir avuntuları var. Ölenle ölünmüyor. Ne yapalım?

Yapılacak onca şey dururken böyle bir aymazlığın içinde bulunmak saç baş yolduruyor insana. Mümin bir yılan deliğinden iki defa ısırılmaz. Biz kaç kere ısırıldık? Siz söyleyin Allah aşkına. Uyan gözlerim gafletten uyan.

“İftarlık Gazoz” hakkındaki düşüncelerimi yazıyordum. Baktım filmi yerden yere vuruyorum. Kantarın topuzu kaçmış. Ben ne yapıyorum, dedim kendi kendime. Konuşma, yazma, hep sus. Olmadık yerde patlıyor insan. Eşeğe kızıp öfkesini semerinden almaya kalkıyor. Kafama dank etti. Hayat memat meselesi dururken ben nelerle oyalanıyordum. Bir u dönüşüyle - alışığız biz u dönüşlerine – bu yazı çıktı ortaya.

Ülke olarak zor günlerden geçiyoruz. Sen, ben, hepimiz durumun vahametini kavramaktan çok uzağız. Uzak tutuyorlar bizi. Biz bu ülkenin evladı değil miyiz? Ne istenildi de yapmadık? Cansa can, malsa mal; hangisini esirgedik.

Biz yetmiş sekiz milyon vatan evladı, el ele, yürek yüreğe, tek vücut olmuş, kale gibi yıkılmaz bir iradeyle işte buradayız. İhtiyacımız olan tek şey umut dolu bir bakış, bir çift söz, arkasında durulacak, arkasından yürünülecek basiretli yöneticiler. Gerisi … Söz konusu vatan ise gerisi teferruattır.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum